SAĞLIK - 11 Kasım 2024 Pazartesi 10:53

İstanbul İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Güner’den “Yenidoğan çetesi” açıklaması!

A
A
A

Türkiye’yi sarsan ’Yenidoğan çetesi’ operasyonunda duruşma tarihi 18 Kasım olurken, İstanbul İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Abdullah Emre Güner, yaptığı açıklamada, “7-24 denetimlerimize devam ediyoruz. İçimizde sistemi baltalamayı düşünenler varsa adli, idari olarak her türlü takibimizi yapıyoruz. Son 3 ayda özel sağlık kuruluşlarına 6 bine yakın denetim yaptık, 11 milyon liraya yakın ceza kestik. Kamu, özel ayrımı olmaksızın denetimi sağlıyoruz. Sağlıkçıya güvensinler, onlar milletin evlatları çürük elmalar olabilir, onları ayıklayacağız” dedi.

112 Acil Çağrı Merkezi’nde çalışan kişilerle iş birliğinde acil durumdaki bebekleri anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitelerine sevk ederek bebek ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç elde ettikleri iddiasıyla sağlık çalışanlarına yapılan ‘Yenidoğan çetesi’ operasyonu tüm Türkiye’yi sarsmıştı. Olayda adı geçen hastaneler kapatılarak tedavi gören hastalar kamu hastanelerine sevk edilirken zanlılarla ilgili hazırlanan iddianame sonrası ilk duruşma tarihi 18 Kasım’a verildi. İstanbul İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Abdullah Emre Güner de megakentte sürdürülen denetimlere ilişkin açıklamalarda bulundu. Yanlışa karşı kimseye göz açtırmamak adına çalışmaların her daim sürdüğünü aktaran Doç. Dr. Güner, vatandaşların sağlık çalışanlarına güvenmesi gerektiğini söyledi.

“3 ayda özel sağlık kuruluşlarına 6 bine yakın denetim”

Türkiye’nin sağlık alanında dünyada adından söz ettiren bir ülke haline geldiğini, büyük emeklerle sunulan sağlık hizmetinde sürekliliğin çok önemli olduğunu aktaran Güner, 7/24 denetimleri devam ettirdiklerini belirtti. Doç. Dr. Güner, denetimlerde kamu özel ayrımı yapılmadığını belirterek, “Üst düzey sunduğumuz sağlık hizmetinin devamlılığı bizim için çok önemli. Sağlıkta tüm dünyaya örnek olacak bir noktadayız ondan dolayı bu sistemi sekteye uğratacak herhangi bir hususun ortaya çıkmaması için 7-24 denetimlerimize devam ediyoruz. Bu kamu, özel ayrımı olmaksızın içimizde bu konuyu, sistemi baltalamayı düşünen, planlayan insanlar varsa biz adli, idari olarak her türlü takibimizi yapıyoruz. Son 3 ayda özel sağlık kuruluşlarına 6 bine yakın denetim yaptık, 11 milyon liraya yakın ceza kestik. Burada aslında cezaların, rakamların çok bir önemi yok. Üst düzey sunduğumuz sağlık hizmetinin devamlılığını sağlamamız lazım.

Bizim amacımız şu: Burada büyük emekle, yüksek akademik hizmet sunuyoruz, kimseye göz açtırmadan elimizden geldiğince devamlılığını sağlayacağız inşallah. Aksaklıklar olabilir, önemli olan bunlara hızlı müdahale etmek ve düzeltmek. Kamu, özel ayrımı olmaksızın İstanbul’da Sağlık Bakanlığı, İl Sağlık Müdürlüğü olarak sunulan bütün sağlık hizmetinin denetimini sağlıyoruz ve şu konuda vatandaş müsterih olsun; tüm dünyaya örnek, tüm dünyanın gıptayla baktığı sadece covid pandemisindeki başarıyla bile tüm dünyaya örnek olmuş bir sağlık sistemimiz var. Müsterih olsunlar, sağlıkçıya güvensinler, onlar bu milletin evlatları ve parçaları, kötü, çürük elmalar olabilir, onları ayıklayacağız” dedi.

Öte yandan Sağlık Bakanlığı’nca "Yenidoğan çetesi"ne ilişkin yapılan operasyon sonrası Türkiye genelinde özel ve kamu hastanelerindeki denetimler sıklaşırken Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun talimatıyla Türkiye’nin önde gelen yenidoğan uzmanlarının yer aldığı "Yenidoğan Yoğun Bakım Denetim ve Değerlendirme Bilimsel Komisyonu" oluşturuldu. Komisyonun kamuda ve özeldeki bütün hastanelerin yenidoğan yoğun bakımlarında işleyiş ile denetim süreçlerini takip etmesi planlanıyor.

Hasibe Karadağ - Emre Baba

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muğla MEAH’ta iç hastalıkları kliniğinin 28’inci uzmanı oldu Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı’nda (AD) uzmanlık eğitimini tamamlayan Dr. Anıl Uğurlu, 11 Kasım 2024 tarihinde gerçekleştirilen uzmanlık sınavını başarıyla geçerek İç Hastalıkları Kliniğinin 28. uzmanı olmaya hak kazandı. Dr. Uğurlu’nun uzmanlık sınavı, İç Hastalıkları AD Başkanı Prof. Dr. Emine Figen Tarhan başkanlığında, alanında uzman akademisyenlerden oluşan bir jüri tarafından gerçekleştirildi. Jüride, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Neşe Çınar, Gastroenteroloji Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Burak Özşeker, Nefroloji Bilim Dalı’ndan Doç. Dr. Alper Alp ve İç Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan Dr. Öğr. Üyesi İsmail Kırlı yer aldı. Dr. Anıl Uğurlu’nun uzmanlık tez çalışması, “Romatoid Artritli Hastalarda Albümin-Fibrinojen Oranı ve CRP-Albümin Oranının Hastalık Aktivasyonu ile Karşılaştırılması” başlığıyla, tez danışmanı Prof. Dr. Emine Figen Tarhan rehberliğinde tamamlandı. Bu önemli çalışmasıyla Dr. Uğurlu, bilimsel katkıda bulunarak uzmanlık unvanını kazandı. Dr. Anıl Uğurlu, Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden uzmanlık unvanı alan 158. araştırma görevlisi hekim oldu. Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi, yaptığı açıklamada Dr. Anıl Uğurlu’yu tebrik ederek, kendisine meslek hayatında başarılar diledi. Hastane yönetimi, uzmanlık sürecinde emeği geçen tüm akademik kadroya da teşekkürlerini iletti.
İstanbul Gereksiz alışveriş, geçici olarak iyi hissetmek için yapılıyor Türkçe’ye kıyamet harcaması ya da mahrumiyet harcaması olarak çevrilen “Doom spending”, kişilerin olumsuz ruh hallerinden kaçınmak ya da bu durumların etkisini azaltmak için gereksiz alışveriş yapmaları anlamına geliyor. Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Ensari, iş, aile ve sosyal çevre kaynaklı streslerin bireyleri bir kaçış aracı olarak alışverişe yönlendirebileceğini söyledi. Harcama yapmadan önce duygusal durumun değerlendirilmesinin bireyin alışverişin altında yatan nedenleri anlamasına yardımcı olacağını belirten Ensari, duygusal farkındalığın, gereksiz harcamaların azaltılmasını sağlayabileceğini kaydetti. İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Ensari, Türkçe’ye kıyamet harcaması ya da mahrumiyet harcaması olarak çevrilen “Doom spending” kavramına ilişkin değerlendirmede bulundu. Doom spending yani kıyamet harcaması nedir “Doom spending” kavramının “Ekonomik belirsizlik veya kişisel stres gibi olumsuz durumlar karşısında, bireylerin kontrolsüz veya gereksiz harcama yapma eğilimlerini tanımladığını belirten Ensari, “İngilizce ‘doom’ kelimesi, ‘kıyamet’ ya da ‘son’ anlamına gelirken, ‘spending’ kelimesi ‘harcama’ demektir. Dolayısıyla ‘Doom spending’, ‘Kıyamet harcaması’ ya da metaforik anlamda ‘Mahrumiyet harcaması’ olarak Türkçe’ye çevrilebilir. Kişilerin olumsuz ruh hallerinden kaçınmak ya da bu durumların etkisini azaltmak için gereksiz alışveriş yapmaları anlamına gelir. Kişilerin bilinçli veya bilinçsiz olarak pek düzenli olmayan duygusal ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla alışveriş aktivitelerine yönelmelerini temsil eder” diye konuştu. Geçici olarak iyi hissetmek için yapılıyor Doom spending’in nedenlerine değinen Ensari, “Global ekonomik kriz ile birlikte bireyler, belirsizliğin tetiklediği gelecek kaygısı yaşar. Bugün için gereksiz alışveriş yaparak kendilerini geçici olarak iyi hissetmeye çalışırken; öte yandan gelecekte karşılaşabilecekleri olumsuzluklara karşı kendilerini güvence altına almak amacıyla harcamalarını artırabilirler” dedi. Stresten kaçmanın bir yolu olarak görülebilir Kıyamet harcamasının nedenlerinden birinin de stres ve endişe olduğunu kaydeden Ensari, “İş, aile ve sosyal çevre kaynaklı stresler, bireyleri bir kaçış aracı olarak alışverişe yönlendirebilir. Bu da yine geçici bir rahatlama sağlar. Duygusal boşluk hissi veya stresle başa çıkma mekanizması olarak, birçok insan alışverişe yönelir. Bu durum, bireylerin kendilerini geçici olarak daha iyi hissetmelerine neden olur ve harcama davranışını pekiştirir. Duygusal yeme gibi, bu tür harcamalar da bireylerin stresle baş etme yöntemlerinden biri haline gelebilir” diye konuştu. Çevrimiçi alışveriş ve sosyal medya etkili oluyor “Çevrimiçi alışverişin kolayca erişilebilir olması, anlık indirimler ve reklamlardan etkilenme, bu sendromun yaygınlaşmasına katkıda bulunabilir” uyarısında bulunan Ensari, “Sosyal medyanın etkisiyle kişiler, diğer insanlarla kendi hayatlarını kıyaslayarak duygusal bir tatminsizlik ya da yetersizlik hissedebilirler. Bu hisleri gidermek için alışverişe yönelebilirler” dedi. Pişmanlık ve derin stres duyguları oluşabilir Gereksiz harcamaların zamanla birikerek kişisel bütçeleri zorlayabileceğini ve borçların artmasına yol açabileceğini ifade eden Ensari, “Kısa vadede rahatlama sağlasa da uzun vadede sorunun farkına varılmasıyla birlikte pişmanlık ve daha derin stres duyguları oluşabilir. Zamanla artan stres tekrar alışveriş yapma isteğini tetikleyerek kısır döngü oluşturur. Bu durum, uzun vadede finansal krizlerle sonuçlanabilir” uyarısında bulundu. Uzun vadede ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir Sürekli kaygı ve stresle başa çıkmak için yapılan harcamaların, geçici bir rahatlama sağlasa da uzun vadede ruhsal sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirten Ensari, “Bu tür harcamalar, bireylerde anksiyete ve depresyon riskini artırır, bu da ruhsal durumun daha da kötüleşmesine neden olabilir” dedi. Pek çok olumsuz sonuçlara yol açabilir Aşırı harcamanın, aile içindeki ilişkileri olumsuz etkileyebileceğini de belirten Ensari, “Finansal sorunlar, çiftler arasında anlaşmazlıklara ve gerginliğe yol açabilir. Ekonomik baskılar, artan iletişim sorunlarına ve ilişkilerin zedelenmesine sebep olabilir. Harcamalar yoluyla elde edilen tatmin, kısa sürelidir ve zamanla bireyde kendine güvensizlik hissine yol açabilir. Bu durum, kişisel tatmin duygusunu azaltır ve bireylerin kendilerini değerli hissetmelerini engelleyebilir” uyarısında bulundu. Kıyamet harcaması nasıl yönetilebilir Kıyamet harcaması ile başa çıkma ve bunun yönetilmesiyle ilgili tavsiyelerde bulunan Prof. Dr. Hülya Ensari, önerilerini şöyle sıraladı: Bütçe oluşturmak: Harcamaların duygusal içgüdülerle değil, ihtiyaç ve bütçe bazında yapıldığını fark etmek önemlidir. Gelire uygun bireysel bütçe oluşturmak ve bu bütçeye sadık kalmak, gereksiz harcamaların önüne geçebilir. Harcama yapmadan önce, ‘Bu alışverişe gerçekten ihtiyacım var mı?’ sorusunu sormak, bireylerin daha bilinçli kararlar almasına yardımcı olur. Alışveriş listesi yapmak: Alışverişe çıkmadan önce yapılacak bir liste oluşturmak, gereksiz harcamalardan kaçınmayı sağlar. Listeye sadık kalmak, impulsif alışverişin önüne geçer. Bireyler, ihtiyaç duydukları ürünleri önceden belirleyerek, harcamalarını daha iyi kontrol edebilirler. Duygusal farkındalık: Harcama yapmadan önce duygusal durumun değerlendirilmesi, bireylerin alışverişin altında yatan nedenleri anlamalarına yardımcı olur. Duygusal farkındalık, gereksiz harcamaların azaltılmasını sağlayabilir. İnsanlar, stresli veya kaygılı hissettiklerinde alışveriş yapma eğiliminde olabilirler; bu nedenle bu duyguları tanımak önemlidir. Hobi edinmek: Meditasyon, spor veya hobi edinme gibi sağlıklı stres yönetimi teknikleri, bireylerin kaygı seviyelerini düşürmelerine yardımcı olur. Bu tür aktiviteler, duygusal boşluğu doldurmak için daha olumlu yollar sunar. Düzenli egzersiz, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı olumlu yönde etkileyebilir. Sosyal destek, bu tür zorlukların üstesinden gelmek için önemli bir araçtır. Etkili zaman yönetimi: Zamanı etkili bir şekilde yönetmek, bireylerin günlük yaşamlarındaki baskıyı azaltabilir. Planlama yapmak, yapılacak işlerin belirginleşmesine yardımcı olur ve stres seviyesini düşürür. Bu durum, alışverişe gitme ihtiyacını azaltabilir. Kendi ihtiyaçlarını tanıma: Bireylerin gerçekten neye ihtiyaç duyduklarını anlamaları, harcama alışkanlıklarını olumlu yönde etkileyebilir. Kendi ihtiyaçlarını belirlemek, gereksiz harcamaları azaltarak finansal sağlığı iyileştirir. Bu farkındalık, bireylerin harcama davranışlarını daha bilinçli hale getirir. Zorlayıcı dönemlerde, duygusal destek almak önemlidir. Aile ve arkadaşlarla bu konuda konuşmak, duygusal yükü hafifletebilir. Ruhsal durumumuzun farkında olup; gerektiğinde ruh sağlığı uzmanından destek almak çok önemlidir.