GÜNDEM - 30 Mart 2025 Pazar 10:38

Diyarbakır’da Ramazan Bayramında mezarlıklar doldu taştı

A
A
A
Diyarbakır’da Ramazan Bayramında mezarlıklar doldu taştı

Ramazan Bayramının ilk gününde Diyarbakır’daki mezarlıklar, doldu taştı. Yoğunluk nedeniyle mezarlık çevresinde trafik kilitlendi, uzun kuyruklar oluştu.


6 Şubatta meydana gelen ve 11 ilde yıkıma yol açan depremlerde yakınlarını kaybeden aileler, bayramın hüznünü mezarlık ziyaretleriyle yaşadı. Diyarbakır’da defnedilen depremzedelerin kabirleri başında dualar eden aileler, gözyaşlarına boğuldu. Yeniköy Mezarlığı’ndaki yoğunluk nedeniyle vatandaşlar araçlarını uzak noktalara park ederek yürümek zorunda kaldı. Mezarlık çevresindeki araç yoğunluğu nedeniyle Yeniköy girişinde trafik tamamen durma noktasına geldi.


Bağlar ilçesi 5 Nisan Mahallesi’ndeki Yoldaş Apartmanında 6 Şubat depreminde yakınlarını kaybeden Hasan Akbudak, bütün İslam aleminin bayramını kutlayarak, ’’Şu anda mezarlık ziyareti yapıyoruz. Depremde kaybettiğimiz yakınlarımızın ziyaretine geldik. Depremde hayatını kaybetti tüm vatandaşlarımızın Ramazan bayramını kutluyorum bu vesileyle daha da böyle bir acı İnşallah kimseye de göstermesin. Yoldaş apartmanda Bağlar’da bina yıkıldı" dedi.


Tesisler Kavşağındaki 11 katlı Serin 2 Sitesinde hayatını Kaybedenlerin yakınlılarından Murat Tekgöz ise ’amcasının, yengesinin, iki kızı ve iki torununun depremde hayatını kaybettiğini ve her bayram onları ziyarete geldiklerini ifade etti.



Diyarbakır’da Ramazan Bayramında mezarlıklar doldu taştı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muğla 7 yıllık korkunç sır çözüldü Muğla’nın Ortaca ilçesinde 7 yıl önce çöp konteynerinde poşet içerisinde ölü bulunan kız bebeğin katilinin annesi olduğu ortaya çıktı. Gözaltına alınan anne Gülcan Deniz (42), suçunu itiraf etti. Olaydan bilgisi olduğu belirlenen baba İsmail Deniz (43) ile birlikte adliyeye sevk edilen çift, çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Olay, 10 Temmuz 2018 tarihinde Muğla’nın Ortaca ilçesi Ekşiliyurt Mahallesi’nde meydana geldi. Vatandaşlar, bir çöp konteynerinde poşet içinde bebek cesedi buldu. 112 Acil Çağrı Merkezi’ne yapılan ihbar üzerine olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Yapılan incelemelerde, bebeğin doğumdan hemen sonra göbek bağı bile kesilmeden çöp konteynerine atıldığı ve hayatını kaybettiği belirlendi. Muğla İl Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri, 7 yıl sonra dosyayı tekrar açtı. Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde yürütülen çalışmalarda, olay yerinde bulunan bir çikolata ambalajının poşeti kilit ipucu oldu. Polis ekipleri, poşetin ait olduğu mağazanın Temmuz 2018’e ait 30 günlük güvenlik kamerası kayıtlarını inceledi. Yapılan analizler sonucunda, şüphelinin Gülcan Deniz olduğu tespit edildi. Polis ekipleri tarafından gözaltına alınan anne Gülcan Deniz, ifadesinde korkunç gerçeği itiraf etti. Deniz, bebeğin kendisine ait olduğunu, eşinin kendisine sürekli eziyet ettiğini, bu yüzden çocuğu doğurmak istemediğini söyledi. Evin salon kısmında doğum yaptığını, ardından bebeğin boynuna bez parçasıyla düğüm attığını ve bir poşete koyarak çöp konteynerine attığını anlattı. Olaydan bilgisi olduğu belirlenen baba İsmail Deniz de gözaltına alındı. Polis merkezinde tamamlanan işlemlerin ardından anne Gülcan Deniz ve eşi İsmail Deniz, adliyeye sevk edildi. Çift, çıkarıldıkları nöbetçi sulh ceza hakimliği tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Kocaeli İzmit Körfezi’ne akan 12 dere yakından izleniyor İzmit Körfezi’ne akan 12 derede su kalitesi aylık periyotta takip ediliyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, İzmit Körfezi’nin su kalitesini izlemek ve kirliliği önlemek amacıyla TÜBİTAK-MAM ile koordineli çalışıyor. Bu kapsamda İzmit Körfezi’ne dökülen Kumla, Ağa, Ambarlı, Saz, Ova, Narca, Kiraz, Halı, Hisar, İhsaniye, Kaytaz ve Karakoç derelerinden alınan su numuneleri, TÜBİTAK MAM laboratuvarlarında inceleniyor. Numunelerden debi, sıcaklık, pH, çözünmüş oksijen ve iletkenlik gibi kimyasal-fizikokimyasal parametreler sahada ölçülürken, laboratuvarda organik kirlilikler ve besin elementi analizleri yapılarak su kalitesine dair güncel veriler elde ediliyor. Böylece Körfez’deki su kalitesi anlık olarak takip edilerek gerekli önlemler alınabiliyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, İzmit Körfezi’ni ileri biyolojik arıtma tesisleriyle donatarak temiz bir deniz ekosistemi oluşturmayı hedefliyor. 2007 yılından bu yana TÜBİTAK MAM ile yürütülen "İzmit Körfezi Su Kalitesinin ve Karasal Girdilerin İzlenmesi ve Kirliliğin Önlenmesine Yönelik Önerilerin Geliştirilmesi Projesi" kapsamında, Körfez’de bulunan 6 farklı deniz istasyonundan dört mevsim boyunca örnekler alınıyor. Temiz bir Körfez’e kavuşmak için son derece önemli olan su kalitesi izleme çalışmalarında elde edilen verilerin tümü, Körfez su kalitesi ve ekosistem modellerine girdi oluşturuyor. Bu sayede evsel veya endüstriyel girdilerdeki değişimlerin Körfez su kalitesine ve ekosistemine etkileri izlenebiliyor ve alınması gerekli önlemler ve alınan önlemlerin yeterli olup olmadığı belirlenebiliyor.
Kayseri Ekran kullanımında ‘üç 20’ kuralına dikkat Memorial Kayseri Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Ataş, ekrana bağlı olarak gözlerde oluşacak hastalıklara karşı tedbir alınabileceğini söyleyerek, "Göz rahatsızlıkları için ekranda üç 20 dediğimiz kurala uymalıyız" dedi. Son zamanlarda ekran kullanımının çok fazla arttığını söyleyen Memorial Kayseri Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Ataş, "Ekran kullanımı son zamanlarda gerçekten çok fazla arttı. Özellikle pandemiden sonra uzaktan çalışmanın yaygınlaşmasıyla birlikte tablet, bilgisayar, cep telefonu kullanımı arttı. Şu anda ortalama bir yetişkin ve çocuklar günün 7,5 saatini tablet ve bilgisayar ile geçiriyor. Bu çok ciddi bir oran gerçekten. Bu da çocukların birçok şeyini etkilemektedir. Sosyal ilişkilerini etkilemekte, akıl sağlığı ile ilgili problemler oluşturmakta, fiziksel sağlıklarını etkilemektedir. Örneğin çocuklar sürekli oturduğu için sürekli enerji almakta, verememekte ve kilo almaktadır. Dikkat eksikliği gibi ciddi sorunlara da yol açmaktadır. Sosyal olarak da izledikleri içerikler de şiddete meyilli ise ciddi problemlere yol açabilmektedir. Göz sağlığı ile ilgili birincisi uzun süre yani 3 saatten fazla günlük ekran kullanımının ciddi anlamda yaklaşık 4 kat miyopiyi arttırdığı biliniyor. Ciddi bir miyopi pandemisi gibi bu sorun bizi bekliyor. Bu da çok önemli bir sorun" dedi. Prof. Dr. Mustafa Ataş, ekrana fazla bakmanın dijital göz yorgunluğuna da sebep olabileceğini söyleyerek, "İkinci sorunda ‘Computer Vision Sendromu’ dediğimiz yani bilgisayara bakma sendromu ya da daha değişik adlandırılırsa ‘dijital göz yorgunluğu’ dediğimiz bir duruma yol açabilmektedir. Bu dijital göz yorgunluğunda ekrana uzun süre bakan kişilerde ciddi baş ağrıları olmaktadır. Gözlerde kızarma, batma olmaktadır. Bulanık görme de olmaktadır. Bunlar da hayat konforunu çok ciddi anlamda etkilemektedir. Diğer bir konu da göz kuruluğu. Bu durum ciddi oranda göz kuruluğuna da yol açabilmektedir. Çünkü çocuklar göz kırpmayı unutuyorlar. Uzun süre ekrana baktıkları zaman dikkatlerini oraya vererek gözlerini kırpmamaktadırlar. Normalde dakikada 20-25 kere göz kırpmaları gerekirken bu süre sürekli ekrana bakmaktan ve dikkatli bakmalarından dolayı dakikada 5’e kadar düşmektedir. Bu da ciddi göz kuruluklarına yol açabilmektedir. Bu kurulukların getirdiği gözde batma, kızarma, ağrı da ciddi sorunlardır. Eğer göz kuruluğuyla ilgili altta yatan problem varsa, bu problem daha da büyümektedir. Bunun dışında akomodasyon problemleri dediğimiz problemler de gelişebiliyor. Sürekli yakına odaklanmaktan dolayı göz kasları sürekli kasılmış halde durmakta, spazm halinde olmaktadır. Bu da gözlerde kasılmaya ve baş ağrılarına ve ciddi akomodatif spazm dediğimiz problemlere yol açabilmektedir" ifadelerini kullandı. "Ekrana bakarken 20-20-20 kuralına dikkat" Ekrandan gelecek zararlardan korunmak için koruyucu bazı tedbirler olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mustafa Ataş, "Dediğimiz gibi çok ciddi problemler oluşabiliyor. Bunlarla ilgili çok bilinçli olunması gerekiyor. Hem ailelerin de bizlerin yapabileceğimiz koruyucu bazı tedbirlerimiz var. Bunlardan bahsedecek olursak birincisi bu ekranla ilgili bakarken 20-20-20 kuralı dediğimiz bir kural var. Bu ne demek? Yani 20 inç yani Türkçesiyle çocukların 50 santimetre mesafeden ekrana bakması gerekmektedir. 20 dakikadan fazla ekranla meşgul olmaması gerekiyor. 20 dakikadan sonra da 20 saniye ara verip uzağa dalgın bakıp gözlerini dinlendirmeleri gerekiyor. Toplam olarak da en fazla 40-45 dakika ekrana bakıp sonrasında da ara verip dinlenmelerinde yarar var. Ekran süreleri ile ilgili de bir şeyler söylemekte fayda var; birincisi hem Dünya Sağlık Örgütü’nün hem de göz otörlerinin önerdikleri genelde 2 yaştan önce biz kesinlikle çocukların ekrana bakmalarını önermiyoruz. Sadece aile görüşmelerinde orada telefona bakmak dışında 2 yaşın altına ekrana bakmalarını önermiyoruz. 3-5 yaş arasında ise en fazla 60 dakika ekranda maksimum süre olarak ekrana bakmalarını öneriyoruz. 5-17 yaş arasındaki çocuklarımızın ise günde en fazla 2 saat ödevleri, okul aktiviteleri dışında ekranda zaman geçirmelerini istiyoruz. Biz bu çocuklarımızın daha çok dışarıda zaman geçirmesini istiyoruz. Hem miyopun gelişmesi hem de gözle ilgili zararların engellenmesi açısından mutlaka dışarıda vakit geçirilmesi, aktivite yapmalarını istiyoruz" dedi. Ataş, şikayetlere göre tedavi alınması gerektiğini söyleyerek, "İkincisi de tabi eğer göz kuruluğuyla ilgili şikayetlerimiz varsa bunu bir muayene edip, buna yönelik tedavi vermek gerekiyor. Suni göz yaşlarıyla desteklemek, altta yatan ek hastalığı varsa bunu tedavi etmek lazım. Bazen altta yatan düşük gözlük numaraları da bu dijital ekran yorgunluğunu arttırabilmektedir. Çok düşük astigmat bile tetiklemektedir. O yüzden bu rahatsızlığı olan kişilere muayeneden sonra eğer ihtiyaçları varsa gözlük verip sorunu tam olarak düzeltmek, gerekirse bunlara mavi ışığı engelleyen camlar vererek ekrandan bir nebze olsun korumak ve gözü rahatlatmak gerekiyor. Ayrıca ekranlarda koruyucu filtreler de önemli. Mavi filtreleri ekranlara koyarak çocuklarımızı koruyabiliriz. Mutlaka bizim de önerdiğimiz düzenli göz muayenelerini yapmak, altta yatan gözle ilgili bir problem varsa bunların tedbirlerini alıp kusurları düzeltmek gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Sivas Torku’ya bağlı Kangal Termik Santrali, insan sağlığını tehdit ediyor Sivas’ın Kangal ilçesinde bulunan Torku iştiraki olan Konya Şeker tarafından işletilen Kangal Termik Santrali, çevre köyler için tehdit oluşturmaya devam ediyor. İnsan sağlığını olumsuz etkileyen kül dağları nedeniyle Mağara köyünde 50 haneden sadece 3 hane kaldı. Sivas’ın Kangal ilçe sınırları içerisine kurulan Torku’ya bağlı Konya Şeker tarafından işletilen termik santral, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından 8 Şubat 2013 tarihinde özelleştirilerek Torku iştiraklerinden Konya Şeker’e devredildi. Yıllık 1 milyon 908 bin 229 MWh elektrik üretim gücüne sahip olan santral, 2020 yılında filtresiz bacalarıyla gündem olmuştu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla santralin üretimi, filtre ile ilgili şartları sağlayamadığı gerekçesiyle 1 Ocak 2020 tarihinde durdurulmuştu. Bacalarda gerekli filtre işlemlerinin tamamlanmasıyla 30 gün sonra tek türbinde, 6 ay sonra ise tam kapasite olarak elektrik üretimine yeniden başlandı. Termik santralde kullanılan kömürlerin atığı olan küller yıllar içerisinde arazide biriktirildi. Oluşan kül dağları, rüzgârlı havalarda çevreye yayılmaya başladı. Gürün ilçesine bağlı Mağara köyü başta olmak üzere birçok çevre köyü tehdit eden toz bulutu nedeniyle ölüm yaşandı. Birçok köy sakini doğup büyüdüğü yeri terk etmek zorunda kalırken köylerini terk edemeyenler ise solunum sıkıntısı başta olmak üzere birçok sağlık problemi ile karşı karşıya kaldı. Yapılan depolamanın usulsüz olduğunu ifade eden köy sakinleri, yetkililerden yardım eli bekliyor. "Terk edilmiş bir köy haline gelmeye başladı" Solunum yetmezliği nedeniyle hayatını kaybeden Mağara köyü eski muhtarı Ahmet Koç’un oğlu Hasan Koç, "Bu köyün sorunu termik santral. Kangal Termik Santrali, yaklaşık 40 yıldır üretimde olan bir tesis ve bu tesisin atıkları köyümüzün içine dökülüyor. Daha önce yerel ve ulusal medyada çok sesimizi duyurmaya çalıştık. Köyün nüfusu neredeyse bitti. Birkaç komşu ile birlikte köyün bekçiliğini yapıyoruz. Terk edilmiş bir köy haline gelmeye başladı. Burası devlet işletmesiydi. Torku grubuna devroldu. Daha önce devlet işletmesindeyken atıkların üzerine toprak atılıyordu ve kapatılıyordu. Rüzgâr biraz fazla estiği zaman köyün içerisinde duramıyoruz. Hiç önemsemeden, umursamadan kamyonlarla döküm yapıyorlar. Babam solunum problemi yaşıyordu. Geçen sene vefat etti. Ömrünün son zamanlarını sürekli bu mesele ile uğraşarak geçirdi. Temiz ve rahat bir köy görmeyi ömrü vefa etmedi" ifadelerine yer verdi. "Hayvancılık yapamıyoruz, sularımıza kül karışıyor" Mağara köyünde yaşayan Rıza Karadeniz, "Hayvancılığı terk ettik. Hayvancılık yapamıyoruz, sularımıza kül karışıyor. Arazimizin üzerinden kül hiç gitmiyor. Ekili alanlarımızın üzerinde sürekli kül var. Bu köyde bir tane gurbetçi bulamazsınız. Kül, meranın üzerine konuyor. Meranın üzerine konan külü hayvanlarımız yiyor. Hayvanlarımızın yediği ot zarar veriyor, ölümlere sebep oluyor" dedi. "Ekip biçtiğimizden de verim alamıyoruz" Köy muhtarı Ali Karadeniz ise, "Ben işletmeye 8-10 defa gittim. Randevu veriyorlar, içeri almıyorlar. Bizi almadıkları gibi bazen yolumuzu da kesiyorlar. Arazilerimize geçişlerimizi bile kapattılar. Şu durumda hayvancılık yapıyorum onu da bırakmak üzereyim. 13 hayvanım var 3-5 tanesi sakat doğdu. Ekip biçtiğimizden de bir menfaat göremiyoruz. Verim alamıyoruz. Özelleşmeden önce üzerine toprak döküp bitki diktiler. O zaman bu kadar zararını görmüyorduk. Özelleştikten sonra çok zararını görmeye başladık. Bir santral kapansın demiyoruz ama dağın üzerini kapatsın. ‘Biz burada 750 kişiye ekmek veriyoruz’ diyorlar. Onların da sağlığını tehlikeye atıyorlar. Oradan emekli olan KOAH hastası oluyor" şeklinde konuştu.
Kayseri Başkan Çolakbayrakdar: "Gece-gündüz demeden daha güzel hizmet için çalışıyoruz" Kocasinan Belediye Başkanı Ahmet Çolakbayrakdar, Ramazan Bayramı boyunca vatandaşların sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir bayram geçirmelerine katkı sağlayan saha çalışanlarıyla bayramlaştı. İşçilerle tek tek bayramlaşan Başkan Çolakbayrakdar, yapılan hizmetlerle Kocasinan’ın her noktasında vatandaşların huzurlu bir bayram süreci yaşadığını ifade etti. Başkan Çolakbayrakdar, Karpuzatan mevkiinde bulunan Kocasinan Belediyesi Atölyesi’nde Makine İkmal, Temizlik, Fen İşleri, Veterinerlik ve Park-Bahçeler Müdürlüğü personeliyle bir araya gelerek bayramlaştı. Çalışanlara hitaben "Bayramınız mübarek olsun" diyerek sözlerine başlayan Başkan Çolakbayrakdar, bayram-seyran demeden Kocasinan sakinlerine hizmet götürmek için durmaksızın çalıştıklarını vurguladı. Kocasinan Belediyesi’nin büyük bir aile olduğunu belirten Başkan Çolakbayrakdar, "Rabbim sağlık ve sıhhat içerisinde nice bayramlar nasip etsin. Kocasinan’ın her bir noktasında hemşehrilerimiz huzurlu bir şekilde Ramazan Bayramı’nı geçirdiler. Bu süreçte emeği geçen tüm kardeşlerimi tebrik ediyorum. Gece-gündüz demeden, mesai mefhumu gözetmeksizin nerede hizmete ihtiyaç varsa orada görevini yerine getiren tüm çalışanlarımızın emeğine sağlık. Yaklaşık bin yedi yüz kişilik kadromuzla her alanda vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştırmak ve yüzlerini güldürmek için yoğun gayret gösteriyoruz. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ felsefesiyle, bizler yaratılmışların en şereflisi olan insana hizmet etmek için çalışıyoruz. Sizler de hafta sonu, bayram ve tatil demeden büyük bir özveriyle görev yapıyorsunuz. Bu fedakârlığınız için hepinize gönülden teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı. Başkan Çolakbayrakdar, sözlerini daha nice huzurlu bayramlar dileğinde bulunarak tamamladı.