ÇEVRE - 08 Nisan 2025 Salı 08:12

Erzincan’da meralar ihaleye çıkarıldı

A
A
A
Erzincan’da meralar ihaleye çıkarıldı

430 bin hektar mera varlığına sahip Erzincan’da ihtiyaç fazlası 43 mera, İl Mera Komisyonu marifetiyle ihaleye çıkarıldı.


Erzincan’da tespit, tahdit ve tahsis çalışmaları tamamlanan ihtiyaç fazlası meralar ihaleye çıkarıldı. Mera ihalesinde küçükbaş hayvancılıkla uğraşan sürü sahipleri meraları kiralayabilmek için yarıştı.


Erzincan İl Mera Komisyonu tarafından ihaleye çıkartılan ihtiyaç fazlası meralar Tarım ve Orman İl Müdürlüğü toplantı salonunda sürü sahiplerine kiralandı. Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker başkanlığında toplanan İl Mera Komisyonunun huzurunda il genelindeki ihtiyaç fazlası 43 mera ve yayla ihaleye çıkarıldı. İhaleye çıkarılan 43 meradan 34’ü sürü sahipleri tarafından kiralandı.


İhale öncesinde Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker katılanlara yönelik yaptığı konuşmada meraları kiralayan sürü sahiplerinden imzalayacakları sözleşmelere uymalarını istedi. Her meranın kapasitesinin belirlendiğini ve bu kapasitenin üzerinde hayvan otlatılmasına izin verilmeyeceğini kaydeden İl Müdürü Koçaker, şu ifadelere yer verdi;


"Kiraya verdiğimiz meraları alan sürü sahipleri sözleşmeye uymak durumundalar. Bu mera ve yaylalar kurallara uygun olarak kullanıldığı takdirde uzun yıllar hayvancılık yapan çiftçilerime hizmet verecektir. Aşırı ve düzensiz otlatma meralarımıza yoğun zarar verecektir. Unutulmamalıdır ki sürdürülebilir bir kalkınmanın ilk şartı mevcut durumu korumaktan geçer. Önümüzdeki yıllarda da bu meraların kullanılacağı unutulmamalıdır."



Erzincan’da meralar ihaleye çıkarıldı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin Tarsus Belediyesinden kadın istihdamına destek Tarsus Belediyesi, hayata geçirdiği Halk Ekmek Büfeleri projesi sayesinde hem dar gelirli vatandaşlara uygun fiyata ekmek ulaştırıyor, hem de kadınlara iş imkanı sunuyor. Şu anda 10 mahallede hizmet veren büfe sayısının 17’ye çıkarılmasının planlandığı bildirildi. Tarsus Belediye Başkanı Ali Boltaç’ın öncülüğünde hayata geçen Halk Ekmek Büfeleri projesi ile dar gelirli vatandaşlara uygun fiyatla ekmek ulaştırılırken, kadınlara da iş imkanı sağlanıyor. Belediyeye bağlı ekmek fabrikasında üretilen sağlıklı ve hijyenik ekmekler, kadınların işlettiği büfeler aracılığıyla vatandaşlara ulaştırılıyor. Büfelerde görev alan kadınlar, satıştan kazandıklarıyla aile bütçelerine katkı sağlıyor. Tarsus Belediyesi, bu projeyle hem halkın sofrasına destek oluyor, hem de kadınlara umut veriyor. Şu anda Barbaros, Şahin, Yarbay Şemşettin, Yenice, Öğretmenler, Akşemşettin, Eski Ömerli, Altaylılar, Ergenekon ve Kırklarsırtı olmak üzere 10 mahallede hizmet veren büfe sayısının kısa süre içinde 17’ye çıkarılması planlanıyor. Ekmek fabrikasında 220 gram olarak üretilen tam buğday, çavdar ve somun ekmek çeşitleri 7,5 TL’ye satılıyor. Belediye Başkanı Ali Boltaç, "Kadınlarımızın emeğine de ekmeğine de destek veriyoruz. Büfeleri ücretsiz teslim ediyor, sattıkları ekmekten kazanç elde etmelerini sağlıyoruz. Kadınların hem ekonomik, hem de sosyal anlamda güçlenmesini istiyoruz" dedi.
Ankara AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yalçın: "CHP Genel Başkanı Özel’in partimizi doğrudan doğruya hiçbir şekilde ilgilendirmeyen bir yolsuzluk soruşturması üzerinden cuntacı ilan etmeye kalkışması aklımıza ve hafızamıza hakarettir" AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hasan Basri Yalçın, "CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in partimizi doğrudan doğruya hiçbir şekilde ilgilendirmeyen bir yolsuzluk soruşturması üzerinden cuntacı ilan etmeye kalkışması aklımıza ve hafızamıza hakarettir. Bu iftiraların hiçbirini kabul etmiyoruz ve bir yerde cunta varsa orada CHP vardır diyoruz" dedi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hasan Basri Yalçın, AK Parti Genel Merkezinde düzenlenen "Cuntacılık ve Darbecilikle Mücadelede 27 Nisan: Bir Dik Duruşun Hikayesi" temalı panelde konuştu. Yalçın, Ülke tarihinde maalesef darbe ve muhtıraların çokluğu nedeniyle belki de o tarihleri yeterince önemini kavrayarak anamadıklarını söylenebileceğini 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan, 15 Temmuz ve diğerleri her biri demokrasi tarihinde derin ve tatsız izler bırakmış, ülkenin gelişme ve büyümesine, insan hak ve hürriyetlerine büyük zararlar verdiğini belirtti. Hepsi bir bütün olarak ele alındığında darbecilik hareketleri ve bununla ilgili olarak vesayetçilik zihniyeti belki de Türkiye’nin gelişme ve ilerlemesini engelleyen en temel faktörlerden biri olduğunu buna rağmen birçok düzlemde darbecilik meselesinin tam olarak anlaşılmış olduğunu ve gerekli derslerin çıkartılmış olduğunu söylemek de çok kolay olmadığını ifade etti. "Darbecilik ve vesayetçilik mekanizması bu ülkede CHP zihniyetini muktedir kılmak üzere kurgulanmıştır" Güncel siyasi tartışmalar birçok tarihi gerçekliğin unutulmasına ve hatta zaman zaman çarpıtılmasına bile neden olabildiğini söyleyen Yalçın, "Bugünlerde bir yolsuzluk davasını bile partimize mal etmeye çalışan ve bu davanın özünü konuşmak yerine partimize ve cumhurbaşkanımıza yönelik asılsız ithamlarla suçunu bastıramaya çalışan bir zihniyetle de karşı karşıyayız. Halbuki ülke tarihini ve darbecilik sorununu objektif bir gözle az da olsa ele alan birisi çok rahatça görür ki bu ülke de bir darbe, bir cunta veya bir muhtıra varsa CHP bu işin ya önünde ya arkasında ya yanında ya da tam göbeğinde yer alır. Çünkü başından bu yana darbecilik ve vesayetçilik mekanizması bu ülkede CHP zihniyetini muktedir kılmak üzere kurgulanmıştır" diye konuştu. 27 Mayıs darbesine giden yolda İsmet İnönü ve Cumhuriyet Halk partisi her türlü yalan, iftira, tehdit ve provokasyonla darbenin taşlarını döşediğini hatırlatan Yalçın, "27 Mayıs darbesini yapanlar bir daha Demokrat Parti’ye benzer bir iktidar seçilecek olursa diye onu kontrol altında tutmak için tüm siyasi sistemi baştan aşağı dizayn etmek için ellerinden geleni yapmıştır. O günden bugüne de CHP demokrasiye karşı her türlü müdahalede ya müdahaleyi kolaylaştırıcı bir rol oynamış ya da CHP darbe sonrası iktidara getirilmeye çalışılmıştır" ifadelerini kullandı. 27 Nisan E-muhtırasını Cumhuriyet mitingleri adı verilen provokasyonlarla nasıl çağırdıklarını, ordu göreve pankartlarını hangi zihniyetle kullandıklarını, 367 kararı alınsın diye nasıl Anayasa mahkemesinin kapısına koştuklarını bildiklerini söyleyen Yalçın, "En son 15 Temmuz darbe teşebbüsünü de kahve içerek izlediklerini ve darbenin ardından iktidara gelme hevesi kurduklarını görüyoruz. Tüm bu olup bitene rağmen CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in partimizi doğrudan doğruya hiçbir şekilde ilgilendirmeyen bir yolsuzluk soruşturması üzerinden cuntacı ilan etmeye kalkışması aklımıza ve hafızamıza hakarettir. Bu iftiraların hiçbirini kabul etmiyoruz ve bir yerde cunta varsa orada CHP vardır diyoruz. Biz ise AK Parti olarak bu ülkede darbelerle, muhtıralarla, vesayetle mücadeleyi en etkili biçimde veren parti olmanın gururunu yaşıyoruz. CHP genel başkanı belki kendi seçmeni nezdinde belediye başkanlarının bulaştığı yolsuzlukların üzerini örtmeye çalışıyor olabiliyor. Belki kendisinin bile şu ana kadar kefil olamadığı bir belediye başkanının yolsuzluklarını unutturmak için tarihi gerçekleri alt üst ederek çarpıtmaya çalışıyor olabilir. Kimse kusura bakmasın! Biz gerçekleri biliyoruz. CHP genel başkanının cüretkarlığı ya cehaletinden ya da gerçekleri sınırsızca çarpıtabileceğine olan inancından kaynaklanıyor olabilir. Ancak böylesi bir cüretkarlığa meydanı bırakırsak bunca yıl boyunca demokrasi için darbecilik zihniyetine karşı verdiğimiz mücadelenin hakkını da vermemiş oluruz. O nedenle darbeleri ve darbecileri hatırlamak ve hatırlatmak hepimizin görevidir. Anlamak ve anlatmak, darbelerin önemini kavramak ve kavratmak bize düşer" şeklinde konuştu. 27 Nisan E-muhtırasının üzerinden tam 18 yıl geçtiğini hatırlatan Yalçın şu ifadeleri kullandı: "O tarihlerde 7 yaşında olan bir çocuk muhtemelen Türkiye’nin o günlerde neyle karşı karşıya kaldığını bilemeyecek ve o günleri hatırlamayacak kadar küçüktür. Ancak o çocuk bugün 25 yaşında bir yetişkindir. Belki iki kez ve hatta belki de üç kez seçim sandığına gitmiş bir genç, eğer yakın tarihe ilgisi yoksa E-muhtıradan neyi kastettiğimizi bile anlamayabilir. İşte bu nedenle 27 Nisan’ı ve tüm diğer darbeleri her seferinde tekrar tekrar konuşmak zorundayız. Doğru düzgün bir siyasi bilinçlenme için doğru bilgileri her türlü fırsatta kamuoyuyla ve özellikle de gençlerimizle paylaşmalıyız. İşte bu nedenle bugün bu salonda toplandık. O dönemi çok yakından tecrübe etmiş büyüklerimizi davet ettik. Birinci ağızdan o günlerde neler yaşandığını AK Parti iktidarını engellemek için neler yapıldığını ve AK Parti’nin bu engellemelerle nasıl mücadele verdiğini anlatmalarını istedik. Sağ olsunlar bizleri kırmadılar" açıklamalarında bulundu. 27 Nisan E- muhtıra ile ilgili yaşananları aktaran Yalçın, "2007 yılı itibariyle AK Parti tek başına iktidardı. Onuncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresi dolmak üzereydi. Yeni bir Cumhurbaşkanı seçilecekti. O tarihlerde Cumhurbaşkanı meclis oylaması ile seçildiği için normal şartlar altında AK Parti’nin göstereceği aday rahatça cumhurbaşkanı seçilebilirdi. İşte buna karşı AK Partili bir aday Cumhurbaşkanı seçilmesin diye Cumhuriyet mitingleri düzenlendi. Bindirilmiş kıtalar o günlerde de sokakları işgal edip demokrasi ve hukukun işleyişini tehditlerle engellemek için ellerinden geleni yaptı. Yetmedi, ortaya 367 garabeti çıktı. Mecliste seçim esnasında 367 milletvekili olmazsa Cumhurbaşkanı seçilemez diye saçma bir iddia piyasaya sürüldü. Halbuki daha önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hiçbir zaman böyle bir katılım aranmamıştı. Birinci turda AK Parti adayı Abdullah Gül, 361 oy almasına rağmen toplantı yeter sayısının sağlanamadığı iddiasıyla birinci tur seçim anayasa mahkemesine götürüldü. Bilin bakalım kim götürdü? Tabii ki CHP! Bilin bakalım aynı gece ne oldu? Daha önce gazetecileri Genelkurmaya çağırıp sözde değil özde laik bir cumhurbaşkanı istiyoruz diye konuşan dönemin genelkurmay başkanı internet sitesine AK Parti hükümetini tehdit eden bir bildiri koydu. Bu bir muhtıraydı. E-muhtıra Bilin bakalım sonrasında ne oldu? Anayasa mahkemesi üç gün içinde karar verdi ve 367 garabetini kabul ederek meclisin oylamasını iptal etti. Her yer kuşatılmıştı. Gazeteciler genelkurmay başkanına gerekirse darbe olur mu gibi sorular soruyordu. Mahkemeler Genelkurmay’ın beklentilerini karşılamakla meşguldü. CHP yine bu muhtıranın da taşlarını döşeyen taraftı. Sonra ne mi oldu? Hiç olmayan bir şey oldu. AK Parti hükümet sözcüsü Cemil Çiçek kameraların karşısına geçti ve demokrasi tarihimizdeki bir ilki seslendirdi." AK Parti E-muhtırayı reddettiğini yok saydığını, çöpe attığını belirten Yalçın, "Halbuki daha önceki muhtıra ve darbelerde hükümetler maalesef görevi bırakıp muhtıra tehdidine boyun eğerdi. Fakat bu kez dik dimdik bir duruş sergilendi. Genelkurmay Başkanının hükümete bağlı bir memur olduğu hatırlatılarak E-muhtıraya cevap verildi. Anayasa mahkemesinin kararının ardından da bir erken seçim kararı alınarak milletin hakemliğine başvuruldu. AK Partililer o tarihlerde sokakları işgal etmedi. Yalanlara iftiralara başvurmadı. Provokasyonlara kalkışmadı. Kutsallara küfretmedi. Boykot çağrısında bulunmadı. Tencere tava çalmadı. AK Partililer büyük bir vakar ve sükunetle sandığa gitti ve iradesine sandıkta bir kez daha sahip çıktı. AK Parti Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde cesaretle dik bir duruş sergiledi. AK Partililer de aynı cesaretle partisine ve iktidarına sahip çıktı. Demokrasi tarihimizde ilk kez askeri vesayete karşı bir dik duruş sergilenmişti ve millet de bu duruşu benimsemişti. Darbeciler ilk kez istediklerini alamamış ve milletin iradesini çiğneyememişti. İşte 27 Nisan’ın önemi biraz da buradan kaynaklanır. 27 Nisan E-muhtırasına karşı konulan dik duruş, sonrasında vesayet mekanizmalarının teker teker çökertilmesinin de başlangıcı oldu. Bugün ülkede herhangi bir parti iktidara geldiğinde muktedir olabileceğini düşünüyorsa işte bu 27 Nisan E-muhtırasına karşı konulan tavırla başlayan şanlı bir devrim sürecinin sonucudur" dedi. "Çünkü biz CHP gibi cuntacı bir gelenekten gelmiyor, hukuk ve demokrasiyi önemsiyoruz" Şükürler olsun bugün Türkiye’nin askeri vesayet mekanizması çöktüğünün altını çizen Yalçın, "Ancak vesayet zihniyeti CHP’nin kodlarında dipdiri varlığını sürdürmektedir. 27 Mayıs’ta hangi yöntemleri kullandılarsa hangi yalanlara başvurdular hangi provokasyonları yaptılarsa 27 Nisan’da da aynı teknikleri kullanmış aynı beklentilere girmişlerdi. Bugün de AK Parti’yle hiçbir ilgisi olmayan bir yolsuzluk skandalında aynı dili kullanıyorlar. Yolsuzluğu, usulsüzlüğü, kongrede şaibeyi yapan kendileri. Mahkemeye gidip şikâyet eden yine kendileri. Hukuka saygı duymak yerine konuyu ilk günden itibaren siyasi zemine çekmeye çalışan yine kendileri. Boykot çağrısı yapan, yakıp yıkan, sokak vandallığından medet uman, zehirli bir dille etrafını suçlayan yine kendileri. Biz ise yine aynı vakar ve cesaretle mahkemenin kararını bekliyoruz. Biz yine demokrasi ve hukuk içerisindeki duruşumuzu sürdürüyoruz. Çünkü biz CHP gibi cuntacı bir gelenekten gelmiyor, hukuk ve demokrasiyi önemsiyoruz. AK Parti’yi AK Parti yapan değerlere sahip çıkıyoruz" şeklinde konuştu.
İstanbul Eyüpsultan’da kıraathanede silahlı saldırı: 23 yaşındaki genç hayatını kaybetti İstanbul Eyüpsultan’da bir kıraathaneye düzenlenen silahlı saldırıda 23 yaşındaki Desim Akgün kurşunların hedefi oldu. Başından ve kollarından toplam 5 kurşunun isabet ettiği genç, yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Silahlı saldırganın kıraathaneye motosikletle geldiği anlar ise güvenlik kamerasına yansıdı. Olay, dün saat 22.30 sıralarında Eyüpsultan ilçesi Güzeltepe Mahallesi’nde meydana geldi. İddiaya göre, kıraathanede arkadaşlarıyla oturan Desim Akgün, motosikletle gelen kar maskeli 2 şüpheliden birinin silahlı saldırısına uğradı. Şüpheli, kıraathaneye girerek Akgün’e 5 el ateş ettikten sonra olay yerinden hızla uzaklaştı. Çevredeki vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine çok sayıda polis ve sağlık ekibi sevk edildi. Başından ve kollarından yaralanan Akgün, sağlık ekiplerinin ilk müdahalenin ardından hastaneye kaldırıldı. Ameliyata alınan genç, yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Akgün’ün ölüm haberini alan yakınları sinir krizi geçirdi. Öte yandan hayatını kaybeden Desim Akgün’ün, "dolandırıcılık", "kasten yaralama" ve "ateşli silahlar kanununa muhalefet" gibi 8 ayrı suç kaydının bulunduğu öğrenildi. Polis ekipleri, saldırganların kimliklerini belirlemek ve yakalamak için çevredeki güvenlik kameralarını mercek altına aldı. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.
Bursa Bilecikliler, Osmanlı başkentleri Osmangazi’de Panorama 1326 Bursa Fetih Müzesi’nde buluştu Bilecikliler uzun aradan sonra Osmanlı başkentleri Osmangazi’de buluştu. Bilecikliler Derneği Başkanı Erdoğan Mısırlı açılış konuşmasında, "Bilecik ve Bursa sadece komşu şehirler değil, aynı zamanda köklü bir tarihin, ortak kültürün ve güçlü bağların temsilcileridir. Osmanlı’nın doğduğu topraklardan, imparatorluğun ilk başkentine uzanan bu yolculuk, bizleri birbirimize daha da yaklaştırıyor. Ecdadımızın mirasını yaşatmak, kültürel ve ekonomik iş birliğimizi artırmak hepimizin ortak sorumluluğudur" dedi. Panorama 1326 Bursa Fetih Müzesi’nde düzenlenen buluşma saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okumasıyla başladı. Programa, Bilecik Belediye Başkanı Melek Mızrak Subaşı, Pazaryeri Belediye Başkanı Zekiye Tekin, Bursa Büyükşehir Başkanvekili Zafer Milli, siyasi partilerin temsilcileri, meclis üyeleri ve çok sayıda Bursa’da yaşayan Bilecikliler katıldı. Bilecikliler Derneği Başkanı Erdoğan Mısırlı açılış konuşmasında, "Bugün burada, Bilecikliler ve Bursalılar olarak bir araya gelmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum. Bilecik ve Bursa sadece komşu şehirler değil, aynı zamanda köklü bir tarihin, ortak kültürün ve güçlü bağların temsilcileridir. Osmanlı’nın doğduğu topraklardan, imparatorluğun ilk başkentine uzanan bu yolculuk, bizleri birbirimize daha da yaklaştırıyor. Ecdadımızın mirasını yaşatmak, kültürel ve ekonomik iş birliğimizi artırmak hepimizin ortak sorumluluğudur. Bugün burada buluşmamız, sadece bir dostluk buluşması değil, aynı zamanda geleceğe dönük bir birliktelik mesajıdır. İki şehrimiz de sanayisiyle, tarımıyla, tarihiyle ve kültürüyle Türkiye’nin kalkınmasına katkı sağlıyor. İş dünyamızın, gençlerimizin, sivil toplum kuruluşlarımızın bu birlikteliği daha da güçlendirmesi en büyük temennimizdir. Bu güzel organizasyonda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Bilecik ve Bursa’nın dostluğu daim olsun, birliğimiz ve beraberliğimiz her zaman güçlü kalsın" dedi. Bursa’da yaşayan çok sayıda Bileciklilerin katıldığı gecede yöresel oyunların ve Türk Sanat Müziği gurubu sahne aldı.