SPOR - 06 Aralık 2024 Cuma 12:01

Altınordulu oyuncular galibiyete odaklandı

A
A
A
Altınordulu oyuncular galibiyete odaklandı

Altınordu’nun başarılı oyuncularından Furkan Yöntem ve Serhat Öztaşdelen, İskenderunspor’u mağlup ederek çıkışlarını sürdürmek istediklerini söylediler.


TFF 2. Lig Beyaz Grup ekiplerinden Altınordu, 15. hafta mücadelesinde İskenderunspor’u konuk edecek. 8 Aralık Pazar günü oynanacak müsabaka saat 14.00’te başlayacak. Karşılaşma öncesinde Furkan Yöntem ve Serhat Öztaşdelen, kulüp televizyonuna önemli açıklamalarda bulundu. Geçtiğimiz hafta sonu oynanan Adana 01 FK maçında önemli kurtarışlara imza atan kaleci Serhat Öztaşdelen, ortaya koyduğu performanstan memnun olduğunu belirterek, “Adana 01 FK ile oynadığımız maçta takım olarak çok iyi savunma yaptık. İkinci yarı attığımız gollere sahadan üç puanla ayrılmasını bildik. Performansım için de çok mutluyum, İnşallah böyle devam ederim” dedi.


Deplasmanda ve içeride kendilerini yalnız bırakmayan taraftarlara da teşekkür eden 20 yaşındaki kaleci, “Pazar günü Torbalı Metin Oktay Yerleşkesi’nde oynayacağımız İskenderunspor maçını kazanmaktan başka çaremiz yok. Kazanmak istiyoruz. Zor bir maç olacak ama kazanan biz olmak istiyoruz. Lige iyi başladık, ilk yarıyı da iyi şekilde tamamlamak istiyoruz” şeklinde konuştu.



Serhat Öztaşdelen: “Şampiyonluk istiyoruz”


Kişisel hedeflerinden de bahseden Serhat Öztaşdelen, “Daha önce de söylemiştim. Avrupa’da forma giymek gibi bir hedefim var. Ama tabii ki basamak basamak gitmek gerekiyor. Önce 1. Lig sonra Süper Lig sonra da Avrupa’da forma giymek istiyorum. Bu sezon takım olarak da çok iyiyiz. İnşallah böyle devam ederiz. Bu sene kesinlikle şampiyon olmak istiyoruz. Bunun için elimizden geleni yapıyoruz” diyerek sözlerini noktaladı.



Furkan Yöntem: “Gol atmayı özlemişim”


Geçen sezon yaşadığı sakatlık sürecinin ardından uzun süre sahalardan uzak kalan ve yavaş yavaş forma şansı yakalayan Furkan Yöntem, Adana 01 FK maçında oyuna girdikten sonra takımının ikinci golünü kaydetti. Şu anda tamamen iyileştiğini ve görev verilmesi haline 90 dakika forma giyebileceğini dile getiren genç oyuncu, “Sakatlık sürecinde psikolojik olarak çok güçlendim. 378 gün sonra gol attım çok mutluyum. Benim adıma çok güzel oldu, hem de beni motive etti. Bu gol ve galibiyet serisi, bundan sonraki süreçlerde daha çok çalışmamı sağlayacak. Hocamız görev verirse 90 dakika oynayabilirim” ifadelerini kullandı.


Takım içindeki ahenk ve uyumun mükemmel olduğuna vurgu yapan Furkan Yöntem, “Ligdeki yarış bu yıl başa baş gidiyor, her takım iyi biz de çok iyiyiz. Böyle devam edersek şampiyon olacağımızı düşünüyorum. Takım içerisindeki duygular da samimiyet de çok iyi; her şey gayet iyi gidiyor” dedi.


20 yaşındaki futbolcu, 8 Aralık Pazar günü Torbalı Metin Oktay Yerleşkesi’nde oynanacak maçta taraftarlarının önünde galibiyet almak istediklerini sözlerine ekledi.



Altınordulu oyuncular galibiyete odaklandı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Hiçbir neden yokken kalbiniz farklı atıyorsa ‘aritmi’ olabilirsiniz Kardiyoloji Uz. Dr. Nuri Cömert, aritmiye neden olan risk faktörlerinden bahsetti. Cömert, “Koşarken, merdiven çıkarken, heyecanlandığımızda ya da duygusal stres altındayken kalp atışımızdaki hızlanmayı normal bir şekilde fark ederiz. Ancak kişi hiçbir neden yokken kalp atışlarında bir farklılık hissediyorsa, bu durum kalpte ritim bozukluğu olduğu anlamına gelebilir” dedi. Memorial Antalya Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Uz. Nuri Cömert, aritmiler ve tedavisi hakkında bilgi verdi. Aritmiler genel olarak düzensiz veya farklı kalp atımları olarak tanımlanır ve genel olarak normal kalp atımını sağlayan elektrik ileti sistemi bozukluklarında meydana geldiğini belirten Cömert, “Kalp çok hızlı veya çok yavaş atabilir veya kalp atışları düzensiz olabilir. Aritmi farklı atım, hızlı atım, yavaş atım şeklinde hissedilebilir. Genellikle aritmilerin birçoğu zararsızdır ancak bazıları yaşamı tehdit eden durumlara neden olabilir. Bu nedenle kalp atışlarında yaşam tarzını etkileyen farklılıklar olduğunu düşünenlerin zaman kaybetmeden bir uzmana başvurmaları önemlidir” dedi. “Stres aritmiye neden olabilir” Stresin aritmiye neden olan etkenlerden biri olduğuna işaret eden Cömert, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sağlıklı erişkinlerde kalp dakikada 60-100 kez atar ve bu vuruşlar belirli bir düzen içinde gerçekleşir. Kişinin normalde kendi kalp vuruşlarını rahatsız edici bir şekilde hissetmesine “aritmi” denir. Örneğin koşarken, merdiven çıkarken, heyecanlandığımızda ya da duygusal stres altındayken kalp atışımızdaki hızlanmayı normal bir şekilde fark ederiz. Ancak kişi hiçbir neden yokken kalp atışlarında bir farklılık hissediyorsa, bu durum kalpte ritim bozukluğu olduğu anlamına gelebilir.” "Aritmiye neden olan faktörler" Uz. Dr. Cömert, koroner arter hastalığı, kalp kapak hastalıkları, geçirilmiş kalp damar veya kapak operasyonları sonrası, yüksek tansiyon, doğumsal kalp hastalıkları(kalp delikleri, kapak problemleri), tiroid bezi hastalıkları, obstrüktif uyku apnesi, böbrek fonksiyon bozukluğu (Elektrolit dengesizliği), bazı ilaçlar ve takviyeler, kafein, nikotin veya uyuşturucu benzeri madde tüketimini aritmiye neden olan faktörler olarak sıraladı. “Aritmiye neden olan uygunsuz uyarı odakları “radyofrekans ablasyonu” uygulanarak yok edilebilir” diyen Cömert, şöyle devam etti: “Kalpteki yavaşlamalar ileti sisteminde blok göstergesi olabilir ve bunun tedavisi bloğun seviyesine bağlı olarak çoğu kez ilaç tedavisi ve takip ile tedavi edilirken, ileri derecede kalp bloklarında kalıcı kalp pili tedavisi uygulanabilir. Kalp ritminin normal olmayan bir şekilde aniden hızlanması ve kişide bayıla yazma olması durumunda aritmiye neden olan uygunsuz uyarı odakları “radyofrekans ablasyonu” uygulanarak yok edilebilir. Aritmiler kimi zaman herhangi bir belirtiye neden olmayabilir. Düzensiz kalp atışları başka bir nedenler muayeneye giden kişilerde tesadüfen de tespit edilebilir:” Aritminin belirtilerinden bahseden Cömert, “Farklı atım hissi, hızlı kalp atışı (Taşikardi), yavaş kalp atışı (Bradikardi), göğüs ağrısı, nefes darlığı olabilir. Ayrıca, kaygı, aşırı yorgun hissetme, baş dönmesi veya sersemlik hissi, terleme, bayılma ve bayılayazma belirtileri de eşlik edebilir. Kişi kalbinde bu tür değişiklikler hissettiği anda hemen en yakın sağlık kuruluşuna giderek kalp elektrosu (EKG) çektirmelidir. Bu sayede çarpıntı anında çekilen EKG ile aritminin türü belirlenebilir ve en uygun tedavi yöntemi seçilebilir. Ancak çarpıntı sırasında EKG çekilemediyse, belirli bir zaman dilimindeki kalp ritmini kaydeden ritim holter tetkiki ile aritmi araştırması yapılır” ifadelerine yer vardı. Cömert, astım ve soğuk algınlığı tedavisinde kullanılan bazı ilaçların, aşırı çay, kahve tüketimi ve stresin aritmiye yatkınlığı olan bireylerde tetikleyici etki gösterebileceğine de işaret ederek, “Ailesinde ani ölüm öyküsü olan kişilerde aritmi açısından taramaya girmelidirler. İleri dönem kalp yetmezliği ve kalp damar hastalıkları ile birlikte seyreden aritmiler daha ciddi sonuçlara yol açabilir” diye konuştu. “Aritmiden farklı tedavi seçenekleriyle kurtulabilirsiniz” Cömert son olarak aritmi tedavisi hakkında, “Ritim probleminin ciddiyetine göre ilaç tedavisi, kalp pili takılması veya ablasyon yapılması gibi tedavi yöntemlerini içerir. Tedavinin hedefi yaşam kalitesini artırmak, hayati riskleri ortadan kaldırmaktır. Kalp sağlığına uygun bir yaşam tarzı, diyet ve düzenli yürüyüşler aritmileri tetikleyebilen sebepleri önlemede faydalı olabilir. İlaç tedavisi ile başarılı olunamayan ve genelde kalp kulakçık ve karıncıklarından kaynaklanabilen aritmiler de “radyo frekans yöntemiyle, aritmiye neden olan odak dondurularak veya yakılarak yok edilebilir. Bu yöntemin başarı oranı ritim probleminin türüne göre yüzde 70’den yüzde 99’lara kadar değişmektedir. Özetle, doğru ve bütünleyici bir yaklaşımla aritmiler tespit edilerek tedavileri başarı ile yapılabilmektedir” açıklamasında bulundu.
İstanbul Baş ağrınızın kaynağı gömülü yirmilik dişleriniz olabilir Gömülü yirmi yaş dişlerindeki enfeksiyonlar, baş ağrısından organ yetmezliğine kadar uzanan ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Dr. Öğr. Üyesi Mobin Nesiri zamanında tedavi edilmeyen yirmi yaş dişlerinin risklerine dikkat çekti. Yirmi yaş dişleri, çene yapısında yeterli yer olmadığı veya gömülü kaldığı durumlarda ciddi sağlık problemlerine sebep olabiliyor. Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Diş Hastanesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Mobin Nesiri, zamanında tedavi edilmediğinde baş ağrısı, kulak ağrısı ve diş hassasiyeti gibi şikayetlerin yanı sıra ölümcül enfeksiyon risklerine yol açabileceği uyarısı yaptı. Toplamda 32 tane olması gereken yetişkin dişlerinin 28’i çocukluk ve erken ergenlik döneminde, yirmi yaş dişi olarak bilinen dördü ise gençlik döneminde çıkıyor. Çenemizin en gerisinde çıkan bu dişler bazı durumlarda önemli sağlık sorunlarına sebep oluyor. Ağız, Diş ve Çene Cerrahi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Mobin Nesiri, yirmilik dişlerin çene yapısına uyum sağlamaması, diş etlerinde yeterli alan bulamaması veya gömülü kalması durumunda ağrı, apse ve rahatsızlık oluşturabildiğine dikkat çekti. Nesiri yirmilik dişlerin, diğer dişlere baskı yaparak apse ve enfeksiyonlara neden olabileceğini belirterek, özellikle enfeksiyon ilerlediğinde, vücudun bağışıklık sistemini etkileyerek sepsis gibi ciddi komplikasyonlara yol açabileceğini söyledi. Baş ağrısının nedeni olabilir Diş etlerinde yeterli alan bulabilen ve olması gerektiği gibi çıkan yirmilik dişlerin herhangi bir rahatsızlık meydana getirmeyeceğini söyleyen Nesiri, bu alanın yeterli olmaması ya da dişin gömülü kalması durumunda sorunların baş gösterdiğini belirtti. Nesiri, bu sorunların komşu diş ve diş etlerinde ağrı, diş hassasiyeti, lenf bezlerinde şişkinlik, ağızda kötü koku, ağız açma kısıklığı, kulağa vuran ağrı ya da baş ağrısı şeklinde ortaya çıkabildiğini belirtti. Ölümcül risk de barındırabilir Gömülü diş sorunlarının özellikle 17-25 yaş aralığında kendisini gösterdiğini, sorun fark edilince mutlaka diş hekimine başvurmak gerektiğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Mobin Nesiri yirmi yaş dişlerindeki sıkıntıların, enfeksiyon durumunda hayati tehlike oluşturabileceğini vurguladı. Dişte görülen enfeksiyonun diş ve diş köklerinden sonra dişlere destek sağlayan kemiklere ilerleyebileceğini, hatta kana karışabileceğini söyleyen Nesiri, “Diş apsesinde ikincil meydana gelen komplikasyonlar ölümcül olabilir. Sepsis, her türlü enfeksiyona bağlı olarak gelişebilir. Yaşamı tehdit eden bu durumun tedavisine ne kadar erken başlanırsa organ hasarlarının önlenebilmesi olasığılı o kadar yüksektir” dedi. Cerrahi müdahale hayat kurtarabilir Dr. Nesiri, erken müdahalenin hayati önem taşıdığını vurgulayarak, şunları söyledi: “Yirmilik dişler, çene kemiğinde gömülü kaldığında genellikle cerrahi operasyonla alınır. Dişin röntgen görüntüleri dikkate alınarak kesi yapılır ve diş, parçalara ayrılarak çıkarılır. Operasyon sonrasında bölge dikişlerle kapatılır ve iyileşme süreci yakından takip edilir.”
İstanbul Modern çağın gizli takıntısı: Mutluluk korkusu Mutluluk, modern insanın en çok peşinden koştuğu hedeflerden biri. Ancak birçok kişi, mutlu olduğu anlarda bile içten içe bir tedirginlik yaşıyor. Bu durum bilimsel literatürde “mutluluk korkusu” ya da “çerofobi” olarak adlandırılıyor. Klinik Psikolog İrem Uyar’a göre bu korkunun arkasında, geçmişteki olumsuz deneyimler ve toplumsal inanışlar var. İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Klinik Psikolog İrem Uyar, birçok kişinin mutluluğun ardından kötü bir olay yaşanacağından korktuğunu belirtiyor: “Mutluluk geçici bir duygu olarak görülüyor. İnsanlar, bu güzel anların hemen ardından olumsuz bir durumla karşılaşacaklarına inanıyor ve bu düşünce mutluluğu tam anlamıyla yaşamalarını engelliyor.” Geçmiş deneyimler korkunun temelini atıyor Mutluluk korkusunun kökeni genellikle çocukluk dönemine dayanıyor. Klinik Psikolog İrem Uyar’a göre, çocuklukta duygusal ihtiyaçları karşılanmayan ya da cezalandırıcı tutumlarla büyüyen bireyler, mutluluğu tehdit altında hissediyor. “Çocukken mutlu bir anın hemen ardından cezalandırılan bireyler, yetişkinlikte de mutluluğun ardından kötü bir şey geleceğini düşünmeye başlıyor. Bu yüzden mutluluğu suçluluk veya kaygıyla ilişkilendiriyorlar” diyen Uyar, “Bu kişiler, pozitif duyguların ardından bir tehlike geleceğini varsayarak, mutlu olmaktan veya bunu çevreleriyle paylaşmaktan kaçınıyor” ifadelerini kullandı. Kültürel inançlar da rol oynuyor Mutluluk korkusu sadece kişisel deneyimlerden değil, toplumsal inanışlardan da besleniyor. Türkiye’de sıkça kullanılan “Çok gülen çok ağlar” ve “Nazar değer” gibi atasözleri, bireylerin mutluluklarını saklama ihtiyacı hissetmelerine yol açıyor. Uyar, bu tür inançların bireylerin mutlu olmaktan korkmasına sebep olduğunu vurguluyor: “İnsanlar, mutluluklarını paylaşmaktan çekiniyor. Nazar değeceği ya da mutlu oldukları için bir bedel ödeyecekleri korkusu bireylerin mutluluklarını bastırmasına neden oluyor.” Mutluluk korkusunun üstesinden gelmek için bireyin bu kaygıların farkına varması ve geçmiş deneyimlerle yüzleşmesi gerektiğini belirten Klinik Psikolog İrem Uyar, mutluluğun diğer tüm duygular gibi doğal bir süreç olduğunun ve insanın kendisini bu duygudan mahrum bırakmaması gerektiğinin altını çizdi. Klinik Psikolog İrem Uyar, “Mutluluğun bir bedeli olmadığı fikrini benimsemek, bu korkunun aşılmasında kilit rol oynuyor. Mutluluğu keyifle yaşamak ve bunu paylaşmak, bireyin ruh sağlığı üzerinde de olumlu etkilere neden oluyor” dedi. Uzmanlara göre, bireylerin mutluluğu gizlemek yerine bu duyguyu cesurca yaşamayı öğrenmesi ve toplumsal inanışların değişmesi, mutluluk korkusunun önüne geçebilir.
Kocaeli 7 bin kişiye deprem bilinci aşılandı Kocaeli’deki Sismolojik İzleme ve Deprem Eğitim Merkezi’nde 2024 yılında 7 bin kişiye deprem eğitimi verildi. Sismolojik İzleme ve Deprem Eğitim Merkezi’ni kurarak, uygulamalı deprem eğitimlerinin öncüsü olan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, 7’den 70’e herkese deprem bilinci oluşturmak için çalışmalarına devam ediyor. Bu kapsamda, Kocaeli ve Düzce gibi 10 farklı depremin gerçek ölçümleri kullanılarak yapılan deprem odası simülasyonuyla öğrenci ve yetişkinlere deprem bilinci aşılanıyor. Planlı çalışmalar sayesinde bir yandan depremin kentteki izlerinin silindiği, diğer taraftan da farkındalık oluşturmak için eğitim faaliyetlerinin yürütüldüğü çalışmalarda çoğunluğunu öğrencilerin oluşturduğu 7 bin 265 kişiye 2024 yılında uygulamalı eğitim verildi. Yapılan simülazisyonlar ile sarsıntıları birebir yaşayan vatandaşlar, deprem sırasında hayat kurtarıcı noktaları yaşayarak öğrenme fırsatı buldu. Ziyaretçilere depremin fiziksel ve psikolojik etkilerinin tecrübe edilmesi yolu ile can ve mal kaybının en aza indirilmesi için tasarlanan deprem simülatöründe, deprem sırasında ve sonrasında nasıl davranılması gerektiği ve depremden korunmak için alınması gereken basit önlemler uygulamalı olarak anlatıldı. Ayrıca eğitime katılan tüm katılımcılara deprem eğitim kitapçığı, katılım belgesi ve çeşitli hediyeler verildi. Merkez aynı zamanda kentin önemli ve stratejik yerlerine Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile birlikte kurduğu ve işlettiği 41 adet ivme ölçer cihazı ile Kocaeli depremselliği an be an takip ediliyor. Deprem İzleme Merkezi’nde kurulan büyük ekranlar ve kullanılan uluslararası gelişmiş yazılım programları vasıtasıyla ulusal deprem aktivitesi izleniyor. Aynı zamanda Kocaeli’deki en küçük deprem hareketleri dahi takip edilerek, depremlerin yerleşim alanlarına etkisini, ilimizin deprem tehlike ve riskini belirleyecek şekilde gerekli ölçüm teknikleri ve cihazları merkez bünyesinde barındırılıyor. Sismolojik İzleme çalışmaları ile hasar yapıcı bir depremden hemen sonra deprem bölgesinde olması muhtemel yapısal hasarı ve can kaybını tahmini olarak hesaplamak, deprem senaryoları üretmek, deprem mühendisliği araştırmalarına altlık teşkil edecek deprem erken uyarı ve acil müdahale ve zarar azaltma çalışmalarına katkıda bulunuyor.