SAĞLIK - 14 Kasım 2024 Perşembe 10:26

Ömrünün yarısından çoğu diyalizde geçti

A
A
A
Ömrünün yarısından çoğu diyalizde geçti

İzmir’de 18 yılı evde olmak üzere toplam 32 yıl diyalize bağımlı bir yaşam süren Cengiz Yelegen, kadavradan yapılan bağışla hem özgürlüğüne hem de yeni bir yaşama kavuştu. Türkiye’de ilk evde diyaliz hastası olan Yelegen, “Kendime çok iyi baktığım, doktorlarımın sözünden çıkmadığım için diyalizli yıllarım çok uzun sürebildi. Şimdi ise 26 yaşıma geri döndüm. Makineli yaşamdan kurtuldum, özgürüm” dedi.


İzmir’in Buca ilçesinde annesi Düriye ve babası Celal Yelegen ile birlikte yaşayan 58 yaşındaki Cengiz Yelegen, askere gitmeden önce nefrit (böbrek iltihabı) geçirdi. Asker dönüşü yüksek tansiyon şikayeti yaşayan talihsiz adam, 1992 yılının sonlarına doğru rahatsızlandı. O yıla kadar Bitlis’in Tatvan ilçesinde yaşayan Yelegen, daha iyi tedavi imkanları olduğu gerekçesiyle ailesiyle birlikte İzmir’e taşındı. Burada kendisine ‘böbreklerinin tamamen iflas ettiği’ söylenen Yelegen, diyalize başladı ve 14 yıl boyunca çeşitli merkezlerde haftanın üç günü diyalize bağlandı. 14 yılın sonunda ise Türkiye’de evde diyaliz uygulaması için adımlar atılmaya başlanınca, bu uygulamanın ilk hastası oldu. 8 aylık eğitimden sonra evde diyalize girmeye başlayan Yelegen, bu şekilde 18 yıl geçirdi. İlk diyalize girdiği yıllarda hepatiti olduğu için nakil olmaktan korkan Yelegen geçen yıl doktorunun ‘tıbbın çok ilerlediğini’ söyleyip ‘böbrek nakli’ önermesi üzerine korkularını geride bıraktı ve nakil için Acıbadem Kent Hastanesi’ne başvurdu. Uygun canlı vericisi olmayan Yelegen yaklaşık 11 ay önce kadavra listesine adını yazdırdı.



Umudu yoktu


Bağış çıkacağı umudu olmayan Yelegen’in, 18 Ekim’de nakil için çağrılan adaylar arasında en uygun hasta olduğu belirlendi. 32 yıllık diyaliz hastası, Uzm. Dr. Işık Özgü başkanlığında Uzm. Dr. Uğur Saraçoğlu, Doç. Dr. Ebru Sevinç Ok, Prof. Dr. Hüseyin Töz, Uzm. Dr. Gökhan Ekin ve Doç. Dr. Mert Akan’dan oluşan ekip tarafından nakil operasyonuna alındı. Başarılı geçen nakil sonrası Yelegen, sağlığına kavuşarak makineye bağlı olmaktan kurtuldu.



“Şimdi çok iyiyim, 26 yaşıma geri döndüm”


Tedavi için göç ettikleri İzmir’de babasıyla birlikte bir elektrikçi dükkanı işleten Yelegen, hastalığı yüzünden yaptığı evlilik planından vazgeçtiğini belirterek şunları kaydetti:


“Diyalize girdiğim ilk yıllarda Türkiye’de böbrek nakli bu kadar ileri değildi. Hepatit nedeniyle ‘risk olur, gençsin’ dediler. Organ reddi yaşamış hasta gördüm, korktum. 14 yıl çeşitli merkezlerde diyaliz gördüm. 2006 yılında doktorum evde diyaliz uygulamasından söz etti. Böyle bir şey benim hayalimdi, hemen kabul ettim. Eğitim aldım, sonrasında 18 yıl boyunca gün aşırı evde sabaha kadar makineye bağlandım. Geçen yıl bir diyaliz merkezi doktoru böbrek nakli olmamı önerdi. Ben riskten bahsedince, doktorum da ‘tıbbın ilerlediğini, riskin her yerde olduğunu, sokağa çıktığında bile insanın başına bir şey gelebileceğini’ söyledi. Nakil olmaya o an karar verdim. Bir yıl bile beklemeden bağış çıktı. Nakil oldum ve şimdi çok iyiyim. 26 yaşıma geri döndüm, çok mutluyum. Hala rüyada gibiyim, makineden kurtulduğuma inanamıyorum. Hayatım değişti. Bu organı kim bağışladıysa Allah razı olsun.”



“Bir günlük bile program yapamıyordum”


“Bunca yıl kabullendiğim için diyalize dayanabildim. Annem de çok titizdi, bana çok iyi baktı. Ben de kendime iyi baktım” diyen Yelegen, “Fazla sıvı almamamız gerekiyor. Doktorların her sözünü dinledim. Çok isyan eden diyaliz hastaları gördüm. Kabullenirsen iyi oluyorsun. Diyaliz yüzünden bir günlük tatil programı bile yapamıyordum. Fakat şimdi özgürüm ve ilk yapacağım iş memleketime gidip 15-20 gün tatil yapmak olacak”


açıklamalarında bulundu.



“Ömrünün yarısından çoğu diyalizde geçmiş”


Hastası ve diyaliz süresi sonrası nakil konusunda bilgi veren Acıbadem Kent Hastanesi Böbrek Nakli ekibinden Nefroloji Uzmanı Dr. Ebru Sevinç Ok, özellikle hepatit C tedavisinde yeni ilaçlar sayesinde çok gelişme kaydedildiğini, eskiye göre kaygılarının çoğunun ortadan kalktığını, ağır karaciğer hastası olmadıkça nakil olmaya hiçbir engelin bulunmadığını söyledi. Sözlerini sürdüren Doç. Dr. Ok, şöyle konuştu:


“Cengiz Bey 32 yıldır diyalize giren bir hasta, çok uzun bir süre ve nadir görülen bir durum. Türkiye’de 30 yılı aşkın kaç tane diyaliz hastası var bilmiyorum. Erken yaşlarda diyalizle tanışmış, bütün hayatını diyalizle geçirmiş. Bu kadar yıl sonra her şeye rağmen biz ona nakil yapabildik. Onun için çok özel bir nakil oldu. Uzun diyaliz süresi çok önemli. Çünkü diyalizde hastalar hem yaşam şanslarını yitirme hem de kalp hastalıkları gibi çok büyük problemlerle karşılaşabilmekte. Cengiz Bey’in bu kadar yıldır sürdürebilmesi de iyi bir tedavi şekline, ev diyalizine bağlı.”



“Hastaların umudunu kaybetmemesi çok önemli”


Cengiz Yelegen’in, Türkiye’de ilk evde diyaliz hastası olması sebebiyle, hayatını sağlıklı bir şekilde sürdürmesine yardımcı olan bu diyaliz yöntemiyle devam ettirdiğini belirten Doç. Dr. Ok, “Hasta gayet iyi. Burada hastaların umudunu kaybetmemesi çok önemli. Uzun zaman geçti gibi düşünmemek lazım. Elbette ki diyaliz süresini çok uzatmadan bir an önce nakil olması herkes için çok sağlıklı bir şey. Kendine iyi baktığı, uygun bir diyalize devam ettiği taktirde birçok hasta nakil olabiliyor” diye konuştu.



Ömrünün yarısından çoğu diyalizde geçti

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Yozgat Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığı ve Bozok Üniversitesi arasında denetimli serbestlik protokolü imzalandı Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığı ve Yozgat Bozok Üniversitesi arasında, denetimli serbestlik tedbiri uygulanan yükümlülerin ve eski hükümlülerin topluma yeniden kazandırılması amacıyla iş birliği protokolü imzalandı. Protokolle, suç işleme oranını düşürme ve kişisel gelişimleri desteklenmesi amaçlanıyor. Yozgat Cumhuriyet Başsavcısı Recep Sevgili ve Yozgat Bozok Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Evren Yaşar’ın katılımıyla imzalanan protokolde Denetimli Serbestlik tedbiri altında bulunan yükümlülere, eğitim ve iyileştirme faaliyetleri, çocuk yükümlülere yönelik faaliyetler, bağımlılıkla mücadeleye yönelik faaliyetler gibi başlıklar altında iş birliği sağlanacak. Bu doğrultuda denetimli serbestlik altındaki bireylerin topluma entegre olması sağlanacak. Yozgat Cumhuriyet Başsavcısı Recep Sevgili yaptığı açıklamada “Bozok Üniversitesi ile imzalanan bu protokol ile Denetimli Serbestlik tedbiri altında bulunan yükümlülerin eğitim-iyileştirme çalışmalarında desteklenmeleri, yine yükümlülere yönelik sosyal, kültürel, mesleki ve kişisel gelişimlerine katkı sağlayacak alanlardaki faaliyetlere katılımları ile suçtan uzak kalmalarının sağlanması ve topluma yeniden kazandırılmalarına yönelik çalışmalar yapılması amaçlanmış olup, ‘Topluma Güven, Bireye Umut’ prensibi ile çalışmalarını yürüten Denetimli Serbestlik Müdürlüğümüzün Bozok Üniversitesi’nin de akademik olarak katkılar ile hizmetlerini daha üst düzeyde vermesi amaçlanmaktadır" cümlelerini kullandı.
Şırnak Şırnak’ta hayvan sağlığına yönelik kapsamlı çalışma Şırnak İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, il genelinde olduğu gibi kırsal bölgelerde de hayvan sağlığını korumak amacıyla önemli çalışmalar yürütüyor. Şırnak İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, Akçay Köyü Harran mevkiindeki küçükbaş hayvanlarımızın sağlıklı yaşaması için aşılama ve küpeleme çalışmalarını sürdürüyor. Bu sayede hayvan hastalıklarına karşı korunma sağlanacak ve hayvancılığımız güçlenecek. Ekipler tarafından gerçekleştirilen bu çalışmalar, sadece aşılama ve küpelemeyle sınırlı kalmıyor, aynı zamanda hayvanların genel sağlık durumları da yerinde kontrol ediliyor. Veteriner hekimler, hayvanlarda gözlemlenen herhangi bir hastalık veya sağlık sorununa karşı gerekli müdahaleleri yapıyor. Ayrıca, çiftçilere hayvancılık konusunda teknik destek verilerek, daha verimli üretim yapmaları sağlanıyor. Akçay Köyü’nde yaşayan çiftçiler, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün bu çalışmalarından duydukları memnuniyeti dile getirdi. Çiftçiler, bu sayede hayvanlarının sağlıklı bir şekilde büyüdüğünü ve daha az hastalıkla karşılaştıklarını belirtiyor. Şırnak İl Tarım ve Orman Müdürlüğü yetkilileri, hayvan sağlığına verdikleri önemi vurgulayarak, bu tür çalışmaların düzenli olarak yapılacağını belirtti. Müdürlük, çiftçilere daha iyi hizmet verebilmek amacıyla teknolojik imkanlardan da faydalanıyor. Hayvan takip sistemleri sayesinde, hayvanların sağlık durumları daha kolay takip edilebiliyor ve muhtemel sorunlara hızlı bir şekilde müdahale edilebiliyor. Şırnak İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün Akçay Köyü Harran mevkiinde gerçekleştirdiği aşılama ve küpeleme çalışmaları, hayvancılığın geliştirilmesi ve kırsal kalkınmaya katkı sağlaması açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Bu tür çalışmaların, il genelinde tüm hayvan yetiştiricilerine ulaştırılması hedefleniyor.
Sivas Vali Şimşek, patlamadan dolayı yaralananların hayati tehlikelerinin bulunmadığını açıkladı Sivas Valisi Yılmaz Şimşek, kayak merkezinde yaşanan patlamada yaralanan 4 sporcunun hayati tehlikesinin bulunmadığını söyledi. Sivas Valisi Yılmaz Şimşek, Yıldızdağı Kayak Merkezinde yaşanan patlamada yaralanan 4 sporcuyu tedavi gördükleri hastanelerde ziyaret etti. Şimşek ziyaret sonrası basın mensuplarına yaptığı açıklamada, yaralıların hayati tehlikelerinin bulunmadığını belirtip, “Bugün saat 09.20 sularında Yıldızdağı Kayak Merkezimizde bulunan Yıldızhan otelin alt katındaki bir odada küçük çaplı bir patlama meydana geldi. Bu oda kayak sporcularımıza tahsis edilmiş bir oda. Patlama esnasında iki antrenör ve iki kayak sporcumuz odada bulunuyordu. Patlama neticesinde biz hemen yaralılarımızı hastanelerimize sevk ettik. Gerek ambulans helikopterle gerekte diğer ambulansımızla. Biz de yaralılarımızı ziyaret ediyoruz. Antrenörümüzün birinin sadece elinde ve yüzünde yanıklar mevcut. İki sporcumuz yine ufak tefek yanıkları var. Hiçbirinin hayati tehlikesi yok” dedi. Patlamaya spreyin neden olduğu düşünülüyor Vali Şimşek açıklamasında, patlamanın kesin nedeninin henüz tespit edilemediğini ifade edip, kayak malzemelerinin temizliğinde kullanılan spreyin üzerinde durulduğunu söyledi. Şimşek, “Otelimizde herhangi bir yangın çıkmamıştır. Herkese geçmiş olsun diyorum. Patlamanın sebebini araştırıyoruz. Olay yerinde yapılan ilk tespite göre odada bir çakmak kullanımı var. Çakmak kullanımı neticesinde patlamanın meydana geldiği düşünülüyor. Odada kayak malzemelerinin temizliğinde kullanılan malzemeler var. Bu spreyler yanıcı özellik taşıyor. Bu spreyden çıkan gazların odada birikmesi ve ardından çakmak kullanımı ile patlamanın olabileceğini değerlendiriyoruz. Kesin olarak bunu söylemek şu an mümkün değil” şeklinde konuştu.
Adana Eğitim-Bir-Sen Adana Şubesi eski başkanı yazdığı kitabını sendika binasında imza günü etkinliği yaptı Eğitim-Bir-Sen Adana Şubesi, önceki dönem başkanlarından Mehmet Sezer’in azim ve mücadele dolu yaşamını anlattığı "Yürüme: Bir Yaşam Hikâyesi" adlı kitabının ilk imza günü etkinliğine ev sahipliği yaparak, vefa ve birlik ruhunu bir kez daha ortaya koydu. Sezer’in kaleme aldığı "Yürüme: Bir Yaşam Hikâyesi" kitabının imza günü etkinliğine ev sahipliği yaptı. Şube hizmet binasında gerçekleşen bu anlamlı buluşmada, sendika yönetimi ve üyeler bir araya gelerek hem kitaba hem de Sezer’in mücadele dolu geçmişine olan vefalarını gösterdi. Sezer, kitabın yazım sürecinde karşılaştığı zorlukları ve bu eserin nasıl bir yaşam felsefesine dönüştüğünü dinleyicilerle paylaştı. 2017 yılında başlayan ve 2025 yılına kadar süren ve halen devam eden yürüyüş deneyimlerini aktaran Sezer, "Bu eser, benim sadece kişisel bir yürüyüş deneyimim değil, aynı zamanda zorluklara karşı nasıl bir duruş sergilenebileceğine dair bir hikâyedir. Mücadele, dayanışma ve azim, bu kitabın ruhunu oluşturan temel değerlerdir" dedi. Eğitim-Bir-Sen Adana Şube Başkanı Mustafa Sarıgeçili de etkinlikte bir konuşma yaparak Sezer’in sendika ve eğitim çalışanlarına katkılarını övgüyle bahsetti. Sarıgeçili, "Bugün burada yalnızca bir kitabın tanıtımını yapmıyoruz, aynı zamanda mücadele dolu bir yaşam hikâyesini paylaşarak, bir arada olmanın gücünü ve değerini bir kez daha hissediyoruz. Mehmet Sezer’in kaleme aldığı bu eser, hepimiz için ilham kaynağı olacaktır. Kendisinin ilkeli duruşu ve azmi, Eğitim-Bir-Sen ailesi için her zaman örnek teşkil etmiştir," ifadelerini kullandı. Sarıgeçili, kitabın yalnızca bir yaşam hikâyesi değil, aynı zamanda mücadele ve dayanışma ruhunun bir yansıması olduğunu vurguladı. Ayrıca, Eğitim-Bir-Sen olarak topluma, eğitime ve kültüre katkı sunmaya devam edeceklerini belirtti.