POLİTİKA - 26 Aralık 2025 Cuma 15:28

Bakan Tunç:"Uçağın düşmesinin hangi arızadan kaynaklandığına ilişkin teknik incelemeler ve adli soruşturmalar devam ediyor"

A
A
A
Bakan Tunç:"Uçağın düşmesinin hangi arızadan kaynaklandığına ilişkin teknik incelemeler ve adli soruşturmalar devam ediyor"

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Karabük Valiliği’nde yaptığı açıklamada, 11. Yargı Paketleri ile ceza adaletinin etkinliğini artırmaya yönelik yapılan düzenlemeler hakkında değerlendirmelerde bulundu. Tunç, düşen uçak ile ilgili adli tıp sürecinin devam ettiğini ifade etti. Tunç, " Çocukların korunmasıyla ilgili suça sürüklenen çocuklarda caydırıcılığı artırmaya yönelik ayrı bir çalışma da şu anda yapılıyor. Meclisimizde meclis araştırma komisyonu kuruldu bu konuda. Özellikle 18 yaşın altındaki çocukların suçtan uzak tutulması bakımından hem suç mağduru çocuklar hem de suça sürüklenen çocuklar bakımından Meclis Araştırma Komisyonumuzun çizeceği yol haritası çerçevesi içerisinde yeni yasal düzenlemeler de önümüzdeki günlerde yapılacak" dedi.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni yılın başında kamuoyuna duyurulmasının ardından ceza adaletinin etkinliğinin attırılmasına yönelik yargı paketleri ve kanun çalışmalarının gerçekleştirildiğini ifade eden Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, toplumu suçtan korumaya yönelik ve caydırıcılığı artırmaya yönelik çok önemli çalışmalar yaptıklarını söyledi.


Tunç, "Yargı Reformu Strateji Belgesi 2025’in hemen başında yaklaşık bir yıl oldu. Cumhurbaşkanımız tarafından kamuoyu ile paylaşılmıştı. Ve o strateji belgesinde özellikle beş ana hedeften birisi, amaçtan birisi ceza adaletinin etkinliğinin arttırılmasına yönelik hedeflerdi. Ve bu anlamda da meclisimizde ceza adaletinin etkinliğinin arttırılmasına yönelik yargı paketleri, kanun çalışmaları gerçekleştirildi. Tabi ceza adaletinin etkinliğini artırmaya yönelik özellikle toplumu suçtan korumaya yönelik ve caydırıcılığı artırmaya yönelik çok önemli çalışmalar yapıyoruz. Gerek idari uygulamalar gerekse de yasal düzenlemeleri meclisimiz gerçekleştiriyor" dedi.


"Cezasızlık algısı ortadan kaldırıldı"


Tunç, 10. Yargı Paketi ile denetimli serbestlikten kaynaklanan cezasızlık algısının ortadan kaldırıldığını belirterek şu ifadeleri kullandı:


"Bu kapsamda 10. Yargı Paketi geçtiğimiz aylarda yasalaşmıştı. 10. yargı paketinde özellikle denetimli serbestlik uygulamalarından kaynaklanan cezasızlık algısını ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemeler yapılmıştı. İki yılın altındaki suçlar bakımından cezaevinde hiç kalmama gibi bir eleştiri söz konusuydu. Bunlar çözülmüştü 10. yargı paketinde. İki yılın altındaki suçlarda da yine cezaevinde belli bir süre kalma durumu sağlanmış oldu ve böylece toplumdaki ‘iki yılın altında ceza aldı, hiç cezaevine girmeden yapanın yanına kar kaldı’ gibi bir düşünce artık söz konusu değil. 10. yargı paketiyle. Tabii o pakette aynı zamanda özel infaz usulleriyle ilgili gerek kadınlar gerek yaşlılarla ilgili cezaevi şartlarıyla ilgili birtakım düzenlemeler yapılmıştı. Hafta sonu ve konutta infaz şeklinde"


11. Yargı Paketi’nin bu hafta itibarıyla yasalaştığını belirten Tunç, paketin kapsamını şu sözlerle anlattı:


"Yasalaşan bu hafta itibariyle meclisimizde çarşamba günü görüşülüp milletvekillerimiz tarafından kabul edilen ve Resmi Gazetede yayınlanan 11. yargı paketiyle de yine ceza adaleti sisteminin etkinliğine yönelik önemli düzenlemeler var. Burada tabii 40 maddeden oluşuyor bu kanun teklifi, yasalaşan kanun. 13 farklı kanunda düzenlemeler içeriyor. Başta Türk Ceza Kanunu olmak üzere ceza infaz kanunumuz ve ceza güvenlik tedbirleri infazı kanunu yanı sıra ceza usul kanunumuzda da farklı kanunlarda önemli düzenlemeler içeriyor."


Örgütlü suçlarda cezalar arttırıldı


Örgütlü suçlara yönelik cezaların artırıldığını vurgulayan Tunç, şöyle devam etti:


"Tabii başta toplumsal huzur ve güvenliğin daha da sağlanması ve güçlendirilmesiyle ilgili önemli maddeler var. Örgütlü suçlar, örgüt suçları, örgüt üyeliği, örgüt yöneticiliğinin cezaları bu yargı paketiyle artırılmış oldu. Daha öncesinde 4 yıldan 8 yıla olan örgüt kurma ve yönetme cezası 5 yıldan 10 yıla çıkarıldı. Hem alt sınır hem üst sınır yükseltildi. Üyeliğin cezası da üst sınır 4 yıldan 5 yıla yükseltilmiş oldu."


Çocukların korunmasına yönelik yeni düzenlemelere de değinen Tunç, şunları söyledi:


"Tabi burada önemli bir husus çocukların korunması. Çocukların suç örgütleri tarafından kullanılmamasını sağlamak maksadıyla burada önemli bir düzenleme var. Çocukların örgüt faaliyetinde kullanılması, örgütlü suçlar kapsamında çocukların suçta kullanılması, suça itilmesini önlemek için Özellikle bu suçlar bakımından artırım sebebi sayıldı. Bu da ceza kanunumuza ilk kez giren bir husus oldu. Çocukların korunmasıyla ilgili suça sürüklenen çocuklarda caydırıcılığı artırmaya yönelik ayrı bir çalışma da şu anda yapılıyor. Meclisimizde meclis araştırma komisyonu kuruldu bu konuda. Özellikle 18 yaşın altındaki çocukların suçtan uzak tutulması bakımından hem suç mağduru çocuklar hem de suça sürüklenen çocuklar bakımından Meclis Araştırma Komisyonumuzun çizeceği yol haritası çerçevesi içerisinde yeni yasal düzenlemeler de önümüzdeki günlerde yapılacak. Ama bu pakette çocukların örgüt suçları kapsamında kullanılmasının önüne geçmek için önemli bir caydırıcılık getiren bir madde hayata geçmiş oldu, yürürlüğe girdi. Tabii örgüt silahlı olursa artırım sebebi daha da yükseltilmiş oldu. Burada da yarı oranında artırım şeklinde bir düzenleme gerçekleşmiş oldu."


Meskûn mahalde silah atana hapis cezası


Meskûn mahallede silah kullanımına ilişkin cezaların artırıldığını belirten Tunç, şu ifadeleri kullandı:


"Tabii örgütlü suçlardaki yaptırımın arttırılmasının yanı sıra bir de meskûn mahallede silah atma. Bu önemli bir problemdi. Özellikle düğünlerde, nişanlarda, kutlama günlerinde o sevinç günlerimizi mateme dönüştüren maalesef tatsız olaylara meydan veriliyordu. Bu anlamda meskûn mahallede silah atmanın cezası zaten mevzuatımızda vardı ama bunu artırmış olduk. 6 aydan 3 yıla kadarken 1 yıldan 5 yıla çıkarılmış oldu. Yani meskûn mahallede silah atan bir kişi yaralamaya ya da ölüme sebebiyet vermese bile zaten ondan ayrıca ceza alır sadece silah attığı için 5 yıla kadar ceza alabilir. Ama bu düğünlerde ve nişanlarda ve kutlama günlerinde ise burada artırım söz konusu olacak yarı oranında ve dolayısıyla 7,5 yıla kadar ceza, yaralama ya da ölüm olmasa bile bu tabii önemli bir caydırıcılığı meydana getirecek. Burada yeni bir durum. Ses ve gaz fişe atabilen silahlar, kuru sıkılar da dahil onların da üç yıla kadar kullanılması durumunda ceza mümkün olabilecek."


"Trafikte yol kesene hapis cezası


Trafikte yol keserek başkasının aracını durduranlara hapis cezasına ilişkin detayları paylaşan Bakan Tunç, "Trafikte yol kesme konusu sürekli karşılaştığımız ve vatandaşlarımızı sıkıntıya sokan bir durumdu. Hoş hadiseler değildi. Ve bu anlamda da trafikte yol kesmenin ceza kanunumuzda müstakil bir suç haline getirilmesi sağlanmış oldu. Eğer trafikte yol kesip aracı durdurursa bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabilecek. Yine eğer aracın hareketini farklı yöne çevirmişse aracı başka bir tarafa yönlendiriyorsa bu durumda da ceza daha ağır olacak. İki yıldan beş yıla kadar ceza alabilecek" ifadelerine yer verdi.


Taksirle yaralamaya ilişkin cezaları da anlatan Bakan Tunç, "Yine 11. Yargı Paketi’nde ceza hukukuyla ilgili taksirle yaralamaya sebebiyet vermenin cezaları arttırıldı. Orada da basit yaralamada üst sınır 1 yılda 2 yıla çıkmış oldu. Yine birden fazla kişinin yaralanmasına sebebiyet vermişse 3 yıla kadar ceza alırken artık 5 yıla kadar ceza alabilecek taksirle yaralama suçlarında" şeklinde konuştu.


Bilişim suçlarında banka hesaplarına hızlı müdahale dönemi


Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 11. Yargı Paketi kapsamında bilişim suçları, banka hesaplarına yönelik yeni yetkiler ve güveni kötüye kullanma suçlarına ilişkin düzenlemeleri anlattı. Tunç, şöyle dedi:


"Yine görevi kötüye kullanma suçunda bir değişiklik oldu. Özellikle güveni kötüye kullanma Araç kiralamalardan kaynaklanan o kiralanan aracın suçta kullanılması kaçırılması ve bu anlamda da caydırıcılığı artıran önemli bir düzenleme hayata geçmiş oldu. Tabii bir yandan toplumsal huzur ve güvenliği sağlamaya yönelik önemli düzenlemeler yapılırken diğer yandan da bilişim suçlarıyla mücadele önemli. Özellikle artık dijital çağda teknolojinin gelişmesiyle beraber suçların büyük çoğunluğu sanal ortamda işleniyor. Dolayısıyla gerçek hayatta bir suçsa, gerçek hayatta bir dolandırıcılık nasıl cezalandırılıyorsa, gerçek hayatta kumar için yer temini nasıl cezalandırılıyorsa aynı şekilde sanal ortamda da bunlar yapılırsa bunların cezalandırılması ve bu suçlarla özellikle suçluların tespiti ve suçun tespiti teknolojik imkanlar bakımından daha da zorlaştı ve bu suçların çoğalması toplumda sadece bizim ülkemiz için değil, bütün dünyada bir problem ama bu anlamda mevzuatımızı da bu suçların önlenmesine yönelik hazırlamamız gerekiyor. Özellikle bilişim suçları kullanılarak suç işlenmişse banka hesaplarının 48 saatte kadar askıya alınabilmesiyle ilgili olarak bankalara bir yükümlülük getiriliyor. Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 128. maddesindeki rapor şartı aranmadan, vatandaş mağduriyet edilmeden hesabı el koyma. Bu noktada birtakım mağduriyetlerin önüne geçilmesi amaçlanıyor. Bu önemli bir düzenleme. Yine Cumhuriyet Savcılarının ve mahkemelerinin bilgi belge istediğinde bankalara yükümlülükler belli bir sürede cevap verme zorunluluğu, vermezse buna ilişkin yaptırımlar getiriliyor. Yine biyometrik yöntemlerle hesap açma, çipli kimliklerle banka hesabı ya da ödeme kuruluşlarında hesap açma GSM aboneliklerinde de yine telefon hatları, telefon aboneliğinde çiftli kimlik kartı, biyometrik doğrulamayla abonelik mümkün olsun şeklinde düzenlemeler getirildi."


BTK’ya yeni yetki


Bilişim suçlarıyla mücadeleye yönelik düzenlemeleri de aktaran Tunç, şöyle konuştu:


"Tabi Bilgi Teknoloji Kurumu’na da bazı yetkiler verildi bu anlamda. Hat sayısını sınırlama. Çünkü özellikle patates hat dediğimiz, telefon hatlarıyla dolandırıcılık, yabancı hatlarla dolandırıcılığı önlemeye yönelik önemli düzenlemeler var. Bilgi Teknoloji Kurumu’na bu anlamda hat sayısını sınırlama yetkisi veriliyor. Yabancılara özgü telefon hattıyla ilgili onlara özgü bir numara tahsisi çünkü vatandaşımız o numaranın yabancıdan geldiğini görebilsin, bilsin ve bu anlamda kendi tedbirini alsın diye. Yine GSM aboneliklerinin güncellenmesi lazım. Yani ölen şahıslara ait hatlar var. Bunların suçta kullanılması var. Bu anlamda bu güncellemelerin yapılması ile ilgili olarak özellikle GSM şirketlerine birtakım yükümlülükler yükleniyor. Yine bu yükümlülükleri eğer yerine getirmezlerse bu anlamdaki


yaptırım ve sorumluluklarla ilgili düzenlemeler de bu kanun çerçevesinde yapıldı."


Dolandırıcılık suçları Asliye Ceza Mahkemesinde görülecek


Ağır Ceza Mahkemelerinde görülen dolandırıcılık suçlarının Asliye Ceza Mahkemelerine alındığını böylelikle ağır ceza mahkemelerindeki davaların nitelikli görülebilmesi için önünün açıldığını söyleyen Tunç şöyle devam etti:


"Burada özellikle dolandırıcılık suçlarıyla ilgili olarak ağır ceza mahkemelerinde görülen dolandırıcılık suçlarının Asliye Ceza Mahkemelerine alınarak burada yargının daha hızlı bir şekilde işlemesi ve ağır ceza mahkemelerindeki davaların daha nitelikli görülebilmesi anlamında önemli bir yol açılmış oldu. Tabii başka düzenlemeler de var. Yani kırka yakın madde var burada. Hakaret suçları sosyal medyada hakaret suçlarının çoğalması artması ve giderek de bir sorun haline gelmesi nedeniyle uzlaştırma kapsamından çıkarılmıştı, ön ödeme kapsamına alınmıştı. Özellikle bu bir sektör haline getirilmişti. Maalesef birtakım kişiler özellikle sosyal medyada yaptıkları açıklamalar, konuşmalarla birtakım halkı özellikle kendilerine hakaret edecek noktaya getirerek bir takım tavır ve davranışlar gerçekten çoğalmıştı. Bir sektör haline gelmişti. Sosyal medyada hakaretin uzlaştırma kapsamından ön ödeme kapsamına alınmasıyla beraber bu suçlarda bir azalma olduğunu gördük. Yine uzlaştırmacıya ödenecek maliyet azalmış oldu. Ön ödeme kapsamında bir caydırıcılık artmış oldu. Yine hakarete uğrayan vatandaşlarımız da yine eğer tazminat davası açmak istiyorsa hukuk mahkemelerinde haklarını takip edebiliyorlar. Tabii sosyal medyada bu düzenleme yapılınca Anayasa Mahkemesi özellikle yüze karşı ya da gıyapta yapılan hakaretler bakımından da bu düzenlemenin yapılması gerektiği yönde bir karar vermişti. Bu düzenleme yapıldı. Şu andan itibaren artık gıyapta, yüze yüze, yüz yüze ya da sosyal medya aracılığıyla yapılan hakaret suçları ön ödeme kapsamına alınmış oldu."


Suç işleyen akıl hastalarına 1 yıllık rehabilitasyon


Avukatların disiplin hükümlerinin yanı sıra suç işleyen akıl hastalarına yönelik rehabilitasyon uygulamalarına dikkat çeken Tunç şöyle devam etti:


"Bir yandan avukatların disiplin hükümleriyle ilişkili düzenlemeler var. Yine önemli özellikle toplumda da hepimizin karşılaştığı suç işleyen akıl hastalarının rehabilitasyonu. Suç işleyen akıl hastalarına yönelik tedbirler var mevzuatımızda. Bunlar hastanelerde tedavi olmak durumunda akıl hastanelerine özellikle tedavi altına alınıyorlar orada. Kısmi akıl hastalığına özgü tedbirler yönünden de birtakım düzenlemeler var. Bunların ceza infaz kurumlarında kalmalarına yönelik. Tam akıl hastaları bakımından da eğer müebbet hapis cezasına ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmışsa en az bir yıl tedavi edilmesi lazım. Yani bir yıldan önce hastaneden taburcu edilmemesi lazım. Buna yönelik bir düzenleme yapıldı. Yine üst sınırı 10 yıldan fazlaysa aldığı ceza bunun da en az 6 ay sağlık kurumunda tedavi edilmesi gerektiği yönünde bir düzenleme yapıldı. Burada özellikle istinaf mahkemelerindeki süreci hızlandırmaya yönelik bazı düzenlemeler var. Yine usule ilişkin işte istinaf ve temyiz parasal sınırlarının dava açıldığı tarihte olabilmesine yönelik usulü düzenlemeler var. Yine icrada ihalenin feshini kötüye kullananların kötüye kullanmasını engellemeye yönelik önemli düzenlemeler var. Bir de tabii vatandaşlarımızın mağduriyetine yol açan ön alım davasıyla ilgili önemli bir düzenleme yapıldı. Burada da özellikle vatandaşlarımız bu davalarda mağdur oluyorlardı. Tapudaki değer dikkate alınıyordu ve tapudaki değer de düşük kaldığı için burada bir mağduriyet söz konusu oluyordu. Burada da rayiç bedel neyse onun dikkate alınması yönünde bir düzenleme yapıldı. Sürede burada şufa davalarında iki yıldan bir yıla düşürülmüş oldu."


Covid düzenlemesine de değinen Tunç, bunun bir af olmadığını vurgulayarak şu açıklamayı yaptı:


"Covid düzenlemesi de bunun içerisinde. Covid düzenlemesi bir af değil. Covid düzenlemesi 31 Temmuz 2023 tarihi itibariyle, tarihinden önce suç işleyen, kararı kesinleşen ve cezaevinde bulunanlar Covid izninden yararlandı. Covid döneminde 3 yıl daha sonra Covid bittikten sonra da 31 Temmuz 2023’te çıkan kanunla 5 yıl koşullu salıvermesine 5 yıl kala cezaevine girmemesiyle ilgili bir düzenleme yapılmıştı. Tabii burada özellikle uzun süredir kamuoyunda da tartışılan 31 Temmuz 2023 tarihi öncesinde suç işlemiş ama kararı kesinleşmemiş. 31 Temmuz 2023 tarihi itibariyle kararı kesinleşen ve cezaevinde bulunan kişilerden önce suç işleyenlerin faydalanamadığı aynı tarihte suç işlemiş, aynı durumda ama faydalanamamış. Çünkü mahkemesi uzun sürdüğü için. Burada ceza adaleti bakımından bir düzenleme yapılması gerekti. Meclisimize bu yönde talepler çok iletildi ve meclisimiz de bunu yeniden düzenlemiş oldu. 31 Temmuz 2023 öncesinde suç işleyenler bakımından koşullu salıvermesine üç yıl kalanlar bundan yararlanmış olacak. Kapalı cezaevinden 3 yıl erken açık cezaevine çıkabilmesi. Yine açık cezaevinden de 3 yıl erken tahliye olabilmesiyle ilgili bir düzenleme. Bu tamamen ceza adaletini sağlamaya yönelik, eşitliği sağlamaya yönelik bir düzenleme. Burada tabii bazı suçlar istisna tutuldu meclisimiz tarafından. Özellikle kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri, çocuk istismarı, çocuk cinayetleri bunlar kapsam dışı tutuldu. Yine burada kapsam dışı tutulan terör suçları örgütlü suçlar kapsam dışı tutuldu. Yine deprem nedeniyle, depremde ölüme neden olanlarla ilgili olarak kapsam dışı tutulmuş oldu. Tabii kapsam dışında tutulan suçlar suçlular bundan yararlanamayacak"


Tunç, açıklamasının sonunda Libya’da yaşanan uçak kazasına da değinerek şunları söyledi:


"Libya Genelkurmay Başkanı ve mürettebatının ve yanındaki yardımcılarının vefatıyla sonuçlanan uçak kazası ülkemizi, milletimizi bizleri de derinden sarstı. Dost ve kardeş Libya halkına bir kez daha baş sağlığı diliyoruz. Tabii hızlı bir şekilde hem idari hem adli soruşturmalar başlamıştı kaza anından itibaren. Burada özellikle şu anda adli tıp süreci devam ediyor. Özellikle naaşların DNA tespitleri Libya’dan gelen akrabalarından alınan örneklerle beraber eşleştirme yapılıyor. Tabii çok acı verici bir kaza. Bu kaza sonucunda özellikle naaşların durumu biraz vakit alıyor adli tıp tespitleri bakımından. Hem İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı hem de Ankara Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nda DNA örnekleri, naaş parçalarından alınan örnekler ve bu anlamda da süreç devam ediyor. Diğer yandan adli soruşturma da devam ediyor. Tabi uçağın gelişinde, gidişinde, kalkışında, inişinde hem mürettebat bakımından, görevliler bakımından tüm detaylı bir şekilde titizlikle bütün soruşturma, adli soruşturma devam ediyor. Tabii kara kutusu bulunmuştu uçağın kara kutusunun da tarafsız bir ülkede tespiti gerekiyor. Bu anlamda Almanya ile irtibat kuruldu ve bu anlamda da kara kutu özellikle ses kayıtları da var. Uçağın hangi arızadan kaynaklandığına ilişkin teknik incelemeler ve adli soruşturmalar titizlikle devam ediyor. Bir kez daha Libya halkına baş sağlığı diliyoruz."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Burdur Kadınların yasak ilişki tartışması cinayetle bitti, savcı ağırlaştırılmış müebbet istedi Burdur’da yasak ilişki kavgasında öldürülen Özge Bedir olayında, savcılık tarafından hazırlanan iddianamede tutuklu 3 sanık için ağırlaştırılmış müebbet cezası istendi. Olaya dair yeni detaylar ortaya çıkarken arkadaşının sevgilisinin karısını öldüren Tülay A.’nin olay günü cinayetin ardından üzerindeki kanlı elbiseleri drama dersinde kullandığı kostüm kıyafetler ile değiştirdiği belirlendi. Olay, Burdur’un merkez Bağlar Mahallesi’nde 10 Haziran günü saat 21.00 sıralarında meydana geldi. 22 yaşındaki Tülay A., arkadaşı Seray Ö. (25) ile birlikte daha önce gönül ilişkisi yaşadığı iddia edilen Adnan B.’nin (35) evine gitti. Site önünde bekleyen Seray Ö.’nün aksine, Tülay A. apartmana çıkarak Adnan B.’nin eşi Özge Bedir (35) ile görüşmek istedi. Kapıda başlayan tartışma kısa sürede kavgaya dönüştü. İddiaya göre Tülay A., çıkan arbedede Bedir’i boğazından ve karnından bıçaklayarak olay yerinden kaçtı. Bir süre sonra Seray Ö. tarafından yapılan 112 ihbarıyla olay yerine gelen polis, sağlık ve itfaiye ekipleri, kapıyı açtıklarında Özge Bedir’i evin koridorunda kanlar içinde buldu. Sağlık ekiplerinin yaptığı kontrolde Bedir’in hayatını kaybettiği belirlendi. Bedir’in cenazesi otopsi için Burdur Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Sanıklar hakkında istenilen cezalar belli oldu 2 çocuk annesi Özge Bedir’in bıçaklanarak öldürülmesine ilişkin hazırlanan savcılık tarafından iddianame hazırlandı. İddianamede, sanık Tülay A.’nın Türk Ceza Kanunu’nun 82/1. maddesi çerçevesinde "tasarlayarak kasten öldürme", TCK 116. maddesi çerçevesinde "konut dokunulmazlığını ihlal" ve 6136 sayılı Kanun çerçevesinde "bıçak veya diğer aletleri izinsiz taşıma ve kullanma" suçlarından yargılanması talep edildi. Savcılık, bu suçlar çerçevesinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi. Sanık Seray Ö. hakkında ise Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesi kapsamında "tasarlayarak kasten öldürmeye iştirak" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi. İddianamede, maktul Özge Bedir’in eşi Adnan B.’nin de Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesi kapsamında "tasarlayarak kasten öldürmeye yardım etme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasının istendiği kaydedildi. "Adnan B. ile yaklaşık 3 yıldır ilişki yaşadım" Şüpheli Seray Ö. savunmasında, Adnan B. ile yaklaşık 3 yıldır ilişki yaşadığını belirterek, ilk dönemlerde Adnan B.’nin evli olduğunu bilmediğini, durumu öğrendikten sonra ilişkilerini sonlandırdığını ancak Adnan B.’nin eşinden boşanacağını söylemesi üzerine yeniden ilişkiye başladıklarını ifade etti. Seray Ö., Adnan B.’nin eşine ilişkilerini anlatmadığını fark etmesi üzerine Özge Bediri telefonla arayarak durumu bildirdiğini, daha sonra birlikte çekilmiş fotoğrafları WhatsApp üzerinden gönderdiğini belirtti. "Olay günü Adnan B., eşinin evde yalnız olduğunu söyledi" Seray Ö. olay günü olan 10 Haziran 2025 tarihinde gece saatlerinde Adnan B.’nin Tülay A.’nın evine geldiğini ve yine kendisine hakaret ediğini, sabah saatlerinde evden ayrıldığını söyledi. Aynı gün, Özge B.’nin açtığı davaya ilişkin şikayetin geri çekildiğine dair tebligat geldiğini belirterek, olay günü saat 17.00 sıralarında Adnan B.’nin kendisini aradığını söyledi. Seray Ö., bu görüşmede Adnan B.’nin kızını alarak evden çıktığını ve eşinin evde yalnız olduğunu söyleyince, bu konuşmadan Adnan B.’den Özge Bedir ile görüşmeleri yönünde bir mesaj aldığını aktardı. "Tülay A. görüşmeye gitti, ben sokakta bekledim" Şüpheli Seray Ö. ise ifadesinde, Tülay A.’nın kendisine "sen gelme sorun çıkmasın" diyerek Özge Bedir ile kendisinin görüşmek istediğini söylediğini belirtti. Saat 18.00 sıralarında birlikte yürüyerek siteye gittiklerini, kendisinin sitenin iki alt sokağında beklediğini, Tülay A.’nın ise Özge Bedir’in evine çıktığını ifade etti. Yaklaşık 15-20 dakika boyunca Tülay A.’nın dönüşünü beklediğini, bu süre içinde Ö. isimli arkadaşıyla telefonda sohbet ettiğini ifade eden Seray Ö., Tülay A.’nın geri döndüğünde ellerinin çantanın içinde olduğunu, kendisine "sus ve yürü" dediğini söyledi. Yürüyüş sırasında durmadan yaklaşık 40 dakika boyunca sokaklarda dolaştıklarını, Tülay A.’nın üzerindeki gömlek ve eteğin de kanlı olması nedeniyle çıkartıldığını, kanların yere damladığını savunmasında anlattı. "Çantamda kostüm kıyafetlerim vardı" Seray Ö.’nin arkadaşı olan cinayet şüphelisi Tülay A., olay günü yanında siyah bir çanta bulunduğunu, çantanın içinde drama dersinde kullandığı kostüm kıyafetler, güneş gözlüğü, tansiyon ilaçları, cüzdan, anahtar, eldiven, koli bandı ve siyah maske bulunduğunu belirtti. etti. Seray Ö. ile birlikte yürürken Adnan B. ile sık sık telefon görüşmele yaptıklarını, bu görüşmelerin olağan olduğunu belirten Tülay A., Adnan B.’nin bir görüşmede kızını alarak evden çıktığını ve eşi Özge Bedir’in evde yalnız olduğunu söylediğini aktardı. Tebligattaki adrese bakarak Özge Bedir’in evine gidip konuşmaya karar verdiklerini ifade eden Tülay A., Seray Ö.’nün site girişini görebileceği bir noktada beklemesini istediğini, Özge Bedir’in evine gittiğinde önce kendisini tanıttığını, kapıda konuşmak istediğini ancak Özge Bedir’in kendisini içeri davet ettiğini ifade etti. "Bıçakla saldırıya uğradım" Tülay A., eve girdikten sonra kapının kilitlendiğini duyduğunu, Özge Bedir’in mutfaktan bıçak benzeri bir alet alarak yanına geldiğini, evden çıkmak istediğini ancak Özge Bedir’in kendisine hakaret etmeye devam ettiğini söyledi. Bu sırada Özge Bedir’in bileklerini duvara yaslayarak parmak uçlarını kestiğini, ellerinin kanlar içinde kaldığını ifade etti. Aralarında arbede yaşandığını, bıçağın bir ara kendi eline geçtiğini, daha sonra tekrar Özge Bedir’in eline geçtiğini, kapının kilitli olduğunu fark ettiğini ve yere yatırıldığını anlattı. Arbede sırasında Özge Bedir’in boğazının da kanadığını gördüğünü belirtti. "Kendimi korumak için hareket ettim" Savunmasının sonunda Tülay A., olay günü Özge Bedir’in evine zarar vermek amacıyla gitmediğini, yanında herhangi bir bıçak veya delici alet bulunmadığını, Özge Bedir’in saldırısı nedeniyle kendini korumak amacıyla hareket ettiğini belirtti. Adnan B.’nin sürekli kışkırtıcı ve tahrik edici sözleri nedeniyle kendisini ve Seray Ö.’yü karşı karşıya getirdiğini savunan Tülay A., Adnan B.’den davacı ve şikayetçi olduğunu ifade etti. Şüpheli Adnan B., savunmasında daha önce polis merkezinde verdiği ifadenin içeriğinin doğru olduğunu belirterek, ifadesini aynen tekrar ettiğini söyledi. "Seray benim sevgilim olur" Adnan B., yaklaşık 1,5 yıldır Seray Ö. ile gönül ilişkisi yaşadığını, Seray Ö. ile Güvendik Pastanesi’nde çalıştığı dönemde tanıştıklarını belirtti. Bu ilişkiyi eşinin bir yıl boyunca bilmediğini, ilişkinin Seray Ö.’nün eşine telefon üzerinden gönderdiği fotoğraflar sonrası ortaya çıktığını söyledi. Eşinin ilişkiyi öğrenmesinin ardından kendisini terk ettiğini ve yaklaşık 10 gün ayrı kaldıklarını belirten Adnan B., daha sonra barışarak yeniden birlikte yaşamaya başladıklarını ifade etti. Adnan B., eşiyle barıştıktan sonra Seray Ö. ile iletişimini kestiğini, buna rağmen Seray Ö.’nün gizli numaralar ve farklı hatlar üzerinden kendisine ulaşmaya çalıştığını, zaman zaman kuzeni aracılığıyla da arattırdığını söyledi. Olay gününe dair görüntüler ortaya çıktı İddianamede yer alan kamera inceleme tutanaklarına göre, sanıkların olay günü belirli saatlerde ikametlerinden çıktıkları, birlikte hareket ettikleri ve maktul Özge Bedir’in ikametine doğru yürüdüklerinin görüntü kayıtlarıyla belirlendiği aktarıldı. Aynı tutanaklarda, olaydan sonra sanıkların yeniden kamera kayıtlarına yansıdığı, kıyafet değişikliği yaptıklarının ve güzergâhlarını değiştirdiklerinin tespit edildiği kaydedildi. Kıyafet değiştirmesi delil kararması olarak yer aldı Savcılık değerlendirmesinde, olay sonrası görüntülerde sanıklardan birinin olay öncesine göre farklı kıyafetlerle kamera kayıtlarına yansıdığı, bir süre sonra tekrar kıyafet değiştirerek ilk haline döndüğünün görüldüğü belirtildi. Bu durumun, iddianamede delil karartmaya yönelik davranış olarak değerlendirildiği ifade edildi. HTS kayıtları ve kamere kayıtları belirleyici oldu İddianamede, sanıklar ile maktul ve maktulün eşi arasında olay öncesi, olay anı ve olay sonrası döneme ilişkin HTS ve baz kayıtlarının incelendiği belirtildi. Yapılan incelemelerde taraflar arasında çok sayıda telefon görüşmesi ve mesajlaşma tespit edildiği, bu iletişimlerin tarih ve saat bazında tutanak altına alınarak dosyaya eklendiği aktarıldı. Savcılık tarafından yapılan dijital incelemeler sonucunda, sanıklardan birine ait telefonlarda maktule yönelik tehdit içerikli mesajlar ve ses kayıtlarının bulunduğu, bu kayıtların dosyada delil olarak yer aldığı iddianamede belirtildi. Bu kayıtların, taraflar arasında olaydan önce mevcut olan husumetin boyutunu ortaya koyduğu savcılık değerlendirmesinde yer aldı. İddianamede, maktulün olaydan önce yaptığı son telefon görüşmesi ile sanıkların olay sonrası ilk kez kamera kayıtlarına yansıdığı zaman aralığı dikkate alınarak, olayın belirli bir zaman dilimi içerisinde gerçekleştiğinin değerlendirildiği ifade edildi. Savcılık değerlendirmesinde, sanıkların savunmalarının dosya kapsamındaki delillerle birlikte değerlendirildiği, bazı savunmaların hayatın olağan akışıyla örtüşmediği kanaatine varıldığı kaydedildi. Bu değerlendirmeye gerekçe olarak; kamera kayıtları, dijital veriler, HTS kayıtları ve olayın gerçekleşme şekline ilişkin bulgular gösterildi. İddianamenin Burdur Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulduğu ve kabul edildiği öğrenildi.
İstanbul 3’üncü Sürdürülebilir Yüzyıl Zirvesi’nde yeşil dönüşümün yol haritası konuşuldu Turkuvaz Medya ev sahipliğinde düzenlenen 3’üncü Sürdürülebilir Yüzyıl Zirvesi’nde iklim kriziyle mücadeleden döngüsel ekonomiye, yerel yönetimlerin yeşil dönüşümünden iş dünyasının ESG sorumluluklarına uzanan geniş bir çerçevede kritik mesajlar verildi. Zirvenin açılışında konuşan isimler, sürdürülebilirliğin artık bir tercih değil, ekonomik ve toplumsal bir zorunluluk olduğuna dikkat çekti. Türkiye’nin sürdürülebilirlik gündeminde önemli bir buluşma noktası haline gelen 3’üncü Sürdürülebilir Yüzyıl Zirvesi, iş dünyası, kamu, yerel yönetimler ve sivil toplum temsilcilerini aynı platformda bir araya getirdi. Zirvenin açılış bölümünde yapılan konuşmalarda; iklim değişikliğiyle mücadelede daha kararlı adımlar atılması gerektiği, yeşil dönüşümün rekabet gücü ve kalkınmayla doğrudan ilişkili olduğu ve sürdürülebilirliğin tüm paydaşların ortak sorumluluğu haline geldiği vurgulandı. Açılışta söz alan konuşmacılar, sürdürülebilirlik başlığının çevresel boyutunun ötesine geçerek; ekonomi, toplumsal dönüşüm, yönetişim ve yerel uygulamalarla bütüncül bir perspektifle ele alınması gerektiğinin altını çizdi. Şahin: "Yeşil dönüşüm, niyetle değil doğru planlama ve cesur uygulamalarla olur" Zirve kapsamında ’Yerelden Küresele Yeşil Kalkınma Modeli: Üreten ve Dönüşen Şehirler’ özel oturumu Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in konuşmasıyla gerçekleşti. Havayı kirleten en büyük unsurlardan biri ulaşım olduğunu belirten Şahin, "Biz önce eski ve yüksek emisyonlu araçları sistemden çıkardık, CNG’li otobüslere geçtik, ardından elektrikli otobüsleri devreye aldık. Bugün filomuzdaki elektrikli araçların yüzde 80’i hibe kaynaklarla finanse edildi. Bunu başarabilmenin yolu çok net: İşi ehline vermek, güçlü proje ekipleri kurmak ve dış fonları doğru okuyarak şehrin lehine çevirmek. Şimdi bir sonraki adım olarak hidrojenli otobüsleri konuşuyoruz. Avrupa’daki örnekleri inceledik, teknolojiyi yakından takip ettik ve bu alanda da ilk adımları atıyoruz. Aynı yaklaşımı su, toprak ve enerji yönetiminde de uyguluyoruz. İçme suyu krizini hızla çözdük, sanayi suyunu Fırat’tan ayrı bir hatla getirdik, atık suyun yüzde 98’ini yeniden sisteme kazandırıyoruz. Yenilenebilir enerjide 41 megavat kurulu güce ulaştık; güneş, atık ve enerji geri kazanımıyla döngüsel bir yapı kurduk. Sıfır Atık vizyonunu sadece çevresel bir başlık değil, ekonomik bir kaldıraç olarak ele alıyoruz. Atığı ayrıştırarak sanayiye kazandırıyor, çöpten enerji üretiyor, hatta atık ısıyla tarım yapıyoruz. Kadın kooperatifleriyle ata tohumlarını yeniden üretime kazandırıyor, yerel ürünlerimizi Avrupa Birliği coğrafi işaretleriyle koruma altına alıyoruz. COP31’i ise Türkiye için çok büyük bir fırsat olarak görüyorum. Özel sektör, sivil toplum ve kamu güçlü bir koordinasyonla hareket ederse; yeşil ekonomide bu ülkenin önünün ne kadar açık olduğunu hep birlikte göreceğiz. Artık büyük balık küçük balığı değil, hızlı olan ayakta kalıyor. Bizim de bilgi ekonomisiyle, doğru planlamayla ve cesaretle çok hızlı yol almamız gerekiyor" dedi. Dördüncü: "Daha kararlı ve bütüncül bir dönüşüme ihtiyacımız var" Zirvenin açılış bölümünde konuşan UN Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Dördüncü, iklim krizi, jeopolitik gerilimler, ekonomik kırılganlıklar ve teknolojik sıçramaların aynı anda yaşandığı günümüzde, iş dünyasının rolünün daha belirleyici hale geldiğini söyledi. Dördüncü, "Çok net bir gerçek var: Sürdürülebilir, kapsayıcı ve dayanıklı bir gelecek; tek tek aktörlerin değil, ilkeler etrafında birleşen, sorumluluk alan ve birlikte hareket eden bir iş dünyasının eseri olabilir. UN Global Compact olarak 25 yıldır bu anlayışla çalışıyoruz. Bugün dünyada ÇYS’ye yönelik eleştiriler, regülasyon baskıları ve şirketleri taahhütlerini açıklamaktan geri tutan greenwashing (yeşil yıkama) eğilimi artsa da gerçekler değişmiyor; dünya ısınıyor, biyolojik çeşitlilik kayboluyor, eşitsizlikler derinleşiyor. 1,5 derece hedefi için 2030 yarın demek ve bu tablo bize çok daha kararlı, çok daha cesur adımlar atmamız gerektiğini söylüyor. Türkiye’de İklim Kanunu’nun yürürlüğe girmesi, Emisyon Ticaret Sistemi ve Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması; sürdürülebilirliğin artık çevresel olduğu kadar rekabet ve ticaret başlığı haline geldiğini açıkça gösteriyor. Yeşil dönüşüm, raporlama, şeffaflık, yenilenebilir enerji ve tedarik zincirlerinin dönüşümü şirketlerimiz için kritik bir eşik. Aynı şekilde sosyal sürdürülebilirlikte, özellikle kadınların iş gücüne ve karar alma mekanizmalarına katılımında hâlâ aşmamız gereken ciddi eşikler var. ÇYS’den geri dönüş yok; tam tersine hesap verebilirlik, insan hakları, güçlü yönetişim ve çevresel sorumluluk temelinde daha bütüncül bir sürdürülebilirlik yaklaşımına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var" dedi. 3’üncü Sürdürülebilirlik Liderleri Ödülleri sahiplerini buldu Halkbank, Rams, Türk Telekom, Ziraat Bankası platin sponsorluğunda, Borsa İstanbul, Cengiz Holding, Türk Hava Yolları, Vakıf Leasing gold sponsorluğunda, Duja Hotels, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Getir destek sponsorluğunda düzenlenen ve yaka sponsoru Trendyol olan, zirve kapsamında ayrıca, sürdürülebilirlik alanında fark oluşturan kişi ve kurumlara 3’üncü Sürdürülebilirlik Liderleri Ödülleri verildi. "Sürdürülebilir Liderleri Ödülleri" kapsamında Gaziantep’i Türkiye’nin ’Yeşil Şehri’ haline getirme yolundaki kararlı adımları, yenilenebilir enerji yatırımları, iklim değişikliğiyle mücadele kapsamındaki vizyoner projeleri, Gaziantep’in köklü kültürel mirasını dünya sahnesine taşıyarak şehri küresel bir cazibe merkezi haline getirmesi ve kentsel kalkınmayı doğa dostu politikalarla harmanlayarak yerel yönetimlerde çizdiği ilham verici liderlik profili vesilesiyle Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ödüle layık bulundu. Vakko’nun kumaş ağartma, boyama ve baskı gibi proseslerinde LCA yaklaşımını benimseyerek, ham madde temininden bertarafa kadar çevresel etkilerini izlemesi ve atık yönetimi uygulamaları vesilesiyle ödüle layık görüldü. Ödül, Vakko CEO’su Jaklin Güner’e takdim edildi. Atık kirliliğiyle mücadelede geliştirdiği yenilikçi iletişim stratejileri, toplumsal davranış değişikliği oluşturma konusundaki başarısı ve Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ile uyumlu "Temiz Şehirler" modelini destekleyen çalışmaları vesilesiyle ATMA Derneği ödüle layık görülürken, ödül dernek başkanı Pervin Ersoy’a takdim edildi. Zirvede ayrıca InBusiness Dergisi’nin 5’inci kuruluş yıldönümü de davetlilerin katılımıyla kutlandı. Zirvede yapılan değerlendirmelerde, sürdürülebilirliğin artık yalnızca çevresel bir başlık değil, ekonomik rekabet gücünü, yatırım kararlarını ve toplumsal dönüşümü doğrudan etkileyen stratejik bir kalkınma alanı olduğuna vurgu yapıldı. 3’üncü Sürdürülebilir Yüzyıl Zirvesi’nde sürdürülebilirlik liderleri ödüllendirildi Zirve programı kapsamında sürdürülebilirlik alanında fark oluşturan kişi ve kurumlara 3’üncü Sürdürülebilirlik Liderleri Ödülleri verildi. Kültürel değerlere sahip çıkma, milli kültürü yaşatma ve gelecek nesillere aktarma konusunda yaptığı çalışmalara ve ortaya koyduğu somut projeler, Atatürk Kültür Merkezi’nin açılışı için bestelenen Sinan Operası, Unesco Yunus Emre yılı çerçevesindeki çalışmalar ve Cumhurbaşkanlığı Çocuk Orkestrası’nın kuruluşu gibi çalışmalarından dolayı ödüle Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Politikaları Kurulu Üyesi Fecir Alptekin ödüle layık görüldü. Ödül alan bir diğer isimse ATV ekranlarına yayınlanan "Müge Anlı ile Tatlı Sert" programının sunucusu ve gazetesi Müge Anlı oldu. Anlı, özellikle dezavantajlı kadınlar için bir "sivil denetim" ve "adalet arayışı" mekanizması kurup sosyal dokunun sürdürülebilirliğine verdiği büyük destek dolayısıyla ödüle layık görüldü. Ayrıca, karbon nötr kredi kartı Paraf Doğal kartıyla Halkbank, Global SAF Deklarasyonu katılımcılarından biri olması ve SAF’lı sefer sayısı artırılarak emisyon tasarruf oranın artırılması vesilesiyle THY, sürdürülebilir ürün satışlarının toplam içindeki payının yüzde 20’nin üzerine çıkması ve 2024’te geliştirilen yeni sürdürülebilir ürünler vesilesiyle Kimpur, "Yüksek Katkılı Düşük Emisyonlu Ürünler" portföyü ve şirketin çimento ürününün tonu başına emisyon azaltım konusundaki taahhütleri ve başarısı üzerine Oyak Çimento, tekstil endüstrisinde ’sıfır atık’ vizyonuyla hayata geçirdiği döngüsel ekonomi modeli, atıklardan yüksek performanslı yeni nesil pamuk ve polyester üretimiyle sağladığı katma değer ve operasyonel kapasitesini 200 kilotona çıkarma hedefiyle sergilediği ölçeklenebilir sürdürülebilirlik başarılarıyla Re&Up, Antalya Havalimanı’nda SAF yakıtını kullanmaya başlaması, gelecek sene SAF yakıt kullanımını en az 2 kat, beş yıl içinde ise 10 kat artırma hedefi ve IATA Fly Net Zero 2050’yi desteklemesi vesilesiyle Corendon Airlines, 2022-2024 yılları arasında kişi başı kimyasal tüketimini büyük oranda azaltması ve sürdürülebilir turizm ile yerel sürdürülebilir yerel kalkınmayı destekleyecek projelere imza atması vesilesiyle Duja Hotels ödüle layık görüldü. Türkiye’nin Yeşil Dönüşüm Yol Haritası oturumu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, İklim Değişikliği Başkanı Prof. Dr. Halil Hasar’ın katılımıyla gerçekleşti. Yeşil dönüşümün, Türkiye için çevresel bir zorunluluktan öte; küresel ticaret, yatırım ve teknoloji üretimi açısından stratejik bir rekabet alanı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Halil Hasar, "Yeşil dönüşüm artık yalnızca çevreye duyarlı olma meselesi değil; küresel ticaretin, finansmanın ve yatırım kararlarının merkezinde yer alan çok boyutlu bir dönüşüm süreci. Bugün dünyada yatırımlar, yeşil taksonomiye uyum, karbon ayak izi, kaynak verimliliği ve iklim riskleri üzerinden sorgulanıyor. Türkiye’nin 2053 Net Sıfır hedefi doğrultusunda yeşil dönüşümü yalnızca enerji dönüşümüyle sınırlamadan, sanayiden finansmana, kentleşmeden ulaştırmaya kadar tüm sektörleri kapsayan bütüncül bir kalkınma modeli olarak ele alması gerekiyor. Bu süreci teknoloji üreten, istihdam oluşturan ve küresel rekabet gücünü artıran bir fırsata dönüştürmek, önümüzdeki dönemin en kritik stratejik başlıklarından biri olacak" dedi. Sürdürülebilir finansın geleceği InBusiness Dergisi Kurucu Genel Yayın Yönetmeni ve Sabah Gazetesi Yazarı Hülya Güler’in moderatörlüğünde gerçekleşen "Yönetişim ve Finansal Sorumlulukta Etki Oluşturmak" oturumunda, Kalkınma Yatırım Bankası Genel Müdür Yardımcısı Seçil Yıldız, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Türkiye Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin ve Boğaziçi Üniversitesi Finans Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Cem Avcı bir araya geldi. Oturumda, güçlü yönetişim anlayışı ve finansal sorumluluğun sürdürülebilir büyüme, yatırım kararları ve kurumsal güven oluşturmadaki belirleyici rolü çok boyutlu bir perspektifle ele alındı.
Ankara Kişisel verilere siber saldırı: MİT koordinasyonunda çökertildi Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), kişisel verilere yetkisiz erişim sağlayan siber casuslara yönelik düzenlediği operasyonda 4 kişi gözaltına alındı. MİT koordinesinde, Siber Güvenlik Başkanlığı (SGB), Jandarma Genel Komutanlığı (JGK) ve Mali Suçları Araştırma Kurulunun (MASAK) ortak çalışmaları neticesinde, vatandaşların kişisel verilerini hedef alarak kamu kurumlarına ait verilere yetkisiz erişim sağlamaya çalışan yasa dışı yapılanmaya yönelik kapsamlı bir siber casusluk operasyonu gerçekleştirildi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, Ankara İl Jandarma Komutanlığı Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince İstanbul ve Karabük’te düzenlenen eş zamanlı operasyonlarda siber suç şebekesinin 4 üyesi gözaltına alındı. Siber tehditlere karşı "sıfır tolerans" Operasyon kapsamında gözaltına alınan şüphelilerden 4’ü, 7545 sayılı Siber Güvenlik Kanunu kapsamında tutuklanarak cezaevine gönderildi. Yasa dışı yollarla elde edilen verilerin barındırıldığı ve terör örgütleri dahil olmak üzere isteyen herkesin erişimine ve kullanımına imkan sağladığı tespit edilen 8 internet sitesi ele geçirilerek erişime kapatıldı. Veriler casusluk amaçlı kullanıma hazırlandı MİT’in yaptığı incelemeler sonucunda vatandaşlara ait kişisel verilere yetkisiz erişim sağlanarak yasa dışı veri aktarımının sistematik bir casusluk faaliyetine dönüştürüldüğü tespit edildi. Söz konusu yapının, terör örgütleri ile organize suç yapıları tarafından operasyonel amaçlarla kullanılmaya elverişli nitelikte olduğu değerlendirildi. Elde edilen yeni bulgular ışığında soruşturma kapsamı genişletildi. Siber suç yapılanmalarıyla bağlantılı oluşumlara yönelik tespit ve takip çalışmaları sürdürüldü. Siber casusluk faaliyetlerine ve ulusal siber güvenliği hedef alan tehditlere karşı MİT tarafından yürütülen operasyonlarda gerekli teknik destek SGB tarafından sağlandı. Casusluk yapılanmasına yönelik operasyonlarda, veri depolama aygıtları ve örgütsel iletişim amaçlı kullanılan teknik cihazlara el konuldu. Ele geçirilen materyaller adli bilişim incelemesine alınarak, parola ve benzeri erişim engelleri aşıldı. Şifreli veri içeren cihaz içerikleri çözümlenerek soruşturma kapsamında dijital delil niteliğinde değerlendirmeye alındı. Kripto para üzerinden sağlanan yasa dışı gelir trafiği MASAK tarafından çözüldü MASAK tarafından yapılan incelemelerde, yasa dışı gelir trafiğinin kripto varlık transferleri üzerinden parçalara ayrıldığı, ödemelerin yurt dışı tabanlı platformlara yönlendirildiği ve para hareketliliğinin çok aşamalı transfer yöntemleriyle gizlendiği tespit edildi. Söz konusu finansal akışın, soruşturma kapsamında kayıt altına alındığı bildirildi.
Sivas STSO, yılın son meclis toplantısını gerçekleştirdi Sivas Ticaret ve Sanayi Odası (STSO) aralık ayı olağan meclis toplantısı gerçekleştirildi. Meclis Başkanı Osman Yıldırım başkanlığında düzenlenen toplantıya STSO Başkanı Zeki Özdemir, yönetim kurulu üyeleri ve meclis üyeleri katıldı. Gündem maddelerinin görüşüldüğü toplantıda Bütçe ve Hesapları İnceleme Komisyonu Başkanı Erdem Er, 2026 yılı bütçesine ilişkin sunum yaptı. STSO Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Özdemir ise yönetim kurulunun aylık faaliyetleri hakkında meclis üyelerine bilgi verdi. Yürütülen çalışmaların, üyelerin beklenti ve ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirildiğini ifade eden Özdemir, STSO’nun şehrin ekonomik gelişimine katkı sunan projeleri kararlılıkla hayata geçirmeye devam ettiğini söyledi. STSO’nun 2026 yılı bütçesinin hazırlanma sürecine de değinen Başkan Özdemir, bütçenin güncel ekonomik koşullar, piyasa gerçekleri ve üyelerin talepleri dikkate alınarak, gerçekçi ve sürdürülebilir bir anlayışla oluşturulduğunu belirtti. 2025 yılı bütçesinde yakalanan mali disiplinin ve başarının 2026 yılında da devam ettirilmesini hedeflediklerini ifade eden Özdemir, "Odamızın bütçesi her dönem gelir-gider dengesini fazlayla kapatmıştır. Kaynaklarımızı en verimli şekilde kullanarak üyelerimize ve şehrimize değer katan hizmetler üretmeye devam edeceğiz. Her kuruşun vebali ve sorumluluğunun bilinciyle hareket ediyor, hesap verebilir ve şeffaf bir yönetim anlayışını esas alıyoruz" dedi. Yapılan görüşmelerin ardından STSO’nun 2026 yılı bütçesi, meclis üyelerinin oylarına sunularak kabul edildi. Özdemir’in konuşmasının ardından meclis üyeleri dilek ve temenniler bölümünde görüş ve önerilerini paylaştı.