ASAYİŞ - 07 Kasım 2025 Cuma 17:52

Çocuğuyla birlikte kaybolan kadının annesi: "Kızım beni duyuyorsan evine dön"

A
A
A
Çocuğuyla birlikte kaybolan kadının annesi: "Kızım beni duyuyorsan evine dön"

Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde, çocuğuyla birlikte kayıp olarak aranan kadının annesi, "Kızım beni duyuyorsan evine dön, torunumu çok özledim" dedi.


Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde 2 Kasım Pazar günü evlerinden ayrıldıktan sonra bir daha haber alınamayan 43 yaşındaki Huriye Helvacı ve 5 yaşındaki oğlu Osman Helvacı’yı bulmak için başlatılan arama çalışmaları aralıksız sürüyor. Son telefon sinyalinin alındığı bölgede çalışmalar sürerken, Huriye Helvacı’nın annesi Ayşe Hıra ve ablası Ayşe Çalık konuştu. Ayşe Hıra, kızıyla damadının 2 Kasım sabahı küçük bir tartışma yaşadığı, ondan sonra kızının nereye gideceğini söylemeden oğluyla birlikte evden ayrıldığını ifade etti.


"Kızımı görün duyan ne olur haber versinler"


Kızına çağrıda bulunan Ayşe Hıra, "Kızımın bir an önce gelmesini istiyorum. Damadım var. Ben onun yanında kışın duruyorum, yazın köyüme gidiyorum. Burada kapıdan çıkarken kızımı uğurladım. ’Kızıma nereye gidiyorsun’ dedim, bana cevap vermedi. Çantasını ve Osman’ı alıp gitti. Sabahl çocuk buradaki suyu alıyor, ’o suyu içme, o suyu ben içiyorum dedi. Damadım da kıza bağırdı. Bunu biliyorum. Kızım beni duyuyorsan evine dön, torunumu çok özledim. Osman’ım yok, bir şey içemiyorum, yatamıyorum, uyuyamıyorum. Osman benim elimde büyüdü, doğduğundan beri benim yanımda. 5 senedir yanındayım. Kızımı gören duyan varsa ne olur haber versinler" dedi.


"Kardeşimle Pazar günü öğle saatlerinde konuştum, bana hiçbir şey anlatmadı"


Kayıp Huriye Helvacı’nın ablası Ayşe Çalık ise, "Ben İstanbul’da yaşıyorum. Pazar günü saat 13.00 sıralarında kardeşimle görüştüm. Benden 10 dakika sonra evden çıkmış. Pazartesi günü de saat 16.00’da beni aradı’ kardeşin kayıp ulaşamıyorum’ dedi. Pazartesi akşam da otobüse bindim, geldim. Telefonla konuşmamızın sebebi ise, İstanbul’da kardeşim mantar toplayıp getirmişti, ben de sosyal medyada durum yaptım. O arada kardeşim durumu görüp aramış, benimle sohbet etti. ’Mantarı parayla mı aldın’ diye sordu. ’Kardeşin toplamış, akşam o getirdi, biz de yapıp yiyeceğiz’ dedim. Sonra yeğenim Osman ile konuştuk, ’Teyze nasılsın, teyze köye gelecek misin’ diye sordu. Yanlış bir şey sezmedim. Kardeşim bir yere gideceğinden bahsetmedi, anneme de evden çıkarken cevap vermemiş. Kapıdan çıkarken annem, ’kızım nereye gidiyorsun’ diye sormuş, ’akşam erken gel, eşin gelmeyecek, geç gelecek sen nereye gidiyorsun’ demiş. Anneme de cevap vermemiş, çıkışta da komşu görmüş, o da seslenmiş, ’Huriye nereye gidiyorsun’ diye sormuş, ona da cevap vermemiş" diye konuştu.


"Kardeşimin kaçtığını düşünmüyorum"


Kardeşinin eşiyle herhangi bir ailevi sorunun olduğuna dair bir bilgisinin olmadığını söyleyen Ayşe Çalık, "Kardeşimin kaçtığını düşünmüyorum. Yani kaçan insan evde para var, parayı götürür değil mi? Para evde duruyor, ne çamaşır almış ne kıyafet almış. Sadece telefonu ile sırt çantasına bir su, bir de cüzdanını almış. Üzerinde de fazla para olduğunu düşünmüyorum. Çünkü fazla para tutmaz yanında, parayı bulursa gider harcar. Daha önce de buna benzer bir kaybolduğuna dair olay olmadı. Kızı 16 yaşında, biraz atışmalar oluyor ama kızı yatılı okuyor ama her evde olan basit şeyler. Hani bir iş buyurunca o da yapmıyordu, bu sefer azalıyordu. Bildiğim kadarıyla biz de köye geldiğimizde denk geliyorduk. Bildiğim kadarıyla eşiyle arası da iyiydi. Benim şahit olduğum bir durum yok" diye konuştu.


"Ben kardeşimin kaçtığını düşünmüyorum"


Sabah eşiyle ufak bir tartışması olduğunu öğrendiğini belirten Ayşe Çalık, "Osman suyu annesinin şişesinden içmiş. O da demiş ki ’benim şişeden su içme, kendi şişenden suyu iç.’ Eşi de ona bağırmış, ’niye çocuğa bağırıyorsun, bırak içsin’ demiş. Ben kaçtığını düşünmüyorum. O gün yine gezme amaçlı çıktı. Eve geri dönecekti veya yolu da sormuş zaten. Kaçan kimse niye geri dönsün, yolu sorsun? Emeği geçen herkesten Allah razı olsun, devletimiz yanımızda. Gören, duyan varsa lütfen haber versin. Kaçırıldı mı, bir yerde tutuluyor mu? Kardeşimin kaybolduğu gün aracına alan kişi, annemin teyzesinin oğlu. Yolda görmüş, aracına almış, ’ben tanımıyorum, ben hiç arkama dönüp bakmadım’ dedi. Ondan sonra onun olduğunu öğrendiğini söyledi. Arabayla bıraktığını da görenler varmış" şeklinde konuştu.


Öte yandan, arama çalışmaları, Huriye Helvacı’nın annesinin köyü olan Yaşarlı köyünde sürdürülüyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Konya İsmil GES projesi tamamlandı Konya’nın merkez Karatay İlçe Belediyesi’nin yenilenebilir enerji alanındaki önemli yatırımlarından biri olan İsmil Güneş Enerjisi Santrali (GES) projesinde yapım çalışmaları tamamlanarak tesis devreye alındı. Karatay’ın 5’inci Güneş Enerjisi Santrali olma özelliğini taşıyan proje, enerji üretimine başladı. İsmil Mahallesi’nde 105 bin metrekarelik alan üzerine kurulan ve devreye alınan projede, 6 MW kurulu güce sahip santral enerji üretimine başladı. 13 bini aşkın güneş paneliyle faaliyet gösteren proje, Karatay Belediyesi’nin enerji ihtiyacının 1,5 katını karşılayacak kapasiteye sahip. Milyonlarca liralık katma değer sağlanacak Projenin devreye alınmasıyla birlikte enerji üretimi başladı ve milyonlarca liralık ekonomik değer oluşturulması hedefleniyor. Bu sayede Karatay Belediyesi önemli ölçüde mali tasarruf sağlarken, fazla üretilen enerjiyle şehir ekonomisine katkı sunulacak. İsmil GES, karbon salınımını azaltarak çevre dostu enerji üretimine örnek teşkil edecek. Kılca: "Karatay’ın enerjisini güneşle inşa ediyoruz" İsmil GES’in hayırlı olmasını dileyen Karatay Belediye Başkanı Hasan Kılca, Karatay Belediyesi’nin enerji alanında kendi kendine yeten bir yapıya kavuşma yolunda emin adımlarla ilerlediğini ifade etti. Başkan Hasan Kılca, "Karatay Belediyesi olarak sürdürülebilir projelerle ilçemizin bugünü kadar geleceğini de planlıyoruz. Yenilenebilir enerji yatırımlarımızı, çevreye duyarlı şehircilik anlayışımızın temel unsurlarından biri olarak görüyoruz. Bugüne kadar hayata geçirdiğimiz dört güneş enerjisi santralimizle önemli bir tecrübe kazandık. İsmil Mahallemizde hayata geçirdiğimiz 5. Güneş Enerjisi Santralimiz ise bu alandaki en büyük yatırımımız olma özelliğini taşıyor. Yeni santralimiz ile tükettiğimiz enerji ihtiyacımızın 1,5 katını güneş enerjisinden karşılayacak bir kapasiteye ulaşmış olacağız" dedi. "Çevre dostu bir kaynak" Yenilenebilir enerji yatırımlarının Karatay’a sağladığı ekonomik ve çevresel katkılara da dikkat çeken Başkan Kılca, güneş enerjisinin belediyeler için stratejik bir kaynak olduğunun altını çizdi. Kılca, "Güneş enerjisi; hem yenilenebilir hem ekonomik hem de çevre dostu bir kaynak. Bu yatırımlarla sadece bugünün enerji ihtiyacını karşılamıyoruz; aynı zamanda belediye bütçemize uzun vadeli katkı sağlayacak, kaynaklarımızı daha verimli kullanacağımız bir altyapı oluşturduk. Enerji maliyetlerini azaltan, karbon salınımını düşüren ve çevreyi koruyan bu yatırımlarımızla Karatay’ı temiz enerji alanında örnek bir ilçe haline getirmeyi hedefliyoruz. GES projelerimiz, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir Karatay bırakma kararlılığımızın somut bir göstergesidir" diye konuştu.
Bursa Annesinin hayali 3 kişiye umut oldu Balıkesir’de 69 yaşında hayatını kaybeden Embiye Yener, hayattayken oğluna, vefat ettikten sonra ise organ bekleyen hastalara umut oldu. Oğlu Tahsin Yener, "Annemin hep bir hayali vardı. Benden kaynaklı olsa gerek, ‘Benim organlarımı bağışlayın’ derdi" diye bağışın önemine dikkat çekti. Bursa’da gerçekleşen organ nakli, herkese örnek oldu. Balıkesir’de ikamet eden Embiye Yener, 69 yaşında vefat etti. Vefat ettikten sonra organları böbrek ve karaciğer bekleyen hastalara umut olan Yener’in, 2022 yılında ise bir böbreğini oğluna verdiği ortaya çıktı. Annesinin böbreği ile hayata tutunan oğlu Tahsin Yener, "Böbrek sıkıntısı sebebiyle hastaneye başvurduğumda illaki nakil ya da diyaliz dediler. Annemin dokuları bana birebir yüksek oranda uyduğu için Bursa’da başarılı bir nakil süreciyle sağlığıma kavuştum. Aradan 3 sene geçti. Annem hayatını kaybetti. Annemin hep bir hayali vardı. Benden kaynaklı olsa gerek, ‘Benim organlarımı bağışlayın’ derdi. Bizde onun isteğini yerine getirerek, organ bağışında bulunduk. Veri tabanı girildiği gibi, 2 yetişkin ve 1 çocuk hastaya uyduğu söylendi. Onlara şifa oldu. Annem öldükten sonra da yine birilerinin hayatına devam etmesine vesile oldu" dedi. "Başına gelmeyen bilmez" Yaşadığı günleri duygu dolu gözlerle anlatan Tahsin Yener, "O günleri biz çok iyi biliyoruz. Organ naklinin ne kadar önemli olduğunu, gücümün yettiğince, tanıdığım tanımadığım herkese anlatmaya çalışıyorum. Bütün akrabalarımı, arkadaşlarımı ve tanıştığım herkese, organ bağışında bulunması konusunda bilgilendiriyorum. Çünkü başına gelmeyen bilmiyor. Gerçekten bunu yaşayan biliyor" diye konuştu. "Organ naklini gerçekleştiren doktor da duygulandı" Organları bağışladıktan sonra öğrendiği bir olayı anlatan Tahsin Yener, "Nakli yapacak olan doktor, bizim naklimizi yapan doktordu. 3 sene evvel annemin böbreğini alıp bana nakil ettiğini isminden hatırlamış, hatta biraz da duygulanmış. Hocam, sağ olsun, ameliyata başlamadan geri çıkarak, kendine gelmek istemiş. Oradaki doktorlara, ‘Nasıl bir kadındır ki, öldükten sonra da yine şifa oluyor’ diye söylemiş. Bunlar önemli detaylar; küçük ama çok önem arz eden detaylar. Zaten ben de ilk fırsatta hocamızı gidip görmeyi düşünüyorum" dedi. "Oğluna ve 3 nakil bekleyen hastana umut oldu" İlk önce oğluna, daha sonra organ nakil bekleyen 3 kişiye umut olan Embiye Yener’in ameliyatlarını gerçekleştiren Acıbadem Bursa Hastanesi Organ Nakli Merkezi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Oktay ise, "Canlı verici olarak oğluna böbrek vermişti. Kendisi gayet sağlıklıydı. Oğlu da nakil böbreğiyle sağlığına kavuşmuştu. Elim bir kaza sonucu Embiye hanım hayatını kaybediyor. Daha önce aile arasında bu konu bilindiği için tereddüt etmeden ailesi de organ bağışında bulundu. Çoklu organ bağışı yaptılar. Tabi tek böbreğini zaten yaşıyorken vermişti, vefat ettikten sonra da ikinci böbreğini ve karaciğerini nakil bekleyen hastalara verdi" şeklinde konuştu. "Aile içerisinde organ bağışının konuşulması önemli" Bu nakilde en dikkat çeken konun aile içerisinde konuşulması olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Bülent Oktay, "Aile arasında bu konu daha önce konuşulmuş ve kişilerin bu konuda fikir ya da beyanı biliniyorsa, öldükten sonra organ bağışlamada hiç problem yaşanmıyor. Çünkü ülkemiz, canlı vericide dünyada en yüksek bağışı yapan ülke, ama ölüye gelince son derece düşük rakamlar var. Bunun temel sebebi de kültürel ya da inançlar değil, bunlar olsa canlıyken veremeyiz. Buradaki temel sebep, vefat eden kişinin yakınlarının vicdan olarak karar verememesidir. "Acaba sağlığında merhum veya merhume organ bağışına meyilliydi, yapar mıydı?" diye. Eğer bu daha evvel konuşulmuş olsa, bu örneğimizde olduğu gibi, kişi daha evvel böbreğini vermiş; tereddüt bile etmediler, hemen verdiler" dedi.