Her yıl mart ayının ikinci perşembe günü olarak belirlenen "Dünya Böbrek Günü"nde kronik böbrek hastalığının önemine dikkat çekiliyor. Bu kapsamda, Türk Nefroloji Derneği (TND) ve AstraZeneca Türkiye iş birliğiyle hazırlanan "Sağlıklı Böbrek, Sağlıklı Hayat" raporu, Türkiye’de böbrek sağlığına dair kapsamlı verileri ortaya koyuyor. Raporun bulguları ve önerileri, Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu’nun ev sahipliğinde 13 Mart Dünya Böbrek Günü’nde düzenlenen bir basın toplantısında kamuoyu ile paylaşıldı.
"Sağlıklı Böbrek Sağlıklı Hayat" raporu, Türkiye’de kronik böbrek hastalığının (KBH) artan prevalansını ve sağlık sistemi üzerindeki yükünü ortaya koyuyor. Türkiye’de toplam nüfusun yüzde 2,5’ine KBH tanısı konduğu, tanı almamış hastalarla birlikte ise KBH hastalarının nüfusun yüzde 11,7’isine ulaştığı tahmin edilen raporda, bu oranın 2027’ye kadar yüzde 12,3’e yükselmesinin beklendiği belirtiliyor. Tanı konulamayan ve tedavi edilemeyen KBH hastalarında böbrek hasarının hızla ilerleyebildiğine, bunun da kardiyovasküler komplikasyonlara neden olabildiğine ve ölümle sonuçlanabildiğine dikkat çekiliyor. 2040 yılına kadar dünya genelinde beşinci önde gelen ölüm nedeni olması beklenen kronik böbrek hastalığının sağlık bütçesine önemli bir maddi yük getirdiği belirtiliyor.
Bu hastalığın maliyetleriyle ilgili rakamlara da yer verilen raporda Türkiye’de 2022 yılında toplam sağlık harcamalarının yüzde 5,76’sının böbrek yetmezliği hastalarının tedavi, diyaliz ve böbrek nakli harcamalarından oluştuğu hesaplanırken bu oranın 2027 itibarıyla yüzde 6,34’e yükseleceği tahmin ediliyor. KBH ve renal replasman tedavisi (RRT) doğrudan maliyeti 2022 yılında 4,58 milyar doları bulmaktayken 2027 yılında 5 milyar doları aşması bekleniyor.
Raporda sağlık sistemi üzerindeki artan mali yükün yanı sıra, KBH’nin hastaların ve ailelerinin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkilediği, depresyon ve anksiyete gibi psikososyal sorunlara yol açtığı ifade ediliyor. Bu çok yönlü etkiler, KBH’nin erken tanısı ve ilerlemesinin önlenmesi için tarama programlarının önemine işaret ediyor.
"KBH’ye erken evrede müdahale edilmemesi kalp yetersizliği nedenli ölümleri artırıyor"
Kronik böbrek hastalığının, sessiz ilerleyen bir hastalık olduğunu söyleyen Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Aydın Türkmen, "KBH dünya popülasyonunun yüzde 10’undan fazlasını etkiliyor. Ülkemizde ise her 7 yetişkinden birinin kronik böbrek hastası olduğu tahmin ediliyor. Ancak KBH’de erken evre belirtileri genellikle belirgin değil veya hiç yok. Bu nedenle KBH’li çoğu kişi hastalığın farkında değil ve teşhis edilmeden kalır. KBH, birden fazla morbidite ile ilişkili, bunların en yaygın olanları kardiyovasküler hastalık, hipertansiyon ve tip 2 diyabet. KBH’ye erken evrede müdahale edilmemesi kalp yetersizliği nedenli ölümleri artırıyor. Oysa KBH hastalarının daha erken evrede tespit edilip tedavi edilmesi sayesinde böbrek yetmezliği önlenebilir ve kardiyovasküler riskler azaltılabilir. Bu risklerin azaltılması hem bireysel hem toplumsal sağlık sonuçlarını iyileştirebilir, aynı zamanda hastalığın maddi yükünü de önemli ölçüde azaltabilir. Son dönem böbrek yetersizliğinin en seçkin tedavi yöntemi böbrek nakli. Ülkemizde böbrek nakli yurt çapına dağılmış 70’den fazla merkezde başarı ile yapılıyor. Bu konuda dünyada ve Avrupa’da önemli bir noktada olduğumuzu söyleyebiliriz. Yıllardır tüm nakil sayıları içinde yüzde 20 civarındaki bu oranı artırmak için yoğun ve çok yönlü çaba harcanmalıdır. Canlı donörü olan ancak kan grubu ya da immünolojik uyumsuzluk nedeni ile nakil yapılamayan hastalar için çapraz nakil programları geliştirilmesi için derneğimiz çalışmalarını sürdürmektedir" şeklinde konuştu.
"Ülkemizde hipertansif olduğunun farkında olmayanların oranı yaklaşık yüzde 46"
Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Şükrü Ulusoy ise "Hipertansiyon önlenebilir kardiyovasküler hastalıkların ve tüm nedenlere bağlı ölümlerin önde gelen nedenlerinden olmaya devam etmektedir. Kalp, böbrek, beyin ve göz damarlarındaki hasarlar önemli organ yetersizliklerine neden olur. Hipertansiyonun 18 yaş üstü erişkin yaş grubunda Türkiye’de görülme sıklığı yüzde 30,3 gibi yüksek orandadır. Hipertansiyonu önemli bir sorun yapan faktörlerden birisi hiç belirti vermemesi ve bu hastalıkla ilgili farkındalığın düşük olmasıdır. Nitekim ülkemizde yapılan PATENT çalışmasında hipertansif olduğunun farkında olmayanların oranı yaklaşık yüzde 46. Ayrıca ülkemizde hipertansiyon son dönem böbrek yetmezliği yaparak diyalize girenler arasında en yüksek ikinci nedendir" dedi.
"KBH’nin en sık görülen nedenleri diyabet, glomerüler böbrek hastalıkları ve hipertansiyondur"
Diyabetin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde sıklığı giderek artan önemli bir sağlık sorunu olduğuna dikkat çeken Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Özkan Güngör ise "Diyabet, kronik böbrek hastalığının (KBH) en sık nedenidir. Ülkemizde 2023 yılı verilerine göre diyalize giren hastaların yüzde 34’ünde neden diyabetik böbrek hastalığıdır. Diyabetik böbrek hastalığının en erken ve önemli bulgusu idrarla protein atılımının artmış olmasıdır, bu zamanla daha da artar ve böbrek yetmezliği gelişir. Diyabetik böbrek hastalığı ne kadar erken saptanırsa ilerlemesini engellemek o kadar kolay olabilir. Diyabetik hastalarda böbrek hastalığı açısından düzenli tarama yapılması, erken tanı açısından gereklidir. Diyabetik hastalarda iyi glisemik kontrol sağlanması oldukça önemlidir. KBH’nin en sık görülen nedenleri diyabetin yanı sıra glomerüler böbrek hastalıkları ve hipertansiyondur. KBH, sessiz bir hastalıktır. Farkındalığı oldukça düşüktür. Türk Nefroloji Derneği (TND) tarafından yapılan Türkiye Kronik Böbrek Hastalığı Prevalans Çalışması’na (CREDIT) göre ülkemizde KBH’nin farkındalığı yüzde 5,7 bulunmuştur. Günümüze uyarlandığında, basit bir hesapla ülkemizde 10 milyonun üzerinde KBH’li kişi bulunduğu ve sorunun boyutunun ülkemiz için tahmin edilenin çok üzerinde olduğuna dikkat çekmektedir. KBH hastalarının daha erken evrede tespit edilip tedavi edilmesi ile KBH’nin ilerlemesi yavaşlatılabilir, böylece son dönem böbrek yetmezliği önlenebilir ve kardiyovasküler riskler azaltılabilir. Ayrıca KBH, ülke ekonomisine önemli bir maddi yük de getirmektedir, özellikle diyaliz ve böbrek nakli oldukça maliyetlidir" diye konuştu.
"Böbrek hastalıklarının önlenmesi ve erken teşhisinin önemine dikkat çekerek farkındalığın artırılmasını hedefliyoruz"
Raporla ilgili değerlendirmede bulunan AstraZeneca Türkiye Ülke Başkanı Ecz. Serkan Barış ise "Kronik böbrek hastalığı ülkemiz için ciddi bir halk sağlığı sorunu. KBH’nin sağlık sistemi üzerindeki yükü giderek artıyor. Bu trendi tersine çevirmek için çok yönlü ve çok paydaşlı stratejiler geliştirmemiz gerekiyor. Bu rapor ile de sadece bir durum tespiti yapmayı değil, aynı zamanda sürdürülebilir bir sağlık sistemi için öneriler geliştirmeyi amaçladık. Bu raporumuz ile böbrek hastalıklarının önlenmesi ve erken teşhisinin önemine dikkat çekerek toplum, hekimler ve politika yapıcılar arasında farkındalığın artırılmasını da hedefliyoruz. Çünkü AstraZeneca olarak, sadece tedavi çözümleri geliştirmekle kalmıyor, aynı zamanda sağlıkta eşitliğe katkı sunmayı da misyonumuzun önemli bir parçası olarak görüyoruz. Bu amaçla, Türk Nefroloji Derneği gibi değerli paydaşlarımızla iş birliği yaparak, KBH konusunda kamuoyunu bilinçlendirme çalışmalarına katkı sağlamaktan mutluluk duyuyoruz. Tüm paydaşlarımızla sağlıklı bir toplum için birlikte hareket etmeye ve ortak çözümler geliştirmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
"Türkiye evde hemodiyaliz tedavisi sunan ülkeler içerisinde üçüncü sırada"
Konuşmasında hemodiyaliz hakkında önemli bilgiler veren Türk Nefroloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ercan Ok, "Organ teminindeki yetersizlikler veya böbrek nakline engel olabilen ek sorunlar nedeniyle, ülkemizde ve tüm dünyada en yaygın kullanılan yöntem merkezde hemodiyalizdir. Hemodiyaliz hayat kurtarıcı bir tedavidir, dünyada 3 milyonu aşkın hasta bu sayede yaşamlarını sürdürebilmektedir. Hastaların pek çoğunda sıkı bir diyet uygulaması ve çok sayıda ilaç kullanma zorunluluğu söz konusudur. Evde hemodiyaliz iki ay eğitim sonrası hastanın evinde, hasta veya hasta yakını tarafından yapılır; keza diyaliz hemşiresi tarafından yapılması da mümkündür. Hâlihazırda en çok sayıda hastaya evde hemodiyaliz tedavisi olanağı sunan ülkeler sıralamasında Türkiye, ABD ve İngiltere’den sonra üçüncü ülke konumuna yükselmiştir" dedi.
"Diyaliz yöntemi ile vücutta biriken zararlı atıklar vücuttan uzaklaştırılabilir"
Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İsmail Koçyiğit, "Böbreğin fonksiyonunu yerine getiremez hale gelmesinin sonucunda vücutta zararlı maddeler birikmeye başlar ve sonuç olarak diyaliz ve böbrek nakli uygulanması gerekebilir. Günümüzde diyaliz hemodiyaliz ve periton diyalizi olmak üzere iki farklı şekilde uygulanabilir. Periton diyalizinde hastanın periton boşluğuna yani karın boşluğuna bir kateter yerleştirilir. Ardından özel diyaliz solüsyonu bir iğne yardımıyla kateterden karın zarına verilir. Periton diyalizini hemodiyalizden ayıran en önemli özelliği hastaların diyaliz işlemini kendilerinin yapabilmesidir. Bu sayede hastalar günlük aktivitelerini kısıtlamak zorunda kalmazlar" şeklinde konuştu.
Konuşmasına devam eden Koçyiğit, "Bu hastalık her bin canlı doğumda bir görülen kalıtsal bir hastalık ve iki cinsiyette aynı sıklıkta görülmektedir. Polikistik böbrek hastalığı olan kişilere evlilik öncesi genetik danışmanlık önerilmektedir. ODPBH ismi itibarıyla böbrek hastalığı olarak bilinse de sadece böbrekleri etkilemez. Çeşitli organ ve sistemlerde hastalığın etkileri sık görülebilmektedir. Ayrıca hastalığa eşlik eden şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kalp hastalığı gibi durumlar hastada mevcut ise diyalize gidiş süreci çok daha hızlı olabilmektedir. Ayrıca ilk başvuruda hastanın eşi haricinde diğer birinci derece akrabaları hastalık araştırılması için polikliniğe çağrılır" diyerek sözlerini tamamladı.