GÜNDEM - 30 Mart 2025 Pazar 07:24

Eyüp Sultan Camii’nde bayram namazı yoğunluğunu böyle görüntülendi

A
A
A
Eyüp Sultan Camii’nde bayram namazı yoğunluğunu böyle görüntülendi

Eyüp Sultan Camii’nde bayram namazı yoğunluğunu böyle görüntülendi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Samsunlulardan boykota ’boykot’ Samsunlu vatandaşlar, ’ekonomik boykot’ çağrısını boykot ederek alışverişlerine devam etti. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından CHP Genel Başkanı Özgür Özel tarafından yerli ve milli firmalara yönelik ’boykot’ başlatıldı. Özgür Özel’in de destek verdiği "2 Nisan’da ticareti durduralım" şeklindeki boykot çağrılarına ise Samsunlu esnaf tepki gösterdi. Samsunlu vatandaşların çoğu da bu boykota uymayarak alışverişlerini yaptı. "Aileleri hariç 25 çalışanım var, kazanç sağlayamazsak vergi veremeyiz" ‘Ekonomik boykot’ çağrısına Samsunluların uymadığını belirten 25 çalışanlı simit fırını sahibi Murat Eskibaş, "Gece yarısı işimize başlıyoruz. İşletmemde 25 çalışan var. Bu çalışanların ücretlerini kazanmaya çalışıyoruz. Vatandaşlar 1 gün bunları tüketmese de olur ancak burada çalışanların kazancı da önemli. Çalışanlar da her gün evlerine bir şeyler götürmek zorunda. Bugün boykot var ancak alışveriş yapan kalabalık görünüyor. Boykot, insanların aç kalmasına sebep olmadı. Bizler esnaf olarak devlete vergi veriyoruz. Bunu vermek için de üretimden kazanmamız gerekiyor. Üretim yapamazsak vergi veremeyiz, vergi veremezsek de devlet zarar görür. O nedenle hem çalışanların maaşlarının ödenmesi hem de vergilerin ödenmesi için bu boykot kararını ‘siyasi’ olarak anlıyoruz. Vatandaşlar da boykota uymadı. Boykota uyulsaydı, iş yapamasaydık, hazırda varsa işçilere verecektik, yoksa da tek başımıza çalışacaktık" dedi. "Onlar boykot yapacaklarsa İsrail mallarını boykot etsinler" Türk malları ve esnafına yapılan boykotu tanımadıklarını ifade eden vatandaş Sinan Mamak, "Biz halk olarak boykot kararını tanımıyoruz. Onlar boykot yapacaklarsa İsrail mallarını boykot etsinler, Türk mallarını değil. Artık o galeyan işleri bitti. Türk milleti uyandı. Eskidendi o işler. Onlar kendi içlerinde bir şeyler yapmaya çalışıyorlar ama bu milleti yıldıramazlar. Kimin malını boykot yapıyorlar, Türkiye’nin malını mı? Boykot yapacaklarsa yurt dışı mallarını yapsınlar. Şimdi sokaklara çıkıyorlar. Düne kadar neden çıkmadılar? Filistin yürüyüşlerinde, 15 Temmuz’da bunlar neredeydi? Çıkmışlar Türkiye’yi lekelemeye çalışıyorlar. Bizler alışverişlerimizi de yapacağız, kendi ürünlerimizi de alacağız. Alınmayacaksa İsrail malları alınmasın, Türk malları boykot edilmesin" diye konuştu. "Çalışanların yevmiyelerini Özel mi verecek" CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e tepki gösteren vatandaş Mehmet Sağlam, "Burası Türkiye, Türk halkı boykota gerekli cevabı verir. Boykotu iyi bir karar olarak değerlendirmiyorum. Çünkü boykot edemezler. Önce kendi içindekileri temizleyecekler, boykot yapacaklar sonra dışarıya baksınlar. Tabii ki bugün alışveriş yapacağım. Türk insanıyız, kolalara boykot yapamadılar, bunlara mı boykot yapacaklar. En basitinden burada 25 çalışan var. Boykot olursa buradaki çalışanların yevmiyelerini kim verecek? Maaşlarını Özgür Özel mi verecek? Türk malının nesi boykot edilecek. O bir çıkmaza girdi ve çıkamıyor. Hiç kimse Türk mallarını boykot edemez" şeklinde konuştu. "Zarara uğrayan esnaf, tazminat davası açsın" Boykot nedeniyle zarara uğrayan çalışanların ve iş yeri sahiplerinin tazminat davası açması gerektiğini belirten Kerem Bütüner ise "Boykottan etkilenen iş yerleri tazminat davası açabilirler. Bence her türlü kazanabilirler. Sonuç olarak ekmeklerine taş koyuluyor. Ben de bugün alışveriş yapıyorum. Ayrıca ihtiyacım olan ne varsa bugün alacağım. Boykota uymayacağım" ifadelerini kullandı. Bayram sonrası olmasına rağmen cadde ve sokaklarda kalabalık oluşturan Samsunluların alışverişlerine ‘ekonomik boykota’ aldırış etmeden devam ettikleri görüldü.
Muğla 7 yıllık korkunç sır çözüldü Muğla’nın Ortaca ilçesinde 7 yıl önce çöp konteynerinde poşet içerisinde ölü bulunan kız bebeğin katilinin annesi olduğu ortaya çıktı. Gözaltına alınan anne Gülcan Deniz (42), suçunu itiraf etti. Olaydan bilgisi olduğu belirlenen baba İsmail Deniz (43) ile birlikte adliyeye sevk edilen çift, çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Olay, 10 Temmuz 2018 tarihinde Muğla’nın Ortaca ilçesi Ekşiliyurt Mahallesi’nde meydana geldi. Vatandaşlar, bir çöp konteynerinde poşet içinde bebek cesedi buldu. 112 Acil Çağrı Merkezi’ne yapılan ihbar üzerine olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Yapılan incelemelerde, bebeğin doğumdan hemen sonra göbek bağı bile kesilmeden çöp konteynerine atıldığı ve hayatını kaybettiği belirlendi. Muğla İl Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri, 7 yıl sonra dosyayı tekrar açtı. Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde yürütülen çalışmalarda, olay yerinde bulunan bir çikolata ambalajının poşeti kilit ipucu oldu. Polis ekipleri, poşetin ait olduğu mağazanın Temmuz 2018’e ait 30 günlük güvenlik kamerası kayıtlarını inceledi. Yapılan analizler sonucunda, şüphelinin Gülcan Deniz olduğu tespit edildi. Polis ekipleri tarafından gözaltına alınan anne Gülcan Deniz, ifadesinde korkunç gerçeği itiraf etti. Deniz, bebeğin kendisine ait olduğunu, eşinin kendisine sürekli eziyet ettiğini, bu yüzden çocuğu doğurmak istemediğini söyledi. Evin salon kısmında doğum yaptığını, ardından bebeğin boynuna bez parçasıyla düğüm attığını ve bir poşete koyarak çöp konteynerine attığını anlattı. Olaydan bilgisi olduğu belirlenen baba İsmail Deniz de gözaltına alındı. Polis merkezinde tamamlanan işlemlerin ardından anne Gülcan Deniz ve eşi İsmail Deniz, adliyeye sevk edildi. Çift, çıkarıldıkları nöbetçi sulh ceza hakimliği tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Kocaeli İzmit Körfezi’ne akan 12 dere yakından izleniyor İzmit Körfezi’ne akan 12 derede su kalitesi aylık periyotta takip ediliyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, İzmit Körfezi’nin su kalitesini izlemek ve kirliliği önlemek amacıyla TÜBİTAK-MAM ile koordineli çalışıyor. Bu kapsamda İzmit Körfezi’ne dökülen Kumla, Ağa, Ambarlı, Saz, Ova, Narca, Kiraz, Halı, Hisar, İhsaniye, Kaytaz ve Karakoç derelerinden alınan su numuneleri, TÜBİTAK MAM laboratuvarlarında inceleniyor. Numunelerden debi, sıcaklık, pH, çözünmüş oksijen ve iletkenlik gibi kimyasal-fizikokimyasal parametreler sahada ölçülürken, laboratuvarda organik kirlilikler ve besin elementi analizleri yapılarak su kalitesine dair güncel veriler elde ediliyor. Böylece Körfez’deki su kalitesi anlık olarak takip edilerek gerekli önlemler alınabiliyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, İzmit Körfezi’ni ileri biyolojik arıtma tesisleriyle donatarak temiz bir deniz ekosistemi oluşturmayı hedefliyor. 2007 yılından bu yana TÜBİTAK MAM ile yürütülen "İzmit Körfezi Su Kalitesinin ve Karasal Girdilerin İzlenmesi ve Kirliliğin Önlenmesine Yönelik Önerilerin Geliştirilmesi Projesi" kapsamında, Körfez’de bulunan 6 farklı deniz istasyonundan dört mevsim boyunca örnekler alınıyor. Temiz bir Körfez’e kavuşmak için son derece önemli olan su kalitesi izleme çalışmalarında elde edilen verilerin tümü, Körfez su kalitesi ve ekosistem modellerine girdi oluşturuyor. Bu sayede evsel veya endüstriyel girdilerdeki değişimlerin Körfez su kalitesine ve ekosistemine etkileri izlenebiliyor ve alınması gerekli önlemler ve alınan önlemlerin yeterli olup olmadığı belirlenebiliyor.
Kayseri Ekran kullanımında ‘üç 20’ kuralına dikkat Memorial Kayseri Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Ataş, ekrana bağlı olarak gözlerde oluşacak hastalıklara karşı tedbir alınabileceğini söyleyerek, "Göz rahatsızlıkları için ekranda üç 20 dediğimiz kurala uymalıyız" dedi. Son zamanlarda ekran kullanımının çok fazla arttığını söyleyen Memorial Kayseri Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Ataş, "Ekran kullanımı son zamanlarda gerçekten çok fazla arttı. Özellikle pandemiden sonra uzaktan çalışmanın yaygınlaşmasıyla birlikte tablet, bilgisayar, cep telefonu kullanımı arttı. Şu anda ortalama bir yetişkin ve çocuklar günün 7,5 saatini tablet ve bilgisayar ile geçiriyor. Bu çok ciddi bir oran gerçekten. Bu da çocukların birçok şeyini etkilemektedir. Sosyal ilişkilerini etkilemekte, akıl sağlığı ile ilgili problemler oluşturmakta, fiziksel sağlıklarını etkilemektedir. Örneğin çocuklar sürekli oturduğu için sürekli enerji almakta, verememekte ve kilo almaktadır. Dikkat eksikliği gibi ciddi sorunlara da yol açmaktadır. Sosyal olarak da izledikleri içerikler de şiddete meyilli ise ciddi problemlere yol açabilmektedir. Göz sağlığı ile ilgili birincisi uzun süre yani 3 saatten fazla günlük ekran kullanımının ciddi anlamda yaklaşık 4 kat miyopiyi arttırdığı biliniyor. Ciddi bir miyopi pandemisi gibi bu sorun bizi bekliyor. Bu da çok önemli bir sorun" dedi. Prof. Dr. Mustafa Ataş, ekrana fazla bakmanın dijital göz yorgunluğuna da sebep olabileceğini söyleyerek, "İkinci sorunda ‘Computer Vision Sendromu’ dediğimiz yani bilgisayara bakma sendromu ya da daha değişik adlandırılırsa ‘dijital göz yorgunluğu’ dediğimiz bir duruma yol açabilmektedir. Bu dijital göz yorgunluğunda ekrana uzun süre bakan kişilerde ciddi baş ağrıları olmaktadır. Gözlerde kızarma, batma olmaktadır. Bulanık görme de olmaktadır. Bunlar da hayat konforunu çok ciddi anlamda etkilemektedir. Diğer bir konu da göz kuruluğu. Bu durum ciddi oranda göz kuruluğuna da yol açabilmektedir. Çünkü çocuklar göz kırpmayı unutuyorlar. Uzun süre ekrana baktıkları zaman dikkatlerini oraya vererek gözlerini kırpmamaktadırlar. Normalde dakikada 20-25 kere göz kırpmaları gerekirken bu süre sürekli ekrana bakmaktan ve dikkatli bakmalarından dolayı dakikada 5’e kadar düşmektedir. Bu da ciddi göz kuruluklarına yol açabilmektedir. Bu kurulukların getirdiği gözde batma, kızarma, ağrı da ciddi sorunlardır. Eğer göz kuruluğuyla ilgili altta yatan problem varsa, bu problem daha da büyümektedir. Bunun dışında akomodasyon problemleri dediğimiz problemler de gelişebiliyor. Sürekli yakına odaklanmaktan dolayı göz kasları sürekli kasılmış halde durmakta, spazm halinde olmaktadır. Bu da gözlerde kasılmaya ve baş ağrılarına ve ciddi akomodatif spazm dediğimiz problemlere yol açabilmektedir" ifadelerini kullandı. "Ekrana bakarken 20-20-20 kuralına dikkat" Ekrandan gelecek zararlardan korunmak için koruyucu bazı tedbirler olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mustafa Ataş, "Dediğimiz gibi çok ciddi problemler oluşabiliyor. Bunlarla ilgili çok bilinçli olunması gerekiyor. Hem ailelerin de bizlerin yapabileceğimiz koruyucu bazı tedbirlerimiz var. Bunlardan bahsedecek olursak birincisi bu ekranla ilgili bakarken 20-20-20 kuralı dediğimiz bir kural var. Bu ne demek? Yani 20 inç yani Türkçesiyle çocukların 50 santimetre mesafeden ekrana bakması gerekmektedir. 20 dakikadan fazla ekranla meşgul olmaması gerekiyor. 20 dakikadan sonra da 20 saniye ara verip uzağa dalgın bakıp gözlerini dinlendirmeleri gerekiyor. Toplam olarak da en fazla 40-45 dakika ekrana bakıp sonrasında da ara verip dinlenmelerinde yarar var. Ekran süreleri ile ilgili de bir şeyler söylemekte fayda var; birincisi hem Dünya Sağlık Örgütü’nün hem de göz otörlerinin önerdikleri genelde 2 yaştan önce biz kesinlikle çocukların ekrana bakmalarını önermiyoruz. Sadece aile görüşmelerinde orada telefona bakmak dışında 2 yaşın altına ekrana bakmalarını önermiyoruz. 3-5 yaş arasında ise en fazla 60 dakika ekranda maksimum süre olarak ekrana bakmalarını öneriyoruz. 5-17 yaş arasındaki çocuklarımızın ise günde en fazla 2 saat ödevleri, okul aktiviteleri dışında ekranda zaman geçirmelerini istiyoruz. Biz bu çocuklarımızın daha çok dışarıda zaman geçirmesini istiyoruz. Hem miyopun gelişmesi hem de gözle ilgili zararların engellenmesi açısından mutlaka dışarıda vakit geçirilmesi, aktivite yapmalarını istiyoruz" dedi. Ataş, şikayetlere göre tedavi alınması gerektiğini söyleyerek, "İkincisi de tabi eğer göz kuruluğuyla ilgili şikayetlerimiz varsa bunu bir muayene edip, buna yönelik tedavi vermek gerekiyor. Suni göz yaşlarıyla desteklemek, altta yatan ek hastalığı varsa bunu tedavi etmek lazım. Bazen altta yatan düşük gözlük numaraları da bu dijital ekran yorgunluğunu arttırabilmektedir. Çok düşük astigmat bile tetiklemektedir. O yüzden bu rahatsızlığı olan kişilere muayeneden sonra eğer ihtiyaçları varsa gözlük verip sorunu tam olarak düzeltmek, gerekirse bunlara mavi ışığı engelleyen camlar vererek ekrandan bir nebze olsun korumak ve gözü rahatlatmak gerekiyor. Ayrıca ekranlarda koruyucu filtreler de önemli. Mavi filtreleri ekranlara koyarak çocuklarımızı koruyabiliriz. Mutlaka bizim de önerdiğimiz düzenli göz muayenelerini yapmak, altta yatan gözle ilgili bir problem varsa bunların tedbirlerini alıp kusurları düzeltmek gerekiyor" ifadelerini kullandı.