SPOR - 22 Ocak 2025 Çarşamba 16:19

Beşiktaş’tan, UEFA ile Athletic Bilbao heyetlerine dostluk yemeği

A
A
A
Beşiktaş’tan, UEFA ile Athletic Bilbao heyetlerine dostluk yemeği

Beşiktaş, UEFA Avrupa Ligi’nde Athletic Bilbao ile bugün evinde oynayacakları maç öncesinde UEFA Delegesi Loukas Siotropos ile Athletic Bilbao Başkanı Jon Uriarte ve yönetim kurulu üyelerini dostluk yemeğinde ağırladı.


UEFA Avrupa Ligi’nin 7. haftasında Beşiktaş bugün İspanyol ekibi Athletic Bilbao’yu konuk edecek. Müsabaka öncesinde Beşiktaş Başkanı Serdal Adalı, Asbaşkan Kaan Kasacı, Yönetim Kurulu Üyeleri Toygun Batallı ile İbrahim Şafak Sağlam ve Beşiktaş Jimnastik Kulübü Derneği ve Şirketler Grubu Genel Müdürü Seçil Aygül, Tüpraş Stadyumu’nda bulunan White Pepper Restoran’da UEFA Delegesi Loukas Siotropos ile Athletic Club Başkanı Jon Uriarte ve yönetim kurulu üyelerini dostluk yemeğinde ağırladı.


Adalı, yemeğin ardından dostça bir müsabaka olması temennisinde bulunarak, UEFA Delegesi Loukas Siotropos ile Athletic Bilbao Başkanı Jon Uriarte’ye isimleri yazılı Beşiktaş forması hediye etti.



Beşiktaş’tan, UEFA ile Athletic Bilbao heyetlerine dostluk yemeği

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Su altına dalan profesör, 2 balığın hayatını kurtardı Akdeniz Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu, dalış sırasında kopmuş misinanın oltasına takılan balıkları kurtardı. Kurtarma anında sualtı kamerasına yansıyan görüntüler, deniz ekosisteminin nasıl tehdit altında olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Denizlerimizde yaşanan insan kaynaklı çevre felaketleri hız kesmeden devam ediyor. Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu ve öğrencisi, Konyaaltı sahilinde yaptığı dalış sırasında kopmuş misinalara takılan balıkların yaşam mücadelesine tanık oldu. Üç balıktan biri hayatını kaybederken, diğer iki balığı kurtararak yeniden denize bıraktı. O anlar, su altı kamerasıyla kaydedildi. "Hayalet ağlara takılıyor" Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu olay anını şöyle anlattı: "Dalış sırasında üç balığın hayalet ağa ve kopmuş misinalara takıldığını gördük. Birisi avcılığı yasak, kırmızı listede olan Orfoz, iki tanesi de Sargoz olarak adlandırdığımız balık türüydü. Ne yazık ki bir balık çoktan hayatını kaybetmişti. Diğer ikisi ise bitkin düşmüştü. Önce sargozu kurtardım, ardından orfoza ulaştım. Ancak orfozun durumu daha karmaşıktı; misina ağzından midesine kadar ilerlemişti. Eğer misinayı tamamen çıkarmaya kalkışsaydım, yavruyu öldürebilirdim. Bu yüzden misinayı ağız kısmından kestim ve onu doğaya geri bıraktım. Zamanla vücudu misinayı atacaktır. Orfoz, avlanması yasak ve koruma altında olan bir tür, bu yüzden onu yaşama döndürmek ayrıca önemliydi. Orfozların neslinin devamı için doğada sağlıklı bir şekilde büyümeleri gerekiyor. Çünkü bu balıklar belli bir yaşa kadar dişi olarak yaşamlarını sürdürüyor ve ardından erkek bireylere dönüşerek üreme sürecinde kritik bir rol oynuyor. Eğer onları genç yaşta kaybedersek, deniz ekosistemine büyük zarar vermiş oluruz." "Ekosistem sürekli bir kayıpla karşı karşıya kalıyor" Kurtarma anları, su altı kamerasına kaydedilirken, deniz ekosisteminin karşı karşıya olduğu büyük tehlike gözler önüne serildi. Kurtarma işlemi sırasında yengeçlerin ölü balığın kuyruğunu yemeye başladığı görülürken, bu durum hayalet ağların deniz yaşamı üzerindeki yıkıcı etkisini bir kez daha kanıtladı. Prof. Dr. Gökoğlu, denizlerde kaybolan veya terk edilen balıkçılık ekipmanlarının ekosisteme verdiği zararları vurgulayarak şu ifadelere yer verdi: "Bu hayalet ağlar, deniz canlıları için birer ölüm tuzağına dönüşüyor. Balıklar ve diğer deniz canlıları bu ağlara takılarak kurtulma şansı bulamıyor. Ağlara takılan bir balık, zamanla yoruluyor, bitkin düşüyor ve ölüyor. Onu yemeye gelen diğer canlılar da aynı tuzağa düşüyor. Deniz kaplumbağaları, yengeçler ve daha pek çok deniz canlısı bu tehditten payını alıyor. Hayalet ağlara yakalanan balıkları yemeye gelen diğer canlılar da tehlike altına giriyor ve ekosistem sürekli bir kayıpla karşı karşıya kalıyor." "Bilinçsiz avlanmayı bırakın" Prof. Dr. Gökoğlu, balıkçılara bilinçli avlanma konusunda çağrıda bulunarak şu ifadeleri kullandı: "Balıkçılarımız avlandıkları bölgelerde dikkatli olmalı. Kayalık bölgelere bilinçsizce atılan oltalar ve terk edilen ağlar, ekosisteme büyük zarar veriyor. Bunun sonucu olarak hem balık popülasyonu azalıyor hem de balıkçılara ekonomik olarak zarar veriyor. Şamandıra sistemleri kullanarak bu tür zararları en aza indirebiliriz. Eğer bilinçli hareket etmezsek, denizlerimizdeki canlı çeşitliliğini hızla kaybedeceğiz." "Denizlerin geleceği tehlikede" Prof. Dr. Gökoğlu, yaşanan olayın sadece birkaç balığın hayatı ile sınırlı olmadığını, tüm ekosistem için büyük bir tehdit oluşturduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı: "Yakalanan küçük balıkları yemeye gelen büyük balıklar da hayalet ağlara takılıyor. Eğer bu döngü devam ederse, deniz canlıları sürekli bir kayıp yaşayacak ve ekosistem dengesizleşecek. Özellikle koruma altındaki türler, hayalet ağlar nedeniyle ciddi tehlike altında. Hayalet ağlar sadece balıkları değil, deniz kaplumbağalarından mercan resiflerine kadar tüm ekosistemi tehdit ediyor. Denizin derinliklerinde görünmez ölüm tuzakları oluşturan bu ağların temizlenmesi büyük bir öneme sahip." Bu olay, deniz ekosistemine zarar veren insan kaynaklı tehditlere karşı farkındalık oluştururken, Gökoğlu’nun duyarlı davranışı doğa severler ve çevreciler tarafından büyük takdir topladı.
Bursa Masum grip, ölümle sonuçlanabilir Son zamanlarda başta grip olmak üzere solunum yolu enfeksiyonlarına yakalananların sayısında artış olduğunun önemine değinen Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Reşit Mıstık, özellikle 50 yaş altındaki bireylerde, gebe kadınlarda ve kronik hastalıkları olanlarda daha ölümcül sonuçlar doğurabileceğini ifade etti. Bir çok hastanın, ’Zor iyileştim’, ’Öksürüğüm geçmedi’, ’Hala halsizim’ şikâyetlerinin devam ettiğini belirten Medicana Bursa Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Reşit Mıstık, bu virüsün insana bulaşarak ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği bu sebeple de semptomların görüldüğü an müdahale edilmesi gerektiğini söyledi. Meksika’da başlayıp dünya üzerinde 2009 yılından beri hızla yayılan H1N1 virüsünün, domuzlarda bulunan grip virüsleri ile insan grip virüslerinin genetik alışverişi yaparak yeni bir yapı kazandığını söyleyen Prof. Dr. Reşit Mıstık, Türkiye’de şu an grip mevsimi içinde olunduğunu ve Sağlık Bakanlığı verilerine göre grip vakalarında hafif bir artış gözlemlendiğini belirtti. Prof. Dr. Reşit Mıstık, domuz gribi (H1N1) virüsünün, H3N2 ve B gibi diğer grip virüslerine göre daha fazla pnömoni (zatürre) yapma eğiliminde olduğunu ve özellikle 50 yaş altındaki bireylerde, gebe kadınlarda ve kronik hastalıkları olanlarda daha ölümcül sonuçlar doğurabileceğini ifade etti. Kapı kolları gibi yüzeyler riskli olabiliyor Domuz gribinin yüksek ateş, öksürük, boğaz ağrısı, baş ağrısı, vücut ağrıları, yorgunluk, üşüme-titreme, burun akıntısı ve gözlerde kızarıklık gibi belirtileri olduğuna değinen Prof. Dr. Reşit Mıstık, "Oldukça bulaşıcı bir hastalık olan domuz gribi, öksürük ve hapşırıkla havaya yayılan damlacıklar yoluyla kişiden kişiye geçer. Bu damlacıklar herhangi bir yüzeye, örneğin kapı kolu veya musluk gibi bir yere de düştüyse farklı kişilere de bulaşa sebep olur. Domuz gribi olan bir kişinin dokunduğu yere dokunulduğunda bu hastalığa yakalanma ihtimali doğar" dedi. Erken müdahale önemli Domuz gribinin tedavisinin, virüsün bulaştığı ilk 48 saat içinde başlanması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Reşit Mıstık, "Erken müdahale ile semptomların hafifletilebilir ancak hastalığın oluşturduğu yan etkiler önlenemez. Bu nedenle de grip ve benzeri hastalıklarla ilgili herhangi bir semptom görüldüğünde, sağlık kuruluşlarına başvurulması ve uzman bir hekimden yardım alınması önem taşımaktadır. Hekimler, grip ve benzeri hastalıklarda uygun tedavileri önermektedir. Bunun yanında hastaların istirahat etmeleri, beslenmelerine dikkat etmeleri önem taşımaktadır" şeklinde konuştu. Influenza A’nın ilaç tedavisi olup diğer B, C ve D tip grip (influenza) virüsünü öldüren ilaç olmadığını belirten Mıstık, "Ancak tüm grip virüs tedavisinde destek tedavileri verilmektedir. Grip tanısının doğru şekilde doktorun muayene ve laboratuvar belirtileriyle konduğunu hatırlatmakta fayda vardır. Çünkü grip virüsleri bazen gribe bağlı zatürre veya grip sonrası bakterilere bağlı zatürre yapabildiği ve bu tanıyı ancak doktorun koyabildiğini hatırlamak gerekir. Destek ve diğer ilaç tedavilerinin doktorun kontrolü altında yapılması ve izlenmesi gerekir. Grip veya diğer solunum yollarının enfeksiyonlarında istirahat bol sulu gıda , ıhlamur açık çay çorbalar ve C vitamininden zengin beslenme hastalığın nekahat sürecini ve oluşabilecek yan etkilerini azaltabilir. Unutmamak gerekir ki grip ve etkileri 2-3 haftadan daha uzun sürebilir. Bu süreci doktor kontrolü altında kısaltmak mümkün olabilir. Özellikle kırılgan yaş ( altta başka bir hastalığı olanlar ve yaşlılar) için doktor kontrolü ayrıca çok önemlidir" dedi. Gribin yayılmasını engellemek için en önemli önlemin aşı olduğunu belirten Prof. Dr. Reşit Mıstık, "Domuz gribi virüsünün de yer aldığı dörtlü grip aşısının, her yıl grip mevsimi başında, özellikle Ekim ve Kasım aylarında yapılması önemlidir. Ancak salgın devam ediyorsa kış sonunda veya ilkbahar başında ikinci aşı yapılması da faydalı olabilmektedir. Aşı dışında kişisel hijyen önlemleri de koruyuculuk sağlamaktadır. Kalabalık yerlerde maske takmak, elleri sık sık yıkamak gibi önlemlerle grip ve soğuk algınlığından korunmanın yollarındandır. Ayrıca, gripten korunma konusunda kalabalık ortamlardan ve hasta kişilerle temastan kaçınmak gerekir" şeklinde uyardı.