KÜLTÜR SANAT - 20 Mart 2025 Perşembe 17:12

Salkaya’da arkeolojik kazı alanı genişliyor

A
A
A
Salkaya’da arkeolojik kazı alanı genişliyor

Elazığ merkez Salkaya köyünde keşfedilen 84 metrekarelik taban mozaiği ile birlikte bölgede arkeolojik kazı alanının genişletileceği belirtildi.


Elazığ Valisi Numan Hatipoğlu, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Salkaya köyünde keşfedilen 84 metrekarelik taban mozaiğinin bölgenin tarihine ışık tuttuğunu söyledi. Vali Hatipoğlu, ’’Elazığ İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Arkeoloji ve Etnografya Müzesi uzmanları tarafından başlatılan incelemeler, Kültür ve Turizm Bakanlığının izniyle arkeolojik kazılara dönüştü. Kazılar sonucunda ortaya çıkarılan mozaik, üzerindeki aslan, dağ keçisi, ördek, tazı, geyik, sülün, domuz, ayı, kaz, Anadolu leoparı ve kuş gibi hayvan figürleri ile ağaç ve bitki tasvirleri sayesinde Türkiye’nin en büyük ve en etkileyici mozaiklerinden biri olarak kayıtlara geçti. Mozaiğin bulunduğu alan ve çevresinde yapılan kazı ve sondaj çalışmaları, bölgenin Geç Roma dönemine ait önemli bir yerleşim ve üretim merkezi olduğunu gösterdi. Yapılan keşiflerde bir kilise ve şarap üretim kuyusu da gün yüzüne çıkarıldı. Uzmanlar, mozaiğin Geç Roma dönemine, kilise ve şarap kuyusunun ise yakın tarihlere ait olabileceğini belirtiyor. Bölgede daha fazla tarihi buluntunun ortaya çıkabileceği düşüncesiyle kazı alanının genişletilmesine karar verildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, alanın çevresini arkeolojik sit alanı ilan ederek koruma altına aldı. 2025 yılı içerisinde, ilimiz Arkeoloji ve Etnografya Müzesi başkanlığında başlayacak yeni kazı çalışmalarıyla birlikte bölgedeki tarihi mirasın daha da zenginleşmesi bekleniyor. Devam eden sondaj kazılarıyla birlikte, bölgedeki tarihî mirasın daha da gün yüzüne çıkması bekleniyor. Salkaya köyündeki keşifler, geçmişin izlerini geleceğe taşırken, ilimizi kültürel ve turistik açıdan daha da önemli bir merkez haline getirecektir’’ dedi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Diyarbakır Nevruz’da yapılan barış çağrıları Diyarbakır annelerini umutlandırdı Diyarbakır’da dün gerçekleştirilen Nevruz kutlamalarında barış konuşmaları yapılması Diyarbakır annelerini umutlandırdı. 3 Eylül 2019’dan bu yana farklı kentlerden Diyarbakır’a gelerek eski HDP İl Başkanlığı binası önünde oturma eylemi başlatan ailelerin nöbeti aralıksız devam ediyor. Kızı Hayal Demir için Ağrı’dan oturma eylemine katılan Süheyla Demir, 6 yıldır evlatlarını beklediklerini söyledi. Demir, "Dün Nevruz vardı. Nevruz’da sesleniyorlar barış istiyoruz diye, eğer samimiler ise önce bizim evlatlarımızdan başlasınlar, evlatlarımızı bize geri versinler, biz de onların samimiyetine inanalım. Biz evlatlarımızı istiyoruz. 6 yıldır biz burada haykırıyoruz bizim sesimizi duyan gören olmadı şimdi de ‘Barış barış’ diye sesleniyorlar eğer bizim evlatlarımızı geri verirler ise biz onların samimiyetine o zaman inanırız" ifadelerini kullandı. Kütahya’dan Diyarbakır’a gelerek evladı için HDP önünde nöbet tutan Hatice Levent, 10 yıldır kızı Fadime’nin peşinde olduğunu 6 yıldır da bu eyleme katıldığını ifade etti. Levent, "Dün Nevruz’du. Nevruz’u kutladılar. Hep ‘Barış barış’ diye bağırıyorlar. İnşallah sözlerinde dururlar. İnşallah bu sözleri gerçek olur televizyonlardan gözlerimizi ayırmıyoruz. Sonuna kadar destekliyoruz inşallah yavrularımızı alırız. Fadime dön gel geri kuzum, ben seni çok özledim. İnşallah gelirsiniz bizde bu mutluluğa ulaşırız" şeklinde konuştu. Siirt Şirvan’dan oturma eylemine katılan Nurettin Ödümlü ise oğlu Yusuf Ödümlü için burada olduğunu söyledi. Ödümlü, "Dün Nevruz’du DEM partililer, Barzani temsilcileri ve Özgür Özel bunlar hepsi barış mesajı verdi. İnşallah barış olacak. Umarım bunlar samimidir. Barış olsun kimse ölmesin. İnşallah barış olacak ve kim bu barışa katkıda bulunuyorsa Allah ondan razı olsun" dedi.
Antalya Otopsi raporu dehşeti ortaya koydu: Trompet sanatçısına 48 bıçak darbesi Antalya’da bisikletle gezdiği sırada bir kafeterya valesini bıçakla yaralayıp, 15 dakika sonra ise bir trompet sanatçısını bıçaklayarak ölümüne neden olan sanığın yargılanmasına başlandı. Sanığın tutukluluk halinin devamına karar verilen ilk duruşmada, akıl sağlığıyla ilgili resmi rapor beklendiği için dava ileri bir tarihe ertelendi. Antalya Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan otopsi raporunda ise hayatını kaybeden trompet sanatçısının 48 bıçak darbesiyle hayatını kaybettiği ortaya çıktı. Duruşmadan sonra açıklamalarda bulunan trompet sanatçısının annesinin sözleri yürekleri dağladı. Anne Fatma Akten, "Yokluğu çok büyük acı, ağlamadığım gün yok. O gün emniyette kıyafetlerini, eşyalarını verdikleri torba koyduğumuz gibi hala duruyor. Onu atınca sanki oğlumu atacakmışım gibi geliyor" dedi. 27 Eylül 2024 gecesi saat 01.00 sularında, Muratpaşa İlçesi’nde bulunan bir kafeteryaya giden Polat Dereli, vale olarak çalışan Osman Dere ile tartışmaya girdi ve bıçakla saldırdı. Yaralanan Osman Dere, hastaneye kaldırılırken, Dereli bisikletiyle olay yerinden uzaklaştı. Yaklaşık 15 dakika sonra ise Antalya Büyükşehir Belediyesi Bando ve Kent Orkestrası’nda trompet sanatçısı olarak görev yapan Deniz Akten ile tartışmaya giren sanık, Akten’i 48 bıçak darbesiyle ağır yaraladı. İhbar üzerine olay yerine gelen ekipler, Akten’in hayatını kaybettiğini belirledi. Cinayet Büro ekiplerinin olay yeri incelemesi yaptığı sırada Dereli’nin olay yerinde olduğu ve çalışmaları izlediği fark edildi. Polisler tarafından yakalanan Dereli, çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Polat Dereli hakkında hazırlanan iddianamede "kasten öldürme", "kasten öldürmeye teşebbüs", "genel güvenliği tehlikeye sokma" suçlarından yargılanması istendi. Savcılık, sanığın canavarca hisle hareket ettiğini ve rastgele insanlara saldırarak toplum güvenliğini tehdit ettiğini belirterek en ağır cezanın verilmesini talep etti. Otopsi raporu: 48 bıçak darbesi Antalya Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan otopsi raporunda, Deniz Akten’in vücudunda toplam 48 bıçak darbesi tespit edildi. Raporda, göğüs, sırt, boyun ve karın bölgelerindeki 12 kesici-delici alet yarasının öldürücü nitelikte olduğu belirtildi. Akten’in ölümüne, büyük damar yaralanmaları ve iç organ hasarı nedeniyle meydana gelen yoğun iç ve dış kanamanın sebep olduğu kaydedildi. Ayrıca, bazı yaraların göğüs kafesini delerek akciğer ve mideye ulaştığı tespit edildi. Akten’in vücudunda ateşli silah yarasına rastlanmadığı raporda yer aldı. Katılma talebi Deniz Akten’in annesi Fatma Akten ve babası Aydın Akten, avukatı Ömer Faruk Doğruyol aracılığıyla mahkemeye sunduğu dilekçede, sanığın canavarca hisle hareket ettiğini belirterek davaya katılma talebinde bulundu. Dilekçede, sanığın "toplum içinde rastgele insanlara saldırarak genel güvenliği tehlikeye attığı ve olaydan sonra yapılan incelemeleri izlediği" vurgulandı. Aile, sanığın en ağır cezayı almasını talep etti. Sanık, suçlamaları reddetti Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk kez hakim karşısına çıkan sanık Polat Dereli, savunmasında suçlamaları kabul etmedi. Dereli, olay gecesi denize girdiğini ve geceyi sokakta geçirdiğini söyleyerek, "Olay tarihi öncesinde 1,5 aydır sokakta arabamda kalıyordum, olay günü arkadaşlarımla Karpuz Kaldıran Askeri Kampının bulunduğu bölgede denize girmiştim, hava soğuduğu için arabamın bulunduğu kaldığım Çarşamba pazarına doğru yürümeye başladım, yürürken bir sivil bir araç beni durdurdu, polis olduğunu söylediler, beni gözaltına aldılar. Elimde bıçak yoktu. Maktul Deniz Akten ve huzurda bulunan Osman Dere’yi tanımam, kendilerine yönelik herhangi bir yaralama ve öldürme eyleminde bulunmadım, olayı ben gerçekleştirmedim hatırlamıyorum. Beraatimi ve tahliyemi talep ederim" dedi. Sanığın avukatı da, "Müvekkilim bipolar bozukluk hastasıdır. Ruhsal durumu detaylıca incelenmelidir. Adli Tıp Kurumu’ndan gelecek rapor, yargılamanın seyrini değiştirebilir" şeklinde beyanda bulundu. "Yüz felci geçirdim" Olay sırasında bıçaklı saldırıya uğrayan müşteki Osman Dere, mahkemede yaşadıklarını detaylı bir şekilde anlattı. O gece kafeteryada çalıştığını, valelik yaptığını ve olay anında arkadaşlarıyla iş yerinin önünde oturduğunu belirten Dere, şu ifadeleri kullandı: "Polis arabası geldiğinde, benden kahve istediler. Kendilerine kahve verdim. O sırada sanık vale masasındaydı ve polisleri görünce geri çekildi. Ortam kalabalık olduğu için bir şey hissetmedim ve arkadaşlarımın yanına geri döndüm. Ancak bir süre sonra sanık geçerken bana doğru bakmaya başladı. Yanımda bulunan arkadaşım Berkay, sanığın bana baktığını fark etti ve beni uyardı. Bunun üzerine ben de sanığa ’Buyur abi, bir şey mi istiyorsun?’ diye sordum. Bana ’Sen biliyorsun’ dedi. Ben de ’Ne biliyorum?’ diye sordum. ’Bir şey söyleyeceğim’ dedi. Sadece soru soracağını düşündüğüm için yanına gittim. Tam o sırada birden bıçağını çekerek sol kulak altıma sapladı. Şoke oldum ve hemen geri çekildim, fakat sanık hızla göğsüme de bıçağı sapladı. Can havliyle içerideki kalabalığa doğru kaçtım. Yaralandığımı görenler hemen müdahale etti. Sanık ise olay yerinden hızla kaçtı." Osman Dere, saldırının ardından yüz felci geçirdiğini ve uzun süre iş göremez hale geldiğini belirterek, ameliyat olmak zorunda kaldığını söyledi. Sanıktan şikayetçi olduğunu vurgulayan Dere, "Davaya katılma talebim var. Sanığın en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyorum" dedi. "Acıyı tarif edemem" Deniz Akten’in anne ve babası Fatma ve Aydın Akten de mahkemeye katılarak sanığın en ağır cezayı alması gerektiğini belirtti. Baba Aydın Akten, "Oğlumun kimseyle bir husumeti yoktu. Gece sadece arkadaşına gitmek için evden çıkmıştı. Sanık hiçbir sebep olmaksızın oğlumu öldürdü. Bir baba olarak bu acıyı tarif edemem. Sanığın en ağır cezayı almasını istiyorum" dedi. "Hayatımın en büyük acısını yaşıyorum" Anne Fatma Akten ise gözyaşları içinde "Deniz’imi benden koparan bu caninin en ağır cezayı almasını istiyorum. Hayatımın en büyük acısını yaşıyorum. Her gün oğlumun sesini duymayı bekliyorum ama artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Adaletin yerini bulmasını istiyorum" diye konuştu. "Vuruldum’ diye bağırdı" Duruşmada tanık olarak dinlenen Yiğitcan Günaçtı, olay gecesi müşteki Osman Dere’nin yanında olduğunu belirtti. Olayın nasıl gerçekleştiğini anlatan Günaçtı, "Osman’ı görmek için kafeteryaya gittim. Birlikte oturuyorduk, o sırada Osman bir şeyler söyledi ve ayağa kalktı. Sonra bir anda içeri girdi ve ‘Vuruldum’ diye bağırdı. Yüzü ve göğsü kan içindeydi. Sanık o sırada hala dışarıdaydı ve elinde bir bıçak vardı. Onu kesin olarak teşhis ediyorum" dedi. Mahkemeden ara karar Mahkeme heyeti, sanığın işlediği suçların kanunda belirtilen ağır suçlar arasında yer aldığını ve olayla ilgili güçlü deliller bulunduğunu belirterek, tutukluluk halinin devamına, müşteki Osman Dere’nin yüzündeki sabit iz için kesin rapor alınmasına, sanığın akıl sağlığının tespiti için İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan gelecek raporun beklenmesine karar verdi. Bir sonraki duruşmanın 28 Mayıs 2025 tarihinde yapılacağı açıklandı. Acılı anne konuştu: "Müziğe ben onu teşvik etmiştim, notalarını kendi yazardı" Duruşmanın ardından İhlas Haber Ajansı’na konuşan acılı anne Fatma Akten, gözyaşları içinde yaşadığı acıyı anlattı. Oğlunun sadece bir arkadaşına gitmek için dışarı çıktığını, ancak hayatını kaybettiğini belirten Akten, şu sözleri kaydetti: "Çok üzgünüm. Bir evlat kaybı. Ama sanığın ‘Ben yapmadım’ diyerek mantıklı cevaplar vermesi beni şaşırttı ve üzdü. Deniz, arkadaşına gitmek için evden çıktı. O gece başka bir yerde çalışan arkadaşı henüz gelmemişti, bu yüzden bandodaki diğer arkadaşlarının çaldığı mekana uğradı. Onlarla vakit geçirdi, sohbet etti, hatta oradan çektiği bir videoyu arkadaşına gönderdi. Telefonla haberleşti. Sonra yolda bu korkunç olay yaşandı. Böyle hastaların tedavi edilmeden toplum içinde bırakılmaması gerektiğini düşünüyorum. Bir can gitti, gencecik bir çocuk gitti. Ailemiz dağıldı, bizi parçaladı. Çok üzgünüz." Fatma Akten, yaşadığı derin üzüntünün hayatına olan etkisini de anlatarak, "O günden bu yana çok kilo aldım, üzüntüden çok kötü oldum. Deniz tek evladımdı. Onu büyütmek için her şeyi yaptım, okulunu başarıyla bitirmesi için hep takip ettim. Çok başarılıydı, notalarını kendisi yazardı. Arkadaşları onu anlat anlat bitiremiyor. Müziğe ben onu teşvik etmiştim. Yokluğu çok büyük acı, ağlamadığım gün yok. O gün emniyette kıyafetlerini, eşyalarını verdikleri torba koyduğumuz gibi hala duruyor. Onu atınca sanki oğlumu atacakmışım gibi geliyor" ifadelerini kullandı.