GÜNDEM
29 Aralık 2025 Pazartesi - 18:26 RTÜK’ten, Yalova’da DEAŞ operasyonu için yayın yasağı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), terör örgütü DEAŞ’a yönelik Yalova’daki operasyon hakkında geçici yayın yasağı getirildiğini açıkladı. RTÜK, resmi sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, "Yalova Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülmekte olan soruşturmaya esas olmak üzere; 29.12.2025 tarihinde eylem hazırlığında bulunduğu değerlendirilen DEAŞ terör örgütü üyelerine yapılan operasyon kapsamında; olayla ilgili sesli, yazılı ve görsel basında yapılan yayınların soruşturmanın gizliliğini ihlal eder nitelikte olması nedeniyle, söz konusu olayla ve soruşturma dosyasına ilişkin her türlü haber, röportaj, görüntü, paylaşım ve benzeri yayınların yapılmaması, mevcut içeriklerin ise derhal yayından kaldırılmasına karar verilmiştir. Yayın yasağı; soruşturmanın sağlıklı şekilde yürütülmesi, kamu düzeni ve toplum güvenliğinin korunması, güvenlik güçlerimizin görevlerini etkin ve güvenli biçimde yerine getirebilmesi amacıyla alınmış olup, bağlayıcı niteliktedir. Bu kapsamda; olay yerinden yayın yapılması, operasyonun seyri, güvenlik güçlerinin konuşlanma ve müdahale yöntemleri ve soruşturma sürecini etkileyebilecek her türlü görüntü, ses ve bilginin, resmî makamlar dışında herhangi bir kaynakla yayımlanması açıkça yasaktır. Yayın yasağına aykırı yayınların tespit edilmesi hâlinde, 6112 sayılı Kanun başta olmak üzere ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde, Üst Kurulumuz tarafından idari yaptırım uygulanacağı, ihlal fiillerinin ayrıca değerlendirilerek müeyyide süreçleri gecikmeksizin uygulanacaktır" denildi.
Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor
25 Aralık 2025 Perşembe - 12:25 Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."
İlahiyatçı profesör: "Eşcinsel evlilikler, ailenin temeline konulan büyük dinamitlerdir"
25 Aralık 2025 Perşembe - 12:19 İlahiyatçı profesör: "Eşcinsel evlilikler, ailenin temeline konulan büyük dinamitlerdir" Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Köylü, Batı ülkelerinde yaygınlaşan aile modellerinin geleneksel aile yapısını tehdit ettiğini belirterek, eşcinsel evliliklerin "ailenin temeline yerleştirilmiş en büyük dinamitler" olduğunu söyledi. "Aile Yılı" kapsamında düzenlenen etkinlikte konuşan Prof. Dr. Köylü, aile kurumuna ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, bu konuda iyimser ve kötümser iki temel yaklaşımın öne çıktığını ifade etti. İyimser görüşü savunanların, aile kurumunun tüm olumsuzluklara rağmen varlığını sürdüreceğini düşündüğünü belirten Köylü, kötümser bakış açısına göre ise gelecekte bugünkü anlamda bir aile yapısından söz etmenin zorlaşacağını dile getirdi. "ABD’de aile oranı yüzde 6" Konuşmasında Amerika’yı örnek gösteren Köylü, "Amerika Birleşik Devletleri’nde(ABD) anne, baba ve çocuklardan oluşan ailelerin oranı sadece yüzde 6. Yüzde 94’ü alternatif aile şekilleri dediğimiz aile türlerinden oluşuyor. Acaba bizi gelecekte bekleyen sorunlar ne? Şimdi biliyorsunuz bilimsel ve teknolojik gelişmelerin şöyle bir özelliği vardır: Amerika’da, Avrupa’da bilimsel teknolojik gelişmeler yaşanır. Ondan sonra da bize gelir. Avrupa ve Amerika’da yaşanan sosyal değişimlerin benzerlerini artık Türkiye’de de görmeye başladık" dedi. "Ailenin temeline konulmuş büyük dinamitler" Batı ülkelerinde yaygınlaşan aile modellerine dikkat çeken Köylü, Almanya’da yürüttükleri araştırmalar sırasında Türkiye’de yaşanan sorunlara benzer tabloyla karşılaştıklarını söyledi. Köylü, nikâhsız birlikte yaşama biçimlerinin ve resmi olarak tanınan eşcinsel birlikteliklerin aile kurumunu ciddi biçimde zedelediğini ifade etti. Bu tür birlikteliklerin bazı ülkelerde evlilik statüsünde kabul edildiğini hatırlatan Köylü, bunun aile yapısının temelini sarsan bir gelişme olduğunu kaydetti. Köylü, "Şimdi bizi gelecekte bekleyen ciddi sorunlar var. Artık öyle anne-baba ya da büyükanne-büyükbabadan zaten vazgeçtik, o geleneksel aile tipi ortada kalmadı. Tabii, bir ilahiyatçı olarak ama hepimizin de herhalde üzerinde anlaşacağı nikâhsız birlikte yaşama biçimleri de maalesef artık bütün dünya ülkelerinde artmaya devam ediyor. Eşcinsel çiftlerin birlikte yaşamayı tercih ettikleri bir ortam var. Bazı ülkelerde biliyorsunuz resmi olarak artık bu kabul ediliyor, Kanada’da falan. Yani bunlar da artık sanki bir evli çift gibi ama bütün bunlar ailenin gerçekten de temeline konulmuş büyük dinamitlerdir. Maalesef parçalanmış aile ve tamamlanmamış aile dediğimiz, evlilik dışı çocukların olduğu aile türleriyle de biz gelecekte karşılaşacağız. Muhtemelen şimdi de var da fakat Türkiye gibi bizim ülkelerin bir özelliği var. Şimdi Avrupa, Amerika, Kanada gibi ülkelerde her şey çok açık ve nettir. Yani ne kadar aile türü varsa ya da ne türlü şey varsa bunlar istatistiklere yansır. Ama bizim doğu toplumlarında bunlar biraz gizli saklıdır. Gizli saklı olması demek bunların olmadığı anlamına gelmez" diye konuştu. LGBTİ+ sorunu Konuşmasında LGBTİ+ meselesine ve toplumsal şiddet olaylarına da değinen Prof. Dr. Köylü, bu konuların aile yapısını tehdit eden unsurlar arasında yer aldığını ifade etti. Köylü, "Tabii, diğer taraftan maalesef şu LGBTİ+ sorunu hepimizin bildiği gibi çok ciddi anlamda bizim aileleri tehdit edecek unsurlar. Gerçekten de şu ülkede yaşamaktan çok utanç duyduğumuz, hakikaten hiç Türk toplumuna, Müslüman bir topluma yakışmayan şu şiddet ve cinayetlerdeki artışı da maalesef bir türlü engelleyemedik" şeklinde konuştu.
GTO’da yılın son meclis toplantısı yapıldı
25 Aralık 2025 Perşembe - 12:17 GTO’da yılın son meclis toplantısı yapıldı Gaziantep Ticaret Odasında (GTO) aralık ayı olağan meclis toplantısı, Meclis Başkanı Hilmi Teymur Başkanlığında Yönetim Kurulu, Meclis ve Disiplin Kurulu üyelerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Toplantının açılışında yaptığı konuşmada 2025 yılının zor bir yıl olduğuna dikkat çeken Meclis Başkanı Teymur, "Malumunuz son yıllarda salgınlar, savaşlar, depremler yaşadık. Tüm bu yaşanan olayların küresel ticareti de derinden etkileyerek küresel bir ekonomik kriz oluşturduğu aşikar. Hem psikolojik hem de ekonomik anlamda zor günler geçirdik. İnşallah 2025 yılının sona ermesi ile yaşadığımız tüm zorlukları geride bırakır, 2026 yılında sağlık, huzur ve başarılı bir yıl geçiririz" dedi. "Gaziantep, Türkiye ortalamasının üzerinde büyüdü" Toplantıda GTO’nun Aralık ayı faaliyetleri hakkında Meclis üyelerini bilgilendiren GTO Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Yıldırım, küresel, ulusal ve yerel ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Gaziantep’in Türkiye ekonomik büyümesine en fazla katkı sağlayan dördüncü il olduğunu belirten Yıldırım, "2024 verileri, şehrimizin hızla toparlandığını ve yeniden üretime döndüğünü açıkça gösteriyor" ifadelerini kullandı. Yıldırım, "TÜİK verilerine göre 2024 yılında Gaziantep ekonomisi reel olarak yüzde 8,2 büyümüştür. Bu oran, Türkiye ortalaması olan yüzde 3,3’ün oldukça üzerindedir. 2023 yılında yaşanan yüzde 1,4’lük daralma, ekonomik tercihlerden değil; 6 Şubat depremlerinin üretim, ticaret ve lojistik üzerindeki doğrudan etkilerinden kaynaklanmıştır. Bugün Gaziantep, Türkiye’nin en büyük 10 il ekonomisinden biri konumundadır. Sanayisi, ticareti ve ihracat gücüyle ülke ekonomisine yön veren şehirler arasında yer almaktadır. Nitekim 2024 yılında Gaziantep, Türkiye büyümesine en fazla katkı sağlayan dördüncü il olmuştur" ifadelerine yer verdi. "Çin, devlet destekli bir imalat gücü" Ekonominin küresel dinamikler üzerinden de değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Yıldırım, "Çin, artık yalnızca düşük maliyetli bir üretici değil; devlet destekli, ölçekli, sübvansiyonlu ve stratejik bir imalat gücüdür." diyen Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu: "Çin 2024 yılında 992 milyar dolarlık mal ticaret fazlası verdi. Bu sonuç tesadüf değil. Çünkü, Sanayiye yönlendirilen ucuz ve uzun vadeli krediler var. Vergi, arsa ve enerji destekleri var. Kamu alımlarıyla büyütülen bir üretim modeli var. Sonuç ortada. Güneş panelinden bataryaya, elektrikli araçtan çeliğe kadar pek çok alanda, dünya talebinin üzerinde bir kapasite oluştu. Bu yapıda şirketlerin kâr etmesi bile şart değil. Asıl güç, küresel piyasalarda fiyat belirleyebilmek" şeklinde konuştu. Çin’in Türkiye ihracatının yaklaşık yüzde 20’sini doğrudan etkilediğini vurgulayan Yıldırım, "Dış ticaret açığımızın en büyük kaynağı Çin. Çin’e sattığımızın 13 katı kadar ithalat yapıyoruz. Çin rekabeti, ihracatımızın yaklaşık yüzde 20’sini doğrudan etkiliyor. Demir-çelikten makineye, elektrikli ekipmandan otomotive, tekstile kadar Gaziantep sanayisinin güçlü olduğu alanlar, bu baskıyı birebir hissediyor. Çin’in sübvansiyonlu ve aşırı kapasiteli üretimi, fiyatları aşağı çekiyor. Kâr marjlarını eritiyor. Yerel sanayicinin katma değer üretmesini zorlaştırıyor. Daha ucuzla yarışamayız. Daha katma değerli üretmek zorundayız. Teknoloji, verimlilik, markalaşma ve nitelikli iş gücü artık bir tercih değil, zorunluluktur" diye konuştu.
MSB: "Suriye’de mücadele; istikrarlı ve müreffeh bir Suriye isteyenlerle istikrarsız, bölünmüş, güçsüz bir Suriye’den yana olanlar arasındadır"
25 Aralık 2025 Perşembe - 12:10 MSB: "Suriye’de mücadele; istikrarlı ve müreffeh bir Suriye isteyenlerle istikrarsız, bölünmüş, güçsüz bir Suriye’den yana olanlar arasındadır" Milli Savunma Bakanlığı (MSB), "Son dönemde PKK/YPG/SDG’nin gerçekleştirdiği saldırılar Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve istikrarına zarar vermekte, mutabakat sürecini olumsuz etkilemektedir. Suriye’de mücadele birlik ve bütünlüğünü sağlamış, istikrarlı ve müreffeh bir Suriye isteyenlerle istikrarsız, bölünmüş, güçsüz bir Suriye’den yana olanlar arasındadır" açıklamasında bulundu. Milli Savunma Bakanlığı haftalık basın bilgilendirme toplantısı, ASELSAN’ın 50’nci kuruluş yılı kapsamında ASELSAN Gölbaşı Yerleşkesinde icra edildi. Basın bilgilendirme toplantısında açıklamalarda bulunan Milli Savunma Bakanlığı Basın Halkla İlişkiler Müşaviri ve Bakanlık Sözcüsü Tuğamiral Zeki Aktürk, gündeme ilişkin gelişmeleri aktardı. Aktürk, Libya’ya dönüş sırasında meydana gelen uçak kazasında şehit olan Libya Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı ve beraberindeki askerî heyet üyeleri ile uçuş ekibine bir kez daha Allah’tan rahmet, Libya halkına başsağlığı ve sabır diledi. TSK’ya yeni hava savunma sistemleri kazandırılacak ASELSAN’ın kuruluşundan bugüne kadar savunma sanayiinde dışa bağımlılığı azaltmaya ve oyun değiştirici teknolojiler geliştirmeye odaklandığını belirten Tuğamiral Zeki Aktürk, "ASELSAN; hava savunma sistemlerinden radarlara, elektronik harpten elektro-optik ve aviyonik sistemlere, komuta kontrolden silah sistemlerine kadar geniş bir yelpazede tasarlayıp ürettiği ve geliştirdiği sistemlerle ülkemiz ile dost ve müttefiklerimize gurur ve güven veren bir değer ve dünya çapında bir marka hâline gelmiştir. Cumhuriyet tarihimizin en büyük savunma sanayii yatırımı Oğulbey Teknoloji Üssü’nü hayata geçiren ve bugün 95 ülkede 100 bini aşkın ürünü aktif olarak kullanılan ASELSAN tarafından önümüzdeki dönemde muhtelif miktarda; Alçak İrtifa Radarı ALP 100-G’nin, Alçak İrtifa Hava Savunma Füze Sistemi HİSAR-A’nın, Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi SİPER ile 35 mm Modernize Çekili Topun Türk Silahlı Kuvvetlerimizin envanterine kazandırılması planlanmaktadır" ifadelerini kullandı. 4 PKK’lı terörist daha teslim oldu, Suriye Harekât Alanlarında imha edilen tünel uzunluğu 737 kilometre oldu Türk Silahlı Kuvvetlerinin; Türkiye’nin varlığına yönelik her türlü tehdit ve tehlikeye karşı 7 gün 24 saat esasıyla görev yaptığını söyleyen Aktürk bu kapsamda son haftada gerçekleşen faaliyetleri aktararak, "Barınma alanlarından kaçan 4 PKK’lı terörist daha teslim oldu. Sınırlarımızda ve ötesinde arazi arama-tarama; mağara, sığınak, barınak ile mayın ve el yapımı patlayıcı tespit ve imha çalışmalarına devam edildi. Menbic’de imha edilen 5 kilometre tünel ile birlikte, Suriye Harekât Alanlarında imha edilen tünel uzunluğu 737 kilometre olmuştur. Kademeli güvenlik sistemi ve teknoloji destekli tedbirlerle yasa dışı geçiş ve kaçakçılıkla mücadelenin aralıksız devam ettiği hudutlarımızda hafta boyunca; Yasa dışı yollarla geçmeye çalışan 1’i terör örgütü mensubu olmak üzere 123 şahıs yakalanmış, 331 şahıs ise hududu geçemeden engellenmiştir. Böylece, yıl içerisinde sınırlarımızdan yasa dışı yollarla geçmeye çalışırken yakalananların sayısı 9 bin 806, hududu geçemeden engellenen kişi sayısı da 65 bin 608 olmuştur. Yine, bu hafta içerisinde; Hakkâri hudut hattında yapılan arama-tarama faaliyetinde yaklaşık 24 kilogram uyuşturucu madde ele geçirilmiştir" ifadelerine yer verdi. Milli Savunma Bakanlığı Basın Halkla İlişkiler Müşaviri ve Bakanlık Sözcüsü Tuğamiral Zeki Aktürk’ün basın bilgilendirme toplantısı sonrasında Millî Savunma Bakanlığı, basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularıyla ilgili açıklamalarda bulundu. "Enkaz alanında uçuşa ait kara kutuya da ulaşılmış ve teknik inceleme süreci başlatılmıştır" Libya heyetini taşıyan uçağın düşmesi ile ilgili açıklama yapan Milli Savunma Bakanlığı, "23 Aralık’ta, Libya Genelkurmay Başkanı ve beraberindeki heyeti Ankara’dan Trablus’a götürmek üzere havalanan Falcon-50 tipi uçak elektrik arızası nedeniyle acil durum ilan etmiş; bunun üzerine Esenboğa Havalimanına geri dönüş prosedürleri başlatılmıştır. Uçakla radar temasının kesilmesi üzerine, Hava Kuvvetlerimize ait iki İHA, bir CN-235 uçağı ve bir arama kurtarma helikopteri derhâl bölgeye sevk edilmiştir. Yapılan arama çalışmaları sonucunda, uçağın enkazına Ankara’nın Haymana ilçesi kırsalında ulaşılmış; uçakta bulunan Libya Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı, beraberindeki askerî heyet üyeleri ve uçuş ekibinin tamamının hayatını kaybettiği tespit edilmiştir. Enkaz alanında uçuşa ait kara kutuya da ulaşılmış ve teknik inceleme süreci başlatılmıştır. 24 Aralık’ta Libya’dan gelen resmî heyetle birlikte Sayın Genelkurmay Başkanımız ve Kuvvet Komutanlarımız ile Jandarma Kriminal Başkanı tarafından enkaz bölgesinde incelemelerde bulunulmuştur. Kazanın meydana geliş nedeni, devletimizin ilgili kurumları tarafından Libya makamlarıyla iş birliği içerisinde tüm yönleriyle ve titizlikle incelenmektedir. Meydana gelen elim uçak kazasında şehit olan Libya Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı, beraberindeki askerî heyet üyeleri ve uçuş ekibine bir kez daha Allah’tan rahmet; dost ve kardeş Libya halkına başsağlığı ve sabır diliyoruz" ifadelerine yer verdi. "Hava sahamızın kontrolü, 7 gün 24 saat esasına göre sağlanmakta ve bu konuda herhangi bir zafiyet bulunmamaktadır" Bakanlık tarafından son günlerde Türkiye’nin farklı illerinde bulunan İnsansız Hava Araçları ile ilgili bilgilendirme yapılarak şu açıklama yapıldı: "15 Aralık’ta Karadeniz yönünden hava sahamıza yaklaşan bir İHA, tespit edilmesinin ardından F-16’larımız tarafından takip edilmiş ve güvenli bir bölgede kontrollü bir müdahaleyle vurularak düşürülmüştür. Havada vurularak imha edilen İHA’nın enkazına, çok küçük parçalara ayrılarak geniş bir alana dağılması sebebiyle henüz ulaşılamamıştır. Balıkesir ve Kocaeli’de düşmüş hâlde bulunan İHA’lar incelenmektedir. İnceleme sonuçları kamuoyu ile paylaşılacaktır. Hava sahamızın kontrolü; radarlar, elektro-optik sensörler, kara, deniz ve hava unsurları ile NATO entegre yapısı dâhil olmak üzere çok katmanlı mimariyle 7 gün 24 saat esasına göre sağlanmakta ve bu konuda herhangi bir zafiyet bulunmamaktadır. Küçük, düşük irtifalı ve düşük radar kesitine sahip İHA’lar, yalnızca Türkiye’nin değil Avrupa ülkeleri dâhil tüm devletlerin karşı karşıya olduğu yeni nesil bir tehdittir. Bu tür hedeflere karşı müdahalede, sivil hava trafiği ve can güvenliği öncelikli olarak dikkate alınmakta ve en uygun unsur devreye sokulmaktadır. Sonuç olarak; bahse konu olaylar, bir hava savunma zafiyetinden ziyade, Ukrayna-Rusya arasında devam eden savaş sebebiyle artan İHA kullanımının bir yansımasıdır. Türkiye, İHA’lara karşı ilave tedbirler almakta, millî projeler ve müttefik entegrasyonlarıyla hava savunma kapasitesini sürekli geliştirmekte ve hava sahasının güvenliğini kararlılıkla sağlamaya devam etmektedir." "Suriye’de mücadele, istikrarlı ve müreffeh bir Suriye isteyenlerle istikrarsız, bölünmüş, güçsüz bir Suriye’den yana olanlar arasındadır" Bakanlık, Suriye’deki son duruma ilişkin de bilgi paylaşımında bulundu ve yapılan açıklamada "Son dönemde PKK/YPG/SDG’nin gerçekleştirdiği saldırılar Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve istikrarına zarar vermekte, mutabakat sürecini olumsuz etkilemektedir. Suriye’de mücadele birlik ve bütünlüğünü sağlamış, istikrarlı ve müreffeh bir Suriye isteyenlerle istikrarsız, bölünmüş, güçsüz bir Suriye’den yana olanlar arasındadır. Bölgesinde barış ve istikrar üretmeye çalışan Türkiye’nin tavrı nettir ve bu tavır herkes tarafından bilinmektedir. Türkiye, bu doğrultuda Suriye hükümetiyle yakın iş birliğini sürdürmeye ve ‘Tek Devlet, Tek Ordu’ ilkesini desteklemeye kararlıdır" denildi. "İsrail’in Türkiye’ye yönelik açıklamalarının ve bölgede gerilimi artırabilecek söylemlerinin, sahadaki gerçekler ve uluslararası hukuk çerçevesinde herhangi bir karşılığı bulunmamaktadır" Milli Savunma Bakanlığı son dönemde İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında gerçekleşen faaliyetlere ilişkin de açıklama yaparak şu ifadelere yer verdi: "Son dönemde; İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin faaliyetlerini, gerçekleştirdikleri üçlü zirve sonrası yapılan açıklamaları ve zirvede alınan kararlar kapsamında dile getirilen askerî iş birliği girişimlerini dikkatle takip ediyoruz. Bahse konu girişimin askerî açıdan Türkiye’ye karşı bir tehdit oluşturması söz konusu değildir. Türkiye, bölgede istikrarın korunması ve diyalog ortamının sürdürülmesi yönündeki kararlılığını sürdürmektedir. İsrail’in Türkiye’ye yönelik açıklamalarının ve bölgede gerilimi artırabilecek söylemlerinin, sahadaki gerçekler ve uluslararası hukuk çerçevesinde herhangi bir karşılığı bulunmamaktadır. Ülkemiz, NATO müttefikliği temelinde Ege ve Doğu Akdeniz’de yapıcı diyalogdan yanadır; ancak müttefiklik ruhuna aykırı adımların sahadaki durumu değiştiremeyeceği bilinmelidir. Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin güvenliği ve haklarına ilişkin tutumu nettir ve değişmezdir. Türkiye garantörlüğün kendisine vermiş olduğu yetkileri kullanmaktan bugüne dek geri kalmadığı gibi bundan sonra da geri kalmayacaktır. Sonuç olarak, Ege ve Doğu Akdeniz’de gerilimi artıran taraf Türkiye değil; dışlayıcı ve tek taraflı adımlar, oldubitti çıkarmaya yönelik yaklaşımlardır. Türkiye, bölgenin bir çatışma alanı hâline gelmesinden ziyade, iş birliği ve istikrar havzası olarak şekillenmesinden yanadır." "Ülkemizin Ege’de gerçekleştirdiği uçuşlar uluslararası hava sahasında gerçekleştirilmektedir" Yunanistan basında ortaya atılan ‘hava sahası ihlali’ iddialarının gerçeği yansıtmadığını açıklayan Bakanlık, "Hava sahası ihlali iddialarının temelinde Yunanistan’ın bugün ve tarihte örneği olmayan kara suları ve hava sahası yaklaşımındaki tutarsızlık yer almaktadır. Ülkemizin Ege’de gerçekleştirdiği uçuşlar uluslararası hava sahasında gerçekleştirilmektedir. Türkiye, Yunanistan ile tüm sorunları uluslararası hukuk, karşılıklı iyi niyet ve iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde diyalog ve müzakere yoluyla barışçıl yöntemler ile çözme eğilimindedir" açıklamasında bulundu.
Bilecik için meteorolojik uyarı
25 Aralık 2025 Perşembe - 12:09 Bilecik için meteorolojik uyarı Bilecik Valiliği, son meteorolojik değerlendirmelere göre il genelinde hava sıcaklıklarının hissedilir derecede düşeceğini belirterek vatandaşları uyardı. Bilecik Valiliği tarafından yapılan açıklamada, halen mevsim normalleri civarında ve yer yer üzerinde seyreden hava sıcaklıklarının bölge genelinde 4 ila 10 derece azalmasının beklendiği bildirildi. Soğuk havanın önümüzdeki hafta boyunca etkisini sürdürmesinin tahmin edildiği belirtildi. Açıklamada, özellikle gece ve sabah saatlerinde sıcaklıkların düşmesiyle birlikte buzlanma ve don olaylarının görülebileceği, buna bağlı olarak kara, hava ve deniz ulaşımında aksamalar yaşanabileceği ifade edildi. Tarımsal faaliyetlerin devam ettiği bölgelerde ise soğuk hava ve don olaylarının zirai don riskini artırarak ürün kayıplarına yol açabileceği öngörüldü. Valilik açıklamasında, 26 Aralık 2025 Cuma gününden itibaren Bilecik’in soğuk ve yağışlı havanın etkisi altına girmesinin beklendiği, yağışların karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacağının tahmin edildiği kaydedildi. İl merkezinde 26 Aralık 2025 ile 2 Ocak 2026 tarihleri arasında en düşük hava sıcaklıklarının eksi 3 dereceye kadar düşmesinin beklendiği bildirildi. Meteorolojik uyarının 26 Aralık 2025 saat 10.00’da başlayacağı ve 2 Ocak 2026 saat 10.00’a kadar geçerli olacağı duyurulurken, vatandaşların dikkatli ve tedbirli olmaları istendi.
Sancaktepe’de hizmet ve değişim yılı: 2025’te hayata geçirilen 58 projeyle rekor kırıldı
25 Aralık 2025 Perşembe - 12:05 Sancaktepe’de hizmet ve değişim yılı: 2025’te hayata geçirilen 58 projeyle rekor kırıldı Sancaktepe Belediye Başkanı Alper Yeğin, göreve geldiği 2024 yılından itibaren "değişim" vizyonuyla ilçede kapsamlı bir hizmet seferberliği başlattı. Gece gündüz demeden yürütülen çalışmalarla İstanbul’un genç ilçesi Sancaktepe, 2025 yılında hayata geçirilen 58 proje ile adeta yeni bir çehreye kavuştu. 2025 yılı boyunca Sancaktepe Belediyesi, sağlık, eğitim, sosyal yaşam, spor ve kentsel düzenleme alanlarında önemli yatırımları ilçeye kazandırdı. Bu kapsamda Sancaktepe’ye 3 Aile Sağlığı Merkezi, 4 Mahalle Evi, 5 Sosyal Kafe, 6 Kreş, 6 Spor Parkı, 2 Spor Merkezi, 17 Park Halı Saha, 2 Meydan Düzenlemesi ve 3 Hizmet Merkezi ile toplamda 58 eser kazandırıldı. Gerçekleştirilen projelerle her yaştan vatandaşın ihtiyaçlarına doğrudan dokunan hizmetler sunuldu. Başkan Alper Yeğin, 2025 yılının yalnızca tamamlanan projelerle değil, yeni yatırımlarla da dikkat çektiğini belirterek, ocak ayının başında 17 yeni eserin daha Sancaktepelilerin hizmetine sunulacağını, aynı gün 5 yeni projenin de temelinin atılacağını açıkladı. Hizmette öncelik vatandaşın taleplerine verildi Görev süresi boyunca ilçenin acil ihtiyaçlarını öncelikli olarak ele aldıklarını vurgulayan Başkan Yeğin, diğer tüm hizmetlerde ise Sancaktepe halkının görüş ve taleplerini esas aldıklarını ifade etti. İlçede bulunan 19 mahallenin tamamında mahalle toplantıları düzenlediklerini belirten Yeğin, katılımcı ve şeffaf bir yönetim anlayışı benimsediklerinin altını çizdi. Başkan Yeğin, konuyla ilgili şunları söyledi: "Göreve geldikten sonra 19 mahallemizin tamamında mahalle toplantıları gerçekleştirdik. Bu toplantılara mahalle muhtarlarımızı, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini, kanaat önderlerini ve vatandaşlarımızı davet ederek herkesin fikrini dinledik. Yaz ayları boyunca açık alanlarda düzenlediğimiz mahalle buluşmalarına binlerce hemşehrimiz katıldı. 3-4 saat süren bu toplantılarda dile getirilen talepleri tek tek not alarak büyük bir kısmını hayata geçirdik." "Sancaktepe için durmadan, yorulmadan çalışıyoruz" Yerel yönetimlerin yalnızca seçim dönemlerinde değil, her zaman vatandaşın yanında olması gerektiğini vurgulayan Başkan Alper Yeğin, yoğun çalışma temposuna rağmen haftanın her günü halkla bir araya geldiklerini belirtti. Hafta içleri günde ortalama 3 saat, hafta sonları ise gün boyu vatandaşlarla buluşan Başkan Yeğin, saha çalışmalarına büyük önem verdiklerini ifade etti. Son olarak Sancaktepe’de hizmet ve yatırım atağının önümüzdeki yıllarda da artarak süreceğini belirten Başkan Yeğin, 2026 yılında da mesai kavramı gözetmeksizin çalışmaya devam edeceklerini söyleyerek, "Sancaktepe için durmadan, yorulmadan çalışıyoruz. 2026 yılında da aynı kararlılıkla ilçemize değer katacak projeleri hayata geçirecek, Sancaktepe halkının yaşam kalitesini daha da yükselteceğiz" dedi.
Filistin davasının sembol isimleri ‘Sumud’ kahramanları gençler ile buluştu
25 Aralık 2025 Perşembe - 12:05 Filistin davasının sembol isimleri ‘Sumud’ kahramanları gençler ile buluştu Muğla Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne bağlı Şems-i Ana Kız Öğrenci Yurdu, Filistin’in direniş ruhunu ve insanlık vicdanını buluşturan anlamlı bir programa ev sahipliği yaptı. Filistin davasının sembol isimleri arasında yer alan ‘Sumud Kahramanları’ Ayçin Kantoğlu ve Ayşegül Mungan, yurtta kalan kız öğrencilerle bir araya geldi. Muğla Valiliği himayelerinde yurtlarda kalan çok sayıda öğrencinin katılımıyla gerçekleşen programda, Filistin halkının yıllardır sürdürdüğü onurlu direnişin temel kavramlarından biri olan ‘Sumud’ ele alındı. Kantoğlu ve Mungan, Filistin topraklarında tanıklık ettikleri insanlık mücadelesini, yaşanmış hikâyeler ve birebir deneyimlerle gençlerle paylaştı. Konuşmalarda, Sumud’un yalnızca zorluklara karşı direnmek değil; adalet, vicdan ve insanlık onurunu her şartta ayakta tutmak olduğu vurgulandı. Filistin’de yaşanan acılara rağmen umut ve metanetin nasıl korunduğu, gençlerin dikkatle dinlediği başlıklar arasında yer aldı. Programın soru-cevap bölümünde öğrenciler, Filistin davasına dair merak ettiklerini doğrudan sorma fırsatı buldu. Samimi bir ortamda gerçekleşen buluşma, gençlerde Filistin bilinci ve küresel vicdan farkındalığını güçlendirdi. Etkinlik sonunda Ayçin Kantoğlu ve Ayşegül Mungan, öğrencilerin yoğun ilgisi ve alkışlarıyla uğurlandı. Bu anlamlı buluşma, Şems-i Ana Kız Öğrenci Yurdu’nda kalan gençlerin hafızalarında Filistin’e dair direnişin, kardeşliğin ve umudun güçlü bir yansıması olarak yer aldı.