ASAYİŞ - 20 Aralık 2025 Cumartesi 11:28

Park halindeyken yanan otomobil kullanılamaz hale geldi

A
A
A
Park halindeyken yanan otomobil kullanılamaz hale geldi

Sakarya’nın Kaynarca ilçesinde park halindeki otomobilde çıkan yangın itfaiye ekiplerince söndürüldü.


Topçu Mahallesi Dağağzı Sokak’ta park halinde bulunan otomobilde henüz belirlenemeyen sebepten dolayı yangın çıktı. Durumun haber verilmesi üzerine bölgeye itfaiye ekipleri sevk edildi. Olay yerine gelen ekipler, yangını kısa sürede kontrol altına alarak söndürdü. Maddi hasarın meydana geldiği olaya ilişkin inceleme başlatıldı.



Park halindeyken yanan otomobil kullanılamaz hale geldi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri MHP’li Ersoy: "Emekliye ayrılmış vatandaşlarımızın refahını sağlamak, bizlerin boynunun borcudur" Milliyetçi Hareket Partisi Kayseri Milletvekili Baki Ersoy; TBMM Genel Kurulu’nda Gelir Bütçesi üzerine yaptığı konuşmada; "Yıllarca çalışmış, devleti milleti için emek vermiş ve görev süresini doldurarak emekliye ayrılmış vatandaşlarımızın refahını sağlamak, bizlerin boynunun borcudur" dedi. 2024 Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifinin 2. maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz alan Kayseri Milletvekili Baki Ersoy TBMM’ Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada; ülkenin en büyük gücünün her türlü zorluğa rağmen vazgeçmeyen sanayicisi, tarlasını boş bırakmayan çiftçisi ve kepenk kapatmayan esnafı olduğunu söyledi. Ersoy; "Bugün; sanayicimizin, esnafımızın, çiftçimizin ve üretim çarkını ayakta tutmak için gece gündüz emek veren tüm kesimlerin sahadan bizlere ilettiği talep, beklenti ve tespitleri Gazi Meclisimizin dikkatine sunmak istiyorum. Küresel ölçekte yaşanan ekonomik dalgalanmalar; enerji maliyetlerindeki artışlar, emtia fiyatlarında yaşanan belirsizlik, tedarik zincirlerinde meydana gelen aksamalar ve finansmana erişimdeki küresel sıkılaşma, bugün yalnızca ülkemizi değil, dünyanın pek çok ülkesini derinden etkilemektedir. Türkiye de bu küresel konjonktürden elbette payını almaktadır. Ancak altını özellikle çizmek isterim ki; ülkemizin en büyük gücü, her türlü zorluğa rağmen üretmekten vazgeçmeyen sanayicisi, tarlasını boş bırakmayan çiftçisi ve kepenk kapatmayan esnafıdır. Sanayicilerimizle gerçekleştirdiğimiz istişarelerde, özellikle ihracat yapan firmalarımızın, döviz kurundan ziyade artan işçilik maliyetleri nedeniyle rekabet gücünde zorlandıkları ifade edilmektedir. İş gücü maliyetlerinin doğrudan maliyet yapısını etkilediği bu süreçte, nitelikli eleman bulma sorunu da sanayicimizin önünde önemli bir başlık olarak durmaktadır. Bu tablo, firmalarımızı üretimi sürdürülebilir kılmak adına yeni arayışlara yöneltmekte; istihdamı koruyacak ve verimliliği artıracak desteklerin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Öte yandan, piyasa şartları birçok üretici firmamızın bilançosunu olumsuz etkilemiş; borçluluk oranlarını artırmış ve kredi notlarında düşüşlere yol açmıştır. Bu durum, kredilere erişimi zorlaştırmakta; özellikle üretim ve ihracat odaklı firmalarımız açısından ilave bir baskı oluşturmaktadır. Üretimin, istihdamın ve ülkemizin ekonomik direncini korumak için yerli firmalarımızı desteklememiz büyük önem arz etmektedir. Sanayicilerimizin dikkat çektiği bir diğer önemli husus ise lojistik ve nakliye maliyetlerindeki ciddi artıştır. Bugün iç piyasada dahi navlun fiyatlarının rekabet gücünü zayıflattığı, bazı durumlarda yurt dışından gelen ürünlerin yerli ürünlere kıyasla daha avantajlı hâle gelebildiği ifade edilmektedir. Bu durum, yerli üretimin korunması ve desteklenmesi açısından lojistik maliyetlerin de bütüncül bir bakış açısıyla ele alınmasını gerekli kılmaktadır. Üretici firmalarımızın sahada karşılaştığı sorunlardan biri de çalışanların adına gelen icra bildirimleri ve işlemlerin işveren sorumluluğunda olmasıdır. Personellerin icra bildirimlerinin zaman zaman firmalara ulaşmadan doğrudan banka hesaplarına haciz olarak yansıması işletmelerin günlük nakit akışını aksatmakta ve üretim süreçlerinde ciddi mağduriyetler doğurabilmektedir. Aynı zamanda çalışan açısından bakıldığında, işverenlerin bu yükümlülükten kaçınma endişesiyle borçlu kişileri istihdam etmekten çekindiği; bunun da halihazırda ekonomik zorluk yaşayan vatandaşlarımızın iş bulamamasına ve borçlarını ödeyememesine yol açtığı görülmektedir. İcra tahsilatlarının mümkün olduğunca çalışanın şahsi hesabı üzerinden yürütülmesi hem bürokrasiyi azaltacak hem de firmalarımızın üretim düzenini koruyacaktır. Finansmana erişim noktasında bankalara uygulanan kredi büyüme kriterlerinin de reel sektör üzerinde baskı oluşturduğu görülmektedir. Özellikle üretim yapan firmalar ve KOBİ’ler için belli ölçüde esneklik sağlanması, sektöre özel kredi modellerinin geliştirilmesi ve üretimi önceleyen finansman araçlarının güçlendirilmesi, ekonominin sağlıklı bir şekilde yoluna devam edebilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. İhracat yapan firmalarımız açısından bir diğer önemli başlık ise gelir ve borçlanma para birimi arasındaki uyumsuzluktur. Döviz geliri olmayan firmaların dövizle borçlanmak zorunda kalması, mevcut küresel şartlarda ciddi maliyetler doğurabilmektedir. Bu noktada, firmaların gelir yapısına uygun kredi mekanizmalarının geliştirilmesi ve finansal risklerin azaltılması, ekonomik istikrar açısından fayda sağlayacaktır" dedi. "Emekliye ayrılmış vatandaşlarımızın refahını sağlamak, bizlerin boynunun borcudur" İlave desteklerin önemini vurgulayan Ersoy; "Çiftçilerimiz son yıllarda yaşanan kuraklık, don, sel ve benzeri doğal afetler nedeniyle ciddi kayıplar yaşamıştır. Yeterli ürün hasadı yapılamayan bölgelerde, tarım kooperatiflerine ve bankalara olan borçlar çiftçimiz için ağır bir yük hâline gelmiştir. Afetlerden etkilenen çiftçilerimize yönelik borç erteleme, faiz indirimi ve yapılandırma gibi kolaylıkların sağlanması, tarımsal üretimin sürdürülebilirliği açısından hayati önemdedir. Aynı şekilde sanayicilerimiz, esnafımız ve çiftçilerimiz açısından vergi ve SGK borçlarına uygulanan faiz yükü de sahada sıkça dile getirilen önemli bir başlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha önce matrah artırımı ve yapılandırma imkânlarından faydalanmış olmasına rağmen, küresel ekonomik şartlar nedeniyle borçlarını ödemekte güçlük yaşayan mükelleflerin, belirli kriterler çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi; ayakta kalmayı başaran işletmelerin üretime, istihdama ve ekonomiye katkı sunmaya devam edebilmesi açısından büyük önem arz etmektedir. Bununla birlikte, vergi mükelleflerinden gelen bir diğer yaygın talep de kapsamlı bir vergi ve SGK yapılandırması ile matrah artırımı imkânının yeniden hayata geçirilmesidir. Bu yönde atılacak adımların, hem mükelleflerin beklentilerini karşılayacağına hem de ekonomik canlılığa katkı sağlayacağına inanıyoruz. Bu süreçte emeklilerimiz, dar gelirli vatandaşlarımız ve asgari ücretle çalışan vatandaşlarımız için gerekli değerlendirmeler yapılarak ilave desteklerin hayata geçirilmesi yerinde olacaktır. Burada emeklilerimiz için ayrı bir parantez açmak istiyorum. Yıllarca çalışmış, devleti milleti için emek vermiş ve görev süresini doldurarak emekliye ayrılmış vatandaşlarımızın refahını sağlamak, bizlerin boynunun borcudur. Son yıllarda covid 19 pandemisi ile başlayan küresel büyük kriz ve ardından ülkemizde yaşanan yüz yılın felaketi depremler ve diğer afetler mali disiplini ciddi düzeyde bozmuş ve birçok kesim bu durumdan doğrudan etkilenmiştir. Kayseri’deki emekli vatandaşlarımızla da zaman zaman bir araya gelip yaptığımız sohbetlerde onların yaşam şartlarını konuşuyor nasıl bir mücadele ve hayat şartları ile olduklarına şahit oluyoruz. 16 milyon emeklimizin sadece 640 bini 25 bin TL üzeri maaş almaktadır. Hayat şartlarını göz önüne aldığımızda emekli maaşlarında ciddi bir artış yapılmasının emekliliklerimizin haklı talepleri olduğunu görüyoruz. Aksi hâlde mevcut ekonomik şartların bu kesimler üzerindeki yükü artacak ve sosyal refahın korunması noktasında ilave tedbirlerin gerekliliği daha belirgin hale gelecektir. Ayrıca 1. dereceye gelen memurlarımızın tamamına 3600 ek gösterge talebimiz ve ev hanımlarına prim desteği verilerek emeklilik haklarının sağlanması bir diğer talebimizdir. Bunların yanında, esnaf ve çiftçilerimizin emeklilik BAĞKUR prim sayısının düşürülmesi emektar esnaf ve çiftçilerimizin yararına olacak bir başka düzenleme olacaktır. Son olarak staj ve çıraklık konusuna değinmek istiyorum. Staj ve çıraklık dönemleri, gençlerimizin meslek öğrendiği, üretime fiilen katıldığı ve sosyal güvenlik sistemine resmî olarak dâhil edildiği süreçlerdir. Bu dönemlerde yapılan sigorta girişlerinin emeklilik başlangıcı olarak kabul edilmemesi, aynı tarihte çalışmaya başlayan vatandaşlarımız arasında açık bir adaletsizliğe yol açmaktadır. Devlet kayıtlarında mevcut olan ve fiilî çalışmaya dayanan bu sürelerin yok sayılması, hakkaniyetle bağdaşmamaktadır. Staj ve çıraklık sürelerinin emeklilik hesabında değerlendirilmesi hem mesleki eğitimi teşvik edecek hem de uzun yıllardır dile getirilen haklı bir beklentiyi karşılayacaktır. Yeni yılda bir kanuni düzenlemenin yapılacağını umuyor, imkanlar doğrultusunda bu mağduriyetin giderileceğine inanıyoruz. Cumhur İttifakı olarak bizler; üretimi, istihdamı, emeği ve sosyal adaleti birlikte gözeten bir anlayışla hareket ediyoruz. Bugün burada dile getirdiğimiz hususlar; sahadan gelen, gerçek, yapıcı ve çözüm odaklı taleplerdir. İnanıyoruz ki; devletimiz, milletimiz ve üreticimiz el ele verdiğinde, bu küresel zorlukların da üstesinden gelmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
Bursa "Çoban İsa" figürünün keşfedildiği lahit tarlası gece gündüz korunuyor Papa 14. Leo’nun ziyaret ettiği dünyaca ünlü tarihi kent İznik’te yeni önemli bir eser daha keşfedildi. Bursa’daki Hisardere Nekropolü’nde yürütülen kazılarda, Anadolu’da şimdiye dek bilinen tek örnek olma ihtimali taşıyan "Çoban İsa" figürü gün yüzüne çıkarıldı. Figürün çıkarıldığı alan olan lahit tarlası gece gündüz yüksek güvenlikle korunuyor. Bursa’nın İznik ilçesinde lahit tarlası olarak bilinen Hisardere Nekropolü’nde önemli bir eser daha keşfedilmişti. Hem Türkiye hem de dünya arkeolojisi açısından büyük önem taşıyan ’Çoban İsa’ (Good Shepherd) figürü, hipogee mezarın kuzey duvarında fresk halinde tespit edildi. M.S. 2. ve 5. yüzyıllar arasında hem varlıklı aileler hem de halkın alt tabakası tarafından kullanıldığı değerlendirilen Hisardere Nekropolü’nde, İznik’e özgü "terracota plaka çatılı oda mezarların" yanı sıra farklı mezar tipleri bulunuyor. Çevresinde kuş uçurtulmuyor 2025 yılı kazı sezonunda açığa çıkarılan hipogee mezar ise özellikle freskleriyle dikkat çekerken, ’Çoban İsa’ figürünün bulunduğu alan havadan ve karadan 7/24 korunuyor. Alana bir insanın yakınlaşması durumunda ise alarm devreye giriyor. Nekropol alanı yüksek teknolojili ve gece görüş özelliği bulunan 6 kamerayla gece ve gündüz izleniyor. Sanat Tarihçisi Hüseyin Acarol, "Hipojenin çıktığı nekropol alanına hipojenin yapılması gerçekten çok özel bir şey ve hipojenin duvarlarında bulunan ’Çoban İsa’ özellikle Yuhanna 10, 11 ve 18. ayetlerde Çoban İsa geçer ve Çoban İsa 1800’lü yıllarda Roma’da açılan hipojede ilk defa bulundu. Çoban İsa çizimi olan hipojeler medeniyetin yoğun yaşandığı yerlerde olur. İznik daha öncelerden Nicea, Helikore gibi isimlerle de tarihte yerini almıştır. Hâla İznik bir ’altınşehir’dir ve Çoban İsa çiziminde betimleme olarak rehberlik, önderlik, koruma, güvenlik ve fedakârlık vardır. Aynı zamanda koyunları uğruna can veren ve bütün fedakârlığı ile Çoban İsa omuzlarında koyun taşır. Özellikle Papa’nın gelişi ile ilgili ben ortaya yeni çıkan taban mozaiklerini de önemsiyorum. İznik çok önemli, mesela Roma Tiyatrosu diyeceksiniz, neden İznik tercih ediliyor? Mesela Osmanlı zamanına döndüğümüzde Divan Edebiyatına kayıtlı yedi tane şair vardır. İznik hep merkez olmuş ve onun için İznik’in önemi çok büyük. İzmit depremi M.S. 325 yılları arasında dokuz ve dokuzun üstünde üç büyük deprem sonrasında İznik toprak altında kalmıştır. İznik’in surlarının içi açılmış olsa ve tamamen kazılıp bir cam yapılsa dünyanın en büyük antik kenti var diyebiliriz" ifadelerini kullandı.