’Ahlak Felsefesi’ konulu söyleşiyle SUBÜ Konuşmaları’nın 79’uncu konuşmacısı olan Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hümeyra Özturan, “Ahlak araştırmalarının en önemli noktalarından birisi hukuka zemin hazırlamasıdır. Örneğin sosyal medyaya ilişkin etik sorular önce ahlâkta tartışılır, sonrasında sosyal medya hukukuna dönüşür” dedi.
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ Konuşmaları’nın 79’uncu konuşmacısı, ’Ahlak Felsefesi’ konulu söyleşiyle Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hümeyra Özturan oldu. Moderatörlüğünü SUBÜ Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Müdür Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Ömer Yazıcı’nın üstlendiği söyleşide; ahlak ilmi, ahlak felsefesi yapma biçimleri, ahlak felsefesine dair farklı yaklaşımlar ve ahlak felsefesinin özerkliği ve kesinliği üzerine konuşuldu. Programın tamamı üniversitenin YouTube kanalı SUBÜ Haber’den istenildiği zaman izlenebiliyor.
Ahlak felsefesinin, insan davranışlarını araştıran bir bilim dalı olarak adlandırabileceğini belirten Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hümeyra Özturan “Ahlak kelimesi Arapçadaki hulk veya huluk yaratılış, huy anlamına gelen kelimelerin çoğuludur. Türkçemize de böyle geçmiş ve hala kullanılıyor. Sözlüğe baktığımız zaman ahlak; bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda olduğu davranış biçimleri, kuralları, huylar diye tanımlanıyor. Bu tanımda bizim normatif dediğimiz şey var. Yani ‘nasıl yapmalıyız?’ sorusuna cevap veren bir yönü var. Biz bunu araştırdığımız zaman ahlak ile ilgili bilgilere ulaşıyoruz. Fakat ahlak felsefesi biraz daha farklı ve meseleye felsefi bir metotla yaklaşmayı ifade ediyor. Felsefi metot ise hakikatin insani sınırlar içerisinde akli, eleştirel, tutarlı, bütüncül, sistemli, mantık kurallarına uygun bir biçimde araştırılması demek. Dolayısıyla ahlak felsefesi yapan bir kişi ahlakı reddeden sonuçlara da varabilir. Ahlak felsefesi, ahlak gibi normatif değildir. Herhangi bir ahlaki öğretiden, ahlâk kuralları bütününden biraz daha farklı bir alandır. Ahlak olgusunu bütünüyle araştırır ve daha çok sorularla ilerler” diye konuştu.
Daha ilk derslerinde öğrencilere dini bilgi ile felsefi bilginin ayrı olduğundan bahsettiklerini anlatan Özturan “Dini bilgi, dini otoriteden gelir. Belirleyici ve normatiftir. Dini bilgi yanılmaz kabul edilir. Tabii dini iman şartını taşır. Bu şartı yerine getirdikten sonra o bilgi sizin için anlamlı olur. Felsefi bilgi ise tamamen meraka dayanır ve normatif olmak zorunda değildir. Ahlakla ilgili dini bildirimlere değer veren bir insan dahi ahlaka dair daha ileri sorular sormak durumunda kalabilir. Felsefe araştırmacısı, meraka dayanan ve araştırdığı alanla ilgili rasyonel cevaplara ‘insani çabayla nasıl ulaşılabileceği gibi’ bunları bulmayı amaçlayan hedefleri gözetir. Dolayısıyla burada üretilen bilgi insanidir, eleştiriye açıktır ve hatalar taşıyabilir. Bu araştırmalar anlamsız değildir çünkü hukuka zemin sağlar. Ahlak araştırmalarının en önemli noktalarından birisi hukuka zemin hazırlamasıdır. Mesela sosyal medyaya ilişkin etik sorular önce ahlâkta tartışılır, sonrasında sosyal medya hukukuna dönüşür” ifadelerini kullandı.