GÜNDEM - 04 Nisan 2025 Cuma 10:14

Annesinin ölümüyle hayatının şokunu yaşadı

A
A
A
00:00
00:00
HD

Manisa’da yaşayan 60 yaşındaki Rıza Zeybek isimli vatandaş annesinin 2024 yılının ocak ayında vefat etmesinin ardından çıkardığı veraset ilamıyla hayatının şokunu yaşadı. Şimdiye kadar hiçbir şekilde haberdar olmadıkları bir kardeşleri daha olduğunu öğrenen Zeybek, Yılmaz Özkur isimli kardeşlerinin sadece TC Kimlik Numarası olduğunu ancak kendisine dair hiçbir kayda ve ize rastlanamadığını belirterek nüfustan kaynaklı sorunun çözümü için bir seneden fazla bir zamandır hukuk mücadelesi veriyor.

Manisa’nın Şehzadeler ilçesinde yaşayan Rıza Zeybek isimli vatandaş 2024 yılının ocak ayında annesi Fethiye Zeybek’i kaybetti. Zeybek, annesinin üzerine olan otomobili kendi üzerine geçirmek için veraset ilamı çıkardıktan sonra hayatının şokunu yaşadı. Kendisinin sadece Erkan isminde bir kardeşi olduğunu kaydeden Rıza Zeybek nüfus kayıtlarına göre kendisinden 10 yaş büyük Yılmaz Özkür isimli bir ağabeyi daha olduğunu öğrendi. 1955 doğumlu Yılmaz Özkür’ün soy isminin annesinin kızlık soy ismi olduğunu belirten Zeybek 1936 doğumlu annesi Fethiye Zeybek’in de gençlik yıllarında yine nüfustan kaynaklı hatadan dolayı askere çağrıldığını ancak hatanın düzeltilerek annesi yerine dayısı Fethi’nin askere gittiğini anlattı. Yine nüfustan kaynaklı bir hata yüzünden bir seneden fazla bir süredir mahkeme mahkeme dolaştığını anlatan Zeybek, yapılan bütün incelemelerde kardeşi görülen şahsın sadece vatandaşlık numarası olduğunu ve bunun dışında kendisine ait hiçbir yaşam belirtisinin olmadığını söyledi.

Annesinin ölümüyle hayatının şokunu yaşadı

"Devletin bulamadığını ben nasıl bulayım"

Yaşadığı mağduriyeti anlatan Zeybek, "Annem öleli bir buçuk sene oldu. 2 kardeşiz biz. Veraset ilamı aldığımda bir kardeşimiz daha olduğunu öğrendim. Şaşırdım, geri dönüyordum yanlış aldım diye eve geldim okudum şok oldum. Bunu sorabileceğim kimse kalmadı. Annem öldükten sonra üçüncü kardeş çıktı. Onu da bilmiyorduk, annem bize bir şey söylemedi. Öldükten sonra çıktı. Bu sefer biz de şok olduk. Soracağımız kimse de kalmadı aile büyüklerimizin hepsi vefat etti. Tanımıyoruz, kimseden de duymadık. Yargı yoluna gittik. Manisa 1. Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açtık. Hakime hanım her yeri araştırdı. Nüfus müdürlüklerini, belediyeleri, jandarmayı araştırdı hiçbir yaşam belirtisi çıkmadı. 3-4 mahkeme oldu en sonunda hakim dedi ki ‘Bu kişi yok, bulamıyoruz. Yargı yolu açık istinafa gidebilirsiniz’. Ben nasıl bulacağım bunu devletin bulamadığını dedim. İstinafa gidin dediler. Ne yapacağımı da bilmiyorum. Emniyete soruyorum mahkemeye başvurun diyorlar. Ne yapacağımı bilmiyorum" dedi.

Annesinin ölümüyle hayatının şokunu yaşadı

Annesini daha önce de askere çağırmışlar

Annesinin yaklaşık 20 yıl önce kendisine bir sohbet sırasında nüfustan kaynaklı bir hatayı anlatan Zeybek, "Annem bana 20 yıl önce sohbet ederken bir askerlik anısını anlattı. Amasya’da yaşarken, annemi askere çağırmışlar. Dayımın askerlik celbini anneme göndermişler. Nüfusta karışıklık olmuş. Annemin adı Fethiye dayımın adı Fethi. Kimlikleri karışmış, dayım gidip düzelttiriyor ve kendisi askere gidiyor" ifadelerini kullandı.

"2007 yılında kimliğe kaydolmuş"

Veraset ilamında çıkan kardeşlerinin 2007 yılında yapılan TC Kimlik numarası verilmesi sırasında ortaya çıktığını kaydeden Zeybek, "Turgutlu’da nüfus müdürlüğüne gittiğimde müdürlükteki bir personel bana TC Kimlik numaralarının 2007 yılında verildiğini ve bu tarihte bu kişinin Çobanisa’daki adrese kaydının yapılmış olduğunu söyledi. 2007 yılından beri kimse bilmiyor bunu. 60 yaşındayım. Böyle bir kişiyi ne biliyoruz ne de duyduk. Hakime soruyorum bu insan Çobanisa’da yaşıyorsa buna seçmen kağıdı gelmez mi, yok! Sadece nüfusta görünüyor. Hiçbir yerde kaydı yok. TC kimliği verildikten sonra kimse bilmiyor. Nüfusta çıkıyor sadece ve yaşıyor görünüyor. Ne hastaneye gitmiş ne ilaç almış ne trafik cezası var ne de başka bir kaydı. Yaşasa bulacağız ama hiçbir yerde kaydı yok. Ben bu kişinin nüfustan düşürülmesini istiyorum. Bunu ben yapamam. Devlet bunu bulacak ve yapacak. Nüfustan kaynaklı bir problem. Nüfus müdürlüğündeki personelin bana dediği o soy isim benzerliğinden karışıklık olmuş olabilir dedi. Nüfusa dava açmadım. Adliyeye giderek şikayetçi oldum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Bir yıldır bir buçuk yıldır gitmediğim, araştırmadığım yer kalmadı. Şimdi de istinafa gideceğim ama istinafa gitmeyi istemiyorum. Çok uzayacak süreç. Buna nüfus bakacak. İstinafta aynı şeyi araştıracak. Mahkeme bu kararı alırken her yere sordu zaten. Nüfustaki karışıklığın ceremesini ben çekiyorum" dedi.

Sadık Cangel - Turgay Duyar

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Eyüpsultan’da Jandarma’nın uyuşturucu operasyonu kamerada İstanbul’da Eyüpsultan’da İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri tarafından yapılan operasyonda durdurulan bir taksinin arka koltuğunda, başka bir aracın bagajında ve evde bulunan valizde yaklaşık 36 kilogram kokain ele geçirildi. Ele geçirilen kokainin piyasa değerinin yaklaşık 125 milyon lira olduğu öğrenilirken, operasyonda gözaltına alınan 5 şüpheli sevk edildiği adliyede çıkarıldıkları mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Eyüpsultan İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri, yurtdışından ülkemize sokulacağı ve piyasaya dağıtılacağını belirledi. Çalışma başlatan ekipler, yapılan çalışmalarda uyuşturucunun taksi ve otomobille taşındığını tespit etti. Operasyon başlatarak taksiyi durduran jandarma ekipleri, sürücüsünü etkisiz hale getirdikten sonra araç içerisinde detaylı arama yaptı. Araç içerisinde yapılan aramalarda taksinin arka koltuğunun içerisine gizlenmiş çok miktarda kokain ele geçirildi. Daha önceden tespit edilen diğer otomobilde de arama yapan ekip, bagajda satışa hazır hale getirilmiş kokain buldu. Önceden adresi belirlenen ikamete operasyon düzenleyen jandarma ekipleri, evde yaptığı aramalarda valizin içerisinde kokain ele geçirdi. Yapılan operasyon anı kameralara yansıdı. Yapılan operasyonlarda ele geçirilen 35 kilo 950 gram kokain, 2 adet hassas terazi, 2 adet sahte plaka, 1 adet ruhsatsız tabanca, 160 adet mermi ve 3 gram esrara el konuldu. Olayla ilgili 5 şüpheli gözaltına alındı. Şüpheliler sevk edildikleri adliyede çıkarıldıkları mahkemece ’Uyuşturucu madde ticareti yapmak’ suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi. Öte yandan ele geçirilen kokainlerin piyasa değerinin yaklaşık 125 milyon lira olduğu öğrenildi.
Şırnak Şırnak’ta engelli çift, közde çay satarak hayallerindeki evi almak istiyor Şırnak’ın Cizre ilçesinde yaşayan engelli Kaplan çifti, hayal ettikleri evi almak için tekerlekli sandalyeleriyle çay satıyor. Antalya’da yaşayan Ramazan Kaplan, 4 yıl önce Cizre’ye yerleşerek kendisi gibi doğuştan bedensel engelli Gülizar Kaplan ile evlendi. Kirada oturan Ramazan ve Gülizar Kaplan çifti, Dicle Nehrinin kıyısında seyyar mütevazı çay ocağıyla geçimini sağlıyor. Akülü sandalyelerine özel tasarladıkları römorklarıyla her gün umutlarını taşıyan çiftin en büyük arzusu, kendi sıcak yuvalarına sahip olmak. En büyük hayallerinin ev sahibi olduğunu belirten Ramazan Kaplan, "Antalya doğumluyum. Dört yıl önce Cizre’ye gelip eşimle tanıştım ve evlendik. Evlendikten sonra eşimin memleketinde kalmaya karar verdim. İkimiz de bedensel engelliyiz, tekerlekli sandalye kullanıyoruz ve kirada kalıyoruz. Evlilikten sonra geçim sıkıntısı yaşadık ve gittikçe bu sıkıntımız ağırlaşıyor. Eşimle beraber Cizre’de nehir kenarında semaverde çay satmaya karar verdik. En büyük hayalim, kendimize ait bir evimizin olması. Doğuştan engelliyim, eşim de engelli. Tekerlekli sandalye kullanıyoruz. Allah’a şükürler olsun bu şekilde ekmeğimizi kazanmaya çalışıyoruz’’ dedi. ’’Çay satarken sosyalleşiyoruz’’ Çay satarken sosyalleştiklerini ifade eden Gülizar Kaplan ise, ’’Dört yıldır evliyim, eşimle beraber ekonomik sorunlarımız vardı. Biz de ek olarak nasıl bir iş yapıp ev ekonomimize katkıda bulunalım diye düşünüyorduk. Buradan geçerken ekonomimize yardımcı olacak bir iş olarak közde çay yapıp satma fikri aklımıza geldi. Arabamızın arkasına römork tarzı bir taşıyıcı yaptık. Eşyalarımızı onun içine koyup buraya geliyoruz. Gündüz saat 15.00’da geliyoruz buraya. Közde çayımızı pişiriyoruz. Çayımız da güzeldir, müşterilerimiz çayı oturmadan alıp gidiyorlar. Hem ekonomik anlamda iyi oluyor hiç olmazsa günümüzün masrafını çıkarabiliyoruz. İsteğimiz bütün engellilerin çalışma imkanlarına sahip olmasıdır. Fakat iş imkanları olmadığı için mecburen böyle çalışmak zorunda kalıyoruz. Benim hayalim kira ödemeden bir ev sahibi olmaktır. İnsan hayal ettiği şeye kavuşur diye düşünüyorum’’ diye konuştu.
İstanbul Özel halk otobüsleri İstanbul’da kontak kapatacağını açıklamıştı: "Bizim amacımız halkı mağdur etmek değil" İstanbul Özel Halk Otobüsleri Esnaf Odası Yönetim Kurulu Başkanı Göksel Ovacık, İBB’nin hakları olan 5 milyar liradan fazla ödemeyi gerçekleştirmediğini belirterek, "Biz hizmeti kesmekten yana değiliz. Ama geldiğimiz noktada bıçak kemiğe dayanmış, mutlaka bu ödemenin en kısa zamanında yapılması lazım. Bizim amacımız halkı mağdur etmek değil, amacımız sürdürülebilir bir taşımacılığı yapmak için yeterli kadar hak edişimizi almak" dedi. İstanbul Özel Halk Otobüsleri Esnaf Odası, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden ödeme alamadıkları için iflasın eşiğine sürüklendiklerini belirterek, kent genelinde özel halk otobüsleri hizmetlerini durdurma kararı aldıklarını belirtmişti. İstanbul Özel Halk Otobüsleri Esnaf Odası Yönetim Kurulu Başkanı Göksel Ovacık ise konuyla ilgili bir açıklama yaptı. 3 bin 41 araçla günlük 2 milyona yakın yolcu taşıdıklarını ve 800 bin kilometre yaptıklarını belirten Ovacık, "İBB’ye bağlı İETT’nin denetiminde ve yönetiminde alışıyoruz. Bizim sorunumuz şu, biz hak edişlerimizi İBB’den zamanında ve yeteri kadar alamıyoruz. Geldiğimiz nokta itibariyle bugün 5 milyar liradan fazla alacağımız oluştu. Biz küçük esnafız, bizim böyle bir rakamı kaldırmamız mümkün değil, bizim arkamızda bir birikimimiz yok. Biz günübirlik yaşayan insanlarız" dedi. "Ama geldiğimiz noktada bıçak kemiğe dayanmış" Ödenmeyen borçlar sebebiyle sorun yaşandığını söyleyen Ovacık, "Her arabanın 1 milyon 700 bin lira gibi bir rakamı oluştu. Bunun da bir an önce ödenmesini istiyoruz. Aracımızın tamiratını yapıyoruz, borçlarımızı ödüyoruz, personel çalıştırıyoruz. Bize bir rakam ödenmediği noktada biz ciddi zorluklar çekiyoruz. Bunun için de bir an önce bize bu ödemenin yapılmasını istiyoruz. 14 Nisan itibariyle buna dikkat çekmek istedik. Bu işin büyüklüğünün bilinmesini istedik. Hem İBB tarafından hem de halk tarafından bunun bilinmesini istedik. Biz 100 yıldır bu kente hizmet ediyoruz. Halkın bizim yanımızda olmasını istiyoruz. Biz istemeyiz ki, çocuklarımız okula giderken biz hizmeti keselim veya insanlar işe giderken hizmeti keselim. Biz de hizmeti kesmekten yana değiliz. Ama geldiğimiz noktada bıçak kemiğe dayanmış, mutlaka bu alacağın bir an önce ödenmesinin yapılması lazım" şeklinde konuştu. "Bizim amacımız halkı mağdur etmek değil" Ödeme yapılmadığı noktada hizmetin kendiliğinden duracağını belirten Ovacık, "Yakıt alamadığımızda aracımızı çalıştıramayacağız. Bununla ilgili bir tarih koymadık. Büyükşehir belediyesi ile görüşmeler devam ediyor. Yetkililerle görüşüyoruz, inşallah çözülür, halkı da mağdur etmeyiz. Ama bizim amacımız halkı mağdur etmek değil yolcuyu mağdur etmek değil bizim amacımız sürdürülebilir bir taşımacılığı yapmak için yeterli kadar hak edişimizi almak" diye konuştu. "Eksik ödendiği için 4 yıl sonunda 5 milyar lira borç oluştu" 5 milyarlık borcun 4 yılda oluştuğunu söyleyen Ovacak, "4 yıl önce farklı bir sisteme geçtik. Farklı sisteme geçtikten sonra faturalarımızın "tamamı" ödenmemeye başladı. Eksik ödendiği için 4 yıl sonunda 5 milyar lira borç oluştu. Bu bir günlük değil arkadan devam ederek geliyor. 4 bine yakın insan buradan ekmek yiyor. 6 bin tane şoförümüz var. Tamircisidir, yakıt satanıdır ciddi bir topluluğu mağdur ediyoruz. Bir an önce hak edişlerimizin yeteri kadar ödenmesi gerekiyor. Biz kontak kapatmak için bir gün koymuyoruz, görüşmeler devam ediyor. Kontak kapatmak gibi bir sorunumuz yok. Mecbur kalacağız. Mevcut yönetimin bizimle ortak bir payda da konuşup anlaşmasını istiyoruz" cümlelerini kullandı.
Malatya YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar: "Deprem bölgesindeki üniversitelerimizin yanındayız" Malatya’da İnönü Üniversitesi’nin 50’nci yılı kutlamalarına katılan YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, "Deprem bölgesindeki üniversitelerimizin yanında olmaya devam edeceğiz" dedi. Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, Malatya’da düzenlenen İnönü Üniversitesi’nin 50’nci kuruluş yıl dönümü programına katıldı. Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleşen törende konuşan Prof. Dr. Özvar, hem Türkiye’nin yaşadığı deprem felaketine hem de Gazze ve Sudan gibi kriz bölgelerindeki öğrencilere yönelik desteklerine dikkat çekti. 6 Şubat 2022’de yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlerden en fazla etkilenen illerden birinin de Malatya olduğunu belirten Özvar, "Deprem felaketi Malatya’daki iki üniversitemizi de derinden etkilemiştir. Akademisyenlerimiz, idari personelimiz ve öğrencilerimiz arasında hayatını kaybedenler, yaralananlar olmuştur. Yaşanan bunca yıkımı ve zorluğa rağmen devlet-millet dayanışmasıyla yaraları kısa süre içinde ve büyük ölçüde sarabilmek mümkün olmuştur" dedi. "Depremden etkilenen üniversitelerimizin yanında olmaya devam edeceğiz" YÖK olarak bütün imkanları ile ilk andan itibaren deprem bölgesindeki üniversitelerin ve öğrencilerin yanında olduklarını dile getiren Özvar, "Deprem bölgesindeki öğrencilere kendi illerindeki üniversitelere yerleşirken genel kontenjandan kesinti yapmaksızın yüzde 25 ek kontenjan tanınması, özel öğrencilik ve kayıt dondurma hakkının tanınması gibi uygulamaları hızlıca hayata geçirdik. Deprem bölgesinde yer alan, başta Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya illerimizdeki üniversitelerde görev yapan öğretim elemanlarına ödenen geliştirme ödeneği oranı 18 ay için yüzde 250 olarak belirlenmiştir. Yükseköğretim Kurulu olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bütün imkânlarımızla depremden etkilenen üniversitelerimizin yanında olmaya devam edeceğiz" ifadelerine yer verdi. İnönü Üniversitesi’nin yalnızca eğitim ve bilimsel üretimde değil, aynı zamanda sağlık hizmetlerinde de Türkiye’nin ve dünyanın saygı duyduğu bir merkez haline geldiğini de ifade eden Prof. Dr. Özvar, "Tıp fakültesi ve kıymetli personelinin başarılarını büyük bir takdirle izlediğimizi ifade etmek isterim" dedi. "Filistin halkıyla, Gazze halkıyla birlikte olduğumuzu ifade etmek isterim İsrail’in Gazze’de eğitim kurumlarına da büyük hasar verdiğini dile getiren Özvar, "Bugün Gazze’de, Filistin’de İsrail, Filistin halkına büyük bir zulüm ve soykırım suçu işlemektedir. Gazze’de binlerce, on binlerce insan İsrail devletinin acımasız bombardımanı altında canlarını kaybetmekte, yaralanmaktadır. Bu zulümden değerli arkadaşlarım, sadece insanlar değil; insanların geçimini temin eden binalar, ticarethaneler, okullar, ibadethaneler ve üniversiteler de etkilenmektedir. Bu insanlık dramı dolayısıyla takip edebildiğimiz kadar Gazze’de pek çok rektör, dekan ve öğretim elemanı vefat etmiştir. Sadece vefatlar neticelenmemiş, pek çok üniversite eğitim ve öğretimine ara vermek zorunda kalmıştır. Eğitim öğretimden uzak, büyük bir mücadele verilmektedir. Bu vesileyle Filistin halkıyla, Gazze halkıyla birlikte olduğumuzu bu vesileyle ifade etmek isterim" diye konuştu. Filistin’de üniversitesini kaybetmiş ve öğrenim hakkını yitirmiş pek çok öğrenciye Türk üniversitelerinin kapılarını açtığını hatırlatan Özvar, "Şu an itibarıyla üniversitelerimizin imkânları ölçüsünde, Gazze’de zulüm görmüş, üniversitelerini kaybetmiş bir kısım öğrencilerimiz şu anda Türkiye’de eğitimlerine devam etmektedir. Sadece Gazze’de değil, Sudan’da iç karışıklıklar sebebiyle eğitim öğretimlerine devam edemeyen üniversitelerin sembolik bile olsa Türkiye’de ağırlanması kararı alınmıştır. Malatya, Niğde ve Konya’da bulunan üniversitelerimiz, Sudan’ın güzide üniversitelerinin bir kısmına ev sahipliği yapmaktadır. Sadece Gazze’de, Sudan’da değil, Suriye’de de aynı durumda olan öğrencilere kapılarımızı açtık. Bu vesileyle Gazze’de yaşanan soykırıma karşı sesini yükselten ve bundan dolayı üniversitelerinden atılmakla tehdit edilen veya atılan uluslararası bilim insanlarına ve öğrencilere de kapılarımızı açtığımızı bu vesileyle sizlerle paylaşmak isterim" şeklinde konuştu. Türkiye’nin yükseköğretimde uluslararası öğrencilerin önemli rotalarından ve cazibe merkezlerinden biri haline geldiğini de ifade eden YÖK Başkanı Özvar, "Yükseköğretimde erişilebilirlik ve kapsayıcılık, yükseköğretim sistemimizi en iyi şekilde karakterize eden vasıflardan bir tanesidir" dedi. "Yapay zekâ ve yapay zekâya dayalı programları 80 üniversiteye birden açacağız" Yüksek Öğretim Kurulunun geçen sene başlatmış olduğu çok büyük bir kampanyanın olduğunu da hatırlatan Özvar, "Bildiğiniz üzere yapay zekâ ve yapay zekâya dayalı ön lisans ve lisans düzeyinde 17 ayrı programı 20 farklı üniversiteye açtık. Bu sene bu programları, kısmet olursa, 80 üniversiteye birden açacağız. Bu sene itibarıyla inşallah sağlık ve zirai alanda, yani tarım alanında da dijitalleşmeye ilişkin yeni programlar açacağımızı sizlere bildirmek isterim. Üniversitemizin gerek yapay zekâ, gerek ziraat, gerekse sağlıkta dijitalleşme programlarına ilişkin yeni çalışmalar geliştirmesini beklediğimizi ifade etmek isterim" diye konuştu. İnönü Üniversitesi’nin yarım asırlık geçmişinde yaklaşık 150 bin mezun verdiğini belirten Özvar, "Bilim, düşünce, sanat, sağlık, ekonomi ve toplumsal alanlarda ülkemizin kalkınmasında değerli katkılar vermiş bir üniversitedir. Mezunlarının ülkenin dört bir yanındaki görevleri, bu üniversitenin ne denli güçlü bir birikime sahip olduğunu bizlere göstermesi bakımından fevkalade önemlidir" şeklinde konuştu. Törene Malatya Valisi Seddar Yavuz, Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Ramazan Ayan, İnönü Vakfı Başkanı ve İsmet İnönü’nün torunu Gülsüm Bilgehan, Yeşilyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. İlhan Geçit, resmi kurum müdürleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Akpolat, 16 üniversitenin rektörleri, öğretim görevlileri ve çok sayıda öğrenci katıldı.