KÜLTÜR SANAT - 10 Ocak 2019 Perşembe 11:05

Bu ilçenin kökleri Osmanlı Sarayı’na dayanıyor

A
A
A
Bu ilçenin kökleri Osmanlı Sarayı’na dayanıyor

Trabzon’un bıçağı ve pidesi ile meşhur Sürmene ilçesinin kökleri Osmanlı Sarayı’na dayanıyor. Fatih Sultan Mehmet Han’ın yeğeni Çavuş İbrahim Ağa’nın Trabzon’un fethi sonrası Sürmene ilçesine 555 önce yerleşmesi ile birlikte bugün ilçedeki neredeyse 4 bin aile bu zatın soyundan geliyor.

Çavuşzade’nin torunları 1934 yılında çıkan Soyadı Kanunu’ndan sonra Sekban, Seymen, Emin, Deli Ahmet, Sürmen, Azizoğlu, Küçükali, Aksoy, İsmailoğlu, Keleş, Sezgin, Hacıcaferoğlu, Aslan, Genç, Türkgenç, Başaran, Yücel ve Gençtürk soyadlarını alırken, bugün bu ailelerin nüfusu Sürmene ilçesinin neredeyse toplam nüfusunu oluşturuyor.

Konuyla ilgili bilgiler veren ve soy kütükleri ile ilgili araştırmalar yaptıklarını belirten Taner Seymen (40) Sürmene ilçesinde Çavuşzadeler ve Deli Ahmetler olarak bilinen sülalenin ilçe nüfusunun neredeyse tamamını oluşturduğunu söyledi. Seymen, Osmanlıca bilen büyüklerinin yaptığı araştırmalara vurgu yaparak “Deli Ahmetler Trabzon’un Sürmene ilçesinde geniş bir topluluğu bünyesinde bulunduran Çavuş İbrahim Ağanın torunlarıdır.

Fatih Sultan Mehmet Han, Çavuş İbrahim Ağa’nın öz dayısıdır. Çavuş İbrahim Ağa, Trabzon’un Fethi sonrasında Sürmene ilçesine gelerek ailesi ile buraya yerleşmiş. Bir rivayete göre de İstanbul’daki Osmanlı sarayından Sürmene’ye Sürgün edildiği söylenir. Ancak bizim bildiğimiz Hristiyan yöre halkının ıslahat kumandanı olarak dayısı Fatih tarafından görevlendirildiği ve Humurgan Kariyesi’ne, şimdiki Sürmene ve civarına tayin edildiği yönünde. Bu sıralarda Çavuş İbrahim Ağa’nın 20 yaşlarında ve yeni evli olduğu, bir yıl sonra 1465 senesinde eşi Gülbedel Hatunu da İstanbul’dan getirterek, Sürmene Humurgan Kariyesi’nin en elverişli yeri ve en hakim tepesini teşkil eden Kumanit’i yurt edindiğini biliyoruz. Burası o zamandan beri beri kendisine izafeten Çavuşlu olarak adlandırılmıştır” dedi. 

Çavuş İbrahim Ağa’nın 1473 senesinde emrindeki askerlerle Otlukbeli Muharebesi’ne iştirak ettiğini, padişah ve kumandan dayısı Fatih’in saflarında Akkoyunlu hükümetinin ortadan kaldırılmasında başarılar gösterdiğini kaydeden Seymen “1900’lü yılların başına kadar Çavuşzade’nin tüm torunlarının Sürmene’de yaşadığını ancak 1. Dünya Savaşı’nda bölgeyi işgal eden Rus Ordusu içerisinde bulunan Rum ve Ermeni çete hareketi nedeniyle muhacirliğe ve göçe zorlanmışlardır. Çavuşzade torunlarının bir kısmı Bayburt bir kısmı Bafra’ya kadar göç etmiş, çocuk ve kadınlar emniyetli bir yere bırakılıp tekrar Humurgan’a geri dönülmüştü. Genç Mehmet Ağa ve Seymen Ağa, Deli Ahmet Ağa, önderliğinde Ermeni çeteleri hezimete uğratılmıştır. Ruslar’ın Sürmene’yi işgali ile büyük dedemin babası İsmail Ağa’ya ait olan konak Ruslar tarafından hapishane ve karargah olarak kullanılsa da daha sonra geri alınmıştır” diye konuştu.

Cavuşzade’nin torunlarının 1934 soyadı kanunundan sonra Sekban, Seymen, Emin; Deli Ahmet diye bilinen kolun ise Sürmen ve Azizoğlu soyadlarını aldığını kaydeden Seymen “Yine ilçemizde soyadı kanunu ile Küçükali, Aksoy, İsmailoğlu, Keleş, Sezgin, Hacıcaferoğlu, Aslan, Genç, Türkgenç, Başaran, Yücel, Gençtürk gibi birçok soyadı taşıyan sülaleler Çavuş İbrahim ağanın öz torunlarıdır. Bugün bu sülaleler ve aileler neredeyse Sürmene nüfusunun tamamını oluşturmaktadır” ifaderini kullandı.  

Bu ilçenin kökleri Osmanlı Sarayı’na dayanıyor

İsmail Kılıç - Ozan Köse

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Dr. Demirkıran: "Çocuklarda ihmal edilen geniz eti ciddi sorunlara kapı aralayabiliyor" Medline Adana Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Semih Demirkıran, "Büyüyen ve oldukça fazla miktarda mikrop barındıran geniz eti, yakın komşuluğu nedeniyle tekrarlayan kulak ve sinüs enfeksiyonlarına zemin hazırlamasının yanı sıra çocuklarda hırçınlık ve iştahsızlık gibi problemleri de beraberinde getirebiliyor" dedi. Demirkıran, yaptığı açıklamada, Toplumda, özellikle çocukluk döneminde sık görülen hastalıkların başında üst solunum yolu ile ilgili sorunlar geliyor. Bu konuyla ilgili en fazla karşılaşılan sıkıntılardan biri de geniz etinde görülen problemler oluyor. İlaçla tedavinin yetersiz kaldığı durumlarda geniz etinin mutlaka alınması gerekiyor. Büyüyen ve oldukça fazla miktarda mikrop barındıran geniz eti, yakın komşuluğu nedeniyle tekrarlayan kulak ve sinüs enfeksiyonlarına zemin hazırlamasının yanı sıra çocuklarda hırçınlık ve iştahsızlık gibi problemleri de beraberinde getirebiliyor. İhmal edilmesi halinde gelişme geriliğine bile yol açabiliyor" diye konuştu. Çocuk döneminde sık rastlanıyor Demirkıran, "Geniz eti ya da tıp dilindeki adı ile adenoid, burnun arka kısmında doğuştan var olan bir lenf dokusu şeklinde tanımlanır ve aynı bademcikler gibi vücuda solunum yoluyla giren mikroplara karşı savunmada görev üstlenir. Akut üst solunum yolu enfeksiyonlarında büyümesi normal kabul edilir. Fakat tekrarlayan enfeksiyonlar sonrasında küçülmediği zaman sorun olmaya başlar. Öyle ki bazen neredeyse bir pinpon topu büyüklüğüne erişerek geniz bölgesi olan burnun arka çıkış kapısını bile tıkayabilir" dedi. Ebeveynler dikkatle takip etmeli Demirkıran, şöyle devam etti: "Kimi zaman ebeveynler çocuklarının genizden konuştuğu için ses tonunun farklı olduğunu, iştahının olmadığını, geceleri terlediğini ve horladığını söylerler. Bazen de ağzından salya aktığını dile getirirler. Geniz eti, anatomik olarak en büyük haline çocuk 3 ila 5 yaşları arasındayken ulaşır ve genellikle 7 yaşından sonra da küçülmeye başlar. Ergenlikte ise kaybolur. Bu noktada ebeveynlere oldukça önemli görevler düşer. Zira anne-babalar kimi zaman geniz etinin alınmasından endişe ettiğinden kimi zaman da ‘Nasılsa ileride küçülecek’ diye üzerinde durmadığından bu durum problemin büyümesine ve ileri yaşlarda birçok kronik hastalığın gelişmesine yol açabilir." Sorunlara kapı aralıyor Tedavi edilmeyen geniz etinin, üst solunum yolu enfeksiyon atakları, sinüzit, geniz akıntısı, öksürük, uyku bozuklukları, horlama, ağzı açık uyuma, kulak enfeksiyonları, kulakta sıvı birikmesine bağlı işitme azlığı hatta işitme kaybına yol açabileceğine değinen Demirkıran, "Geniz eti belirtilerinin fazla ortaya çıkmadığı çocuklarda herhangi bir tedaviye gerek yoktur. Geniz eti şişmesini azaltmak için doktor tarafından steroid içeren burun spreyi önerilir. Enfeksiyonun bakteriyel olması durumunda ise antibiyotik kullanımı gündeme gelir. Ancak şikâyetlerin yoğun olması, ilaç tedavilerine rağmen devam etmesi ve sürekli tekrarlaması durumunda geniz eti cerrahi yöntem ile alınmalıdır. Ameliyat genellikle 2 yaşından sonra tercih edilse de nefes tıkanıklığı yoğunsa 1 yaşından sonra da gündeme gelebilir. Ameliyat genel anestezi altında ve ağız yolundan yapıldığı için boyunda herhangi bir kesiye gerek olmaz. Operasyon yaklaşık yarım saat sürer ve hasta genellikle aynı gün taburcu edilerek evine gönderilir" diye konuştu. Demirkıran, çocuklarda geniz eti belirtilerini ise şöyle sıraladı: "Burundan nefes almada güçlük, ağzı açık uyuma, gece terlemesi, horlama, burnu tıkalı gibi genizden konuşma, burun ve geniz akıntısı, uykuda nefes tutma ve ağız kokusu."
Erzurum ETÜ’de kişiye özel diz implantı üzerine geliştirilen çalışma patent aldı ETÜ’de kişiye özel diz implantı üzerine geliştirilen çalışma patent aldı. Erzurum Teknik Üniversitesi (ETÜ) Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. İsmail Hakkı Korkmaz’ın, Prof. Dr. İrfan Kaymaz danışmanlığında tamamlanan doktora tezi kapsamında, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ömer Selim Yıldırım’ın ve Atatürk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Halim Kovacı’nın hak sahipliği bulunan "Anatomik Femur Kemiği Kesme Aparatı ve Kesme Yöntemi" isimli çalışma Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından onaylanarak patent almaya hak kazandı. Konuyla İlgili değerlendirme de bulunan Doç. Dr. İsmail Hakkı Korkmaz ve Prof. Dr. İrfan Kaymaz şu şekilde konuştular: "Geleneksel total diz protezi tedavilerinin hasar mekanizmalarının başında gelen protezlerin aseptik gevşeme hasarı, implant-kemik uyumu ile ilişkilidir ve anatomik kemik modellerinin dikkate alındığı kişiye özel implantlar bu uyumu artırmaktadır. Kemik morfolojisine göre üretilen bir implantın yerleştirilmesi için ise kişiye özel kesi kılavuzunun oluşturulması gerekir. Doktora çalışmasında, kişiye özel olarak modellenen diz protezinin montajı için ürettiğimiz ’Anatomik Femur Kemiği Kesme Aparatı ve Kesme Yöntemi’ bu kapsamda Türk Patent ve Marka Kurumu"na yapılan başvuru neticesinde patent almıştır. Patentlenen kılavuz ile femural diz protezi uygulanan hastaların protez ömürleri geleneksel protezlere göre daha uzun olması beklenmektedir."