ASAYİŞ - 15 Nisan 2025 Salı 17:49

Mattia Ahmet Minguzzi’nin mezarını tahrip eden şüpheli tutuklandı

A
A
A
00:00
00:00
HD

Kadıköy’de uğradığı bıçaklı saldırıda hayatını kaybeden 15 yaşındaki Maattia Ahmet Minguzzi’nin mezarını tahrip eden şüpheli tutuklandı.

İstanbul’un Kadıköy ilçesinde uğradığı bıçaklı saldırı sonucu hayatını kaybeden 15 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzi’nin Bahçelievler’deki mezarı tahrip edilip, çevresine zarar verilmişti. Kabristandaki mezarın talan edilmesi ile ilgili re’sen başlatılan soruşturma devam ederken, faillerin yakalanması için İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde özel ekip oluşturulmuştu. Polis ekipleri tarafından Mattia Ahmet Minguzzi’nin mezarını tahrip eden D.A. adlı şüpheli yakalanmıştı. Şüpheli D.A. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği ifadenin ardından tutuklama talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hakimliği tarafından ‘ibadethanelere ve mezarlıklara zarar verme’ suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Melike İnal

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Samsun’daki heyelan faciasında dikkat çeken ‘toplanma alanı’ tabelası Samsun’da 2’si çocuk 3 kişinin hayatını kaybettiği heyelan faciasında, olay yerinde bulunan "Acil Durum Toplanma Bölgesi" tabelası dikkat çekti. Olay, dün gece saat 23.20 sıralarında Canik ilçesi Toptepe Mahallesi’nde, Lovelet AVM yanındaki Opet akaryakıt istasyonunda meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, dağdan kopan toprak ve kaya parçaları akaryakıt istasyonunun oto yıkama kısmına düştü. Bu sırada aracını yıkayan Kaya ailesi göçük altında kaldı. İhbar üzerine bölgeye çok sayıda arama-kurtarma ve sağlık ekibi sevk edildi. Çalışmalar sonucu anne Çiğdem Kaya yaralı olarak enkazdan çıkarılarak hastaneye kaldırıldı. İş makineleri yardımıyla sürdürülen çalışmalarda önce göçük altındaki araca, ardından baba Adem Kaya (36) ile çocukları Açelya (5) ve Alya Kaya’nın (7) cansız bedenlerine ulaşıldı. Olayın ardından akaryakıt istasyonu müdürü K.Y. (62), "taksirle ölüme sebebiyet vermek" suçundan gözaltına alındı. "Acil Durum Toplanma Bölgesi" tabelası Heyelanın meydana geldiği bölgede bulunan "Acil Durum Toplanma Bölgesi" tabelası ise dikkat çekti. AFAD yetkilileri, tabelanın kurumlarına ait olmadığını, işletme tarafından konulmuş olabileceğini ifade etti. Tabelayı kimin koyduğu ise merak konusu oldu. Samsun Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Atilla Tekcan ise olay yerinde yaptığı açıklamada, "Söz konusu alandaki araç yıkama yeri ruhsatsız bir alandır. Olay anında bölgede çok sayıda kişinin bulunmaması, daha büyük bir faciayı önlemiştir. Ayrıca bu alanın ‘Acil Durum Toplanma Bölgesi’ olarak ilan edilmesi, bu tür yerlerin daha titiz araştırılarak belirlenmesi gerektiğini göstermektedir" dedi.
Sivas Uzmanı uyardı, yanlış beden algısı ölüme götürebiliyor Bireylerin sosyal medyadaki insanlardan etkilenerek kilo vermeye başladıklarını belirten Uzman Psikolog Kerime Begüm Özkaya, bu durumun ilerleyen süreçte ölüme kadar götürebileceğini söyledi. Anoreksiya Nervoza, kişinin gerçekte zayıf olmasına rağmen kendisini kilolu hissetmesi sonucu ortaya çıkan psikolojik kökenli bir yeme bozukluğu olarak biliniyor. Anoreksiya, fiziksel ve psikolojik açıdan ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Genellikle ergenlik döneminde başlayan anoreksiya, en sık 12-20 yaş arası genç kızlarda görülüyor. Erkeklere göre kızlarda yedi kat daha fazla rastlanan hastalık, sosyal medya ve çevresel baskılarla daha da yaygın hale geliyor. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Medicana Sivas Hastanesinde görevli Uzman Psikolog Kerime Begüm Özkaya, kişinin kendini şişman olarak algılayıp sürekli bir kilo verme eğilimi içerisinde olması olduğunu ifade ederek, insanların bu rahatsızlığı psikolojik bir takıntı haline getirdiğini vurguladı. "İnsan sağlığın etkiliyor" Begüm Özkaya, bireylerin çevredeki insanlar tarafından aşırı kilo verdiği anlaşılana kadar kilo verme sürecinin devam ettiğini belirterek, "Anoreksiya nervozanın kelime anlamı sinirsel iştah kaybıdır. Anoreksiya hastalığının en belirgin özelliği kişinin kendini şişman olarak algılayıp sürekli bir kilo verme eğilimi içerisinde olmasıdır. Kişi aynanın karşısında kendisine baktığında ne kadar zayıf olup fit görünse de, kilolu olduğu düşüncesine kapılır. Kişi bu durumu psikolojik olarak takıntı haline getirir. Devamlı olarak kilo verme eğilimi içerisindedir. Yeme bozukluğu alanına giren anoreksiya, hem fiziksel hem de psikolojik olarak insan sağlığını etkilemektedir. Fiziksel olarak kişi uyku problemleri yaşadığı için enerji kaybı yaşar ve hareket etmekte zorlanır. Psikolojik olarak obsesif kompulsif bozukluğu, depresyon ve anksiyete şeklinde çeşitli psikolojik rahatsızlıklarla karşımıza çıkar. Anoreksiya hastalığı olan insanlar mükemmeliyetçi insanlardır. Hırslı oldukları için sürekli kilo verme ve fit görünme eğilimi içeresindedir. Kişi, hayatından karbonhidrat ve şekerli gibi besinleri çıkarıp kalori hesabı yapmaya başlar. Çevredeki insanlar tarafından aşırı kilo verdiği anlaşılana kadar kilo verme süreci devam eder. Daha sonra zararlı olan ilaç, kahve ve çay gibi takviyelere başlar" dedi. "Tedavi edilmesi gerekiyor" Bazı hastaların yatarak tedavi edilmesi gerektiğini söyleyen Özkaya, "Anoreksiya genellikle ergenlik dönemi geçiren 12-20 yaş aralığındaki kız çocuklarında daha çok görülür. Erkeklere göre kızlarda 7 kat daha fazla görülür. Nadir bir durum olsa da yetişkinlerde de anoreksiya hastalığı ortaya çıkmaktadır. Sosyal medyanın etkisi ile genç kızlarda, manken gibi görünme düşüncesi oluşuyor. İnternetteki kızlar gibi görünmem, zayıf olmam lazım gibi düşüncelere kapılıp kişi kilo vermeye başlıyor. Biyolojik olarak genetik faktörler de karşımıza çıkıyor. Hastanın ailesinin geçmişine bakıp, yeme bozukluğu veya çeşitli psikolojik rahatsızlıkların aktarımı olup olmadığına bakıyoruz. Tedavi olunmadığında kişinin yaşamını olumsuz şekilde etkileyecek boyuta gelmektedir. Tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Kişinin diyetisyen, psikolog ve psikiyatri eşliğinde komplike bir tedavi görmesi gerekir. Kişi vücut ağırlığının yüzde 30’unu kaybetmişse ayakta değil, yatarak tedavisine devam edilmesi büyük önem arz etmektedir. Dikkat edilmediği takdirde sonuçları kişinin yaşamsal ve bedensel vücut ağırlığını etkilediği için yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyip ölüme kadar götürmektedir" diye konuştu.
Kastamonu Telefonda tartıştığı köy muhtarını öldüren sanık, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı Kastamonu’da su sayacı okuma konusunda telefondan çıkan tartışmanın ardından köy muhtarını öldüren sanık, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Olay, 28 Nisan 2024 tarihinde Merkez ilçesine bağlı Kuzyaka köyü Baylar Mahallesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, 31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinin ardından Kuzyaka köyü muhtarı olarak seçilen Mehmet Başoğlu, mahalledeki evlerdeki su sayaçlarını okuyarak ücretlerini toplamak istedi. 2014-2019 yılları arasında aynı köyde muhtarlık yapan Mehmet Depişgen, kendisini telefonla arayan ve husumetli olduğu yeni muhtar Mehmet Başoğlu’na su parasını ödemeyeceğini söyledi. Bu sebeple eski muhtar Depişgen ile yeni muhtar Başoğlu arasında telefonda tartışma çıktı. Yaşanan tartışmanın ardından Başoğlu, azası ile su faturası için mahallede yaşayan bir vatandaşın evine gitti. Bu sırada Depişgen, Başoğlu’nun bulunduğu evin önüne gelerek pompalı tüfek ile üç el ateş açtı. Bahçede beklerken kurşunların isabet ettiği muhtar Başoğlu, olay yerinde hayatını kaybetti. Olayın ardından 2014-2019 yılları arasında aynı köyde muhtarlık yapan cinayet zanlısı Mehmet Depişgen, jandarma ekiplerince yakalanarak çıkarıldığı adli makamlarca tutuklandı. Sanık Mehmet Depişgen hakkında "kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle bir kişiyi öldürme" suçundan Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı. Davanın karar duruşmasında mahkeme heyeti kararını açıkladı. Sanık, muhtar Mehmet Başoğlu’nun yakınları ve avukatlar duruşmada hazır bulundu. Duruşmada konuşan Mehmet Başoğlu’nun eşi S. Başoğlu, "Mütalaa doğrultusunda sanığın en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyoruz" dedi. "Ömrüne üçüncü cinayeti sığdırmış bu kişinin toplumdan tamamen soyutlanarak en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyoruz" Başoğlu ailesinin avukatı İ.D. ise sanığın köyde bir korku etkisi oluşturduğunu ifade ederek, "O sayacı okuyamıyorsa ya da o sayacı okutturmuyorsa muhtar elbette kolluklardan yardım isteyecek ve köyün suyunun kesilmemesi için bu sayaçları okuyacaktır. Köye sanık korku kurmuştur. Kardeşini ve babasını öldürmüştür. Köyde kurduğu korku ile muhtar daha seçilmiştir. Köyden birisi cesaret edip şikayet etmiş ve muhtarlığı düşürülmüştür. Muhtar seçilemediği için husumet beslemesi, ’size muhtarlık yaptırmayacağım’ diyerek ilk görüşmede kendisi önce küfür etmiştir. Bu yüzden görevi yaptırmamak için devleti dahi yok sayarak herhangi bir tahrik altında suçu işlememiştir. En küçük şekilde tahrik bile yoktur. Ömrüne üçüncü cinayeti sığdırmış bu kişinin toplumdan tamamen soyutlanarak en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyoruz" diye konuştu. "Ben bu olayı kesinlikle isteyerek yapmadım, mecbur bırakıldım" Duruşmada kendisini savunan Mehmet Depişgen ise, "Ben kümese girdim, kümeste yaşıyordum. Ne camiye gittim, ne mevlide gittim, ne düğüne gittim. Benim çocuklarım mağdur olmasın istemedim. Benim çocuklarım mağdur olmasın, başım belaya girmesin diye bunlardan kaçabildiğim kadar kaçmaya çalıştım. Bana tezgah kurdular. ’Mehmet’e küfür edelim, onu tahrik edelim, o da tüfekle muhtarı öldürsün’ istediler. . Benim kimseyle bir işim yoktu. Kendi halimde yaşıyordum. Ben canavar mıyım, hayır, Türkiye vatandaşı birisiyim. Ben canavar da değilim, cani de değilim. Beni mecbur bıraktılar. Ben olsam kapıya çıkmazdım, hem bana küfür edeceksin hem de köy meydanına çağıracaksın, ondan sonra da kapıya çıkacaksın. Evden çıkmasa, bana bir şey demese ben orada bağırıp çağırıp gidecektim. Kimseye de bir şey olmayacaktı. Ben kendimi yargıladım. Ben kendimi yargılayacak bir insanım. Benim bu olayda hiçbir suçum yoktur. Ben suçsuzum, bana silah doğrultulmasaydı ateş etmezdim. Ben muhtarın vurulduğunu dahi görmedim. Kaçıp gittim, ben onu vurmasam o beni vuracaktı. Takdir yüce mahkemenin, adaletin tecelli etmesini istiyorum. Ben buraya düştükten sonra, çocuklarım mağdur olduktan sonra ceza verseniz ne olur" şeklinde konuştu. "İlk küfür ve eylem karşı taraftan gelmiştir" Sanık avukatı ise, "Köylerde su parası diye bir şey yoktur. Suyu, Türk köylüsü ücretsiz kullanıyor. Su parası köylüler ödemiyor, su parası diye bir şey yoktur. Suyu evlere pompalayan, gitmesini sağlayan elektrik sisteminin ücreti vardır. Toplanan para da bununla ilgilidir. Müvekkilim hiçbir sebep olmadan bu eylemi gerçekleştirmesi olağan değildir. İlk küfür ve eylem karşı taraftan gelmiştir. Şüpheden sanık yararlanır uygulamasının, tahrik indirimlerinin uygulanmasını, adaletin işini kolaylaştırıp tüfekle birlikte kendisi teslim olmuştur. Olayın şokunu atlatamamış, susma hakkını bu yüzden kolluktaki ifadesinde kullanmıştır. Şimdi mahkemenizde de olayı tüm çıplaklığıyla anlatmıştır. Bu yüzden müvekkilimin beraatına, tahrik hükümlerinin de uygulanmasına karar verilmesini talep ediyoruz" ifadelerini kullandı. Savunmaların ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, daha önceki sabıkasını da göz önünde bulundurularak sanığı ’kasten öldürme’ suçundan, hiçbir tahrik ve indirim hükümleri uygulanmadan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı.