GÜNDEM - 21 Eylül 2024 Cumartesi 10:37

94 yaşındaki Kore Gazisi çalınan silahı ve 74 yıllık anılarının ardından gözyaşı döktü

A
A
A
94 yaşındaki Kore Gazisi çalınan silahı ve 74 yıllık anılarının ardından gözyaşı döktü

Denizli’de yaşayan 94 yaşındaki Kore Gazisi Halil Akşit, 74 yıl önceki savaşta kullandığı silahı, bıçağı ve resimlerinin çalınmasıyla büyük üzüntü yaşadı. Savaşın zorluklarını ve kaybettiği arkadaşlarının acısını hatırlayan Gazi, hatıralarını anlatırken göz yaşlarına hakim olamadı.


Kore Savaşı’nda Türkiye, 1950 yılında Birleşmiş Milletlerin çağrısı üzerine Kore’ye asker gönderen 16 ülkeden biri oldu. Türkiye, 5. Tümen’i Kore’ye göndererek savaşta Güney Kore’yi destekledi. Türk Tugayı, özellikle Pohang, Kumyangjang ve Kumsong gibi cephelerde önemli başarılar elde etti ve sık sık kahramanlık hikayeleri ile anıldı. Türk askerleri, savaşta gösterdikleri cesaret ve fedakarlıkla uluslararası alanda takdir topladı. 1951 yılında Türk Tugayı, "Unutulmazlar" olarak adlandırıldı ve burada görev yapan askerler, "Kore Gazisi" unvanı ile anılmaya başlandı. Denizli’de yaşayan 94 yaşındaki Kore Gazisi Halil Akşit, Kore Savaşı hatıralarını paylaştı. Savaş öncesi eğitim aldıklarını ve yolculukları sırasında Mekke hizasında toplu namaz kıldıklarını belirten Akşit, savaş esnasında düşman askerlerine karşı mücadele ederken yaralandığını anlattı. "Savaşta yanımda canım dediğim arkadaşlarım yaralanıyordu. Çok kötü bir savaştı. O an Türkiye’ye döneceğimi düşünemiyordum" dedi. Savaş sonrası Kore’den getirdiği hatıralarının köyde çalındığını da ekleyen Akşit, "Bavulumda sazım vardı, çok severdim. Herkes dinlerdi, ama hepsi çalındı" ifadelerini kullandı. Akşit, yaşadığı zorluklara rağmen Allah’a şükrederek, “Sonunda kara toprağa gideceğiz” diyerek duygularını dile getirdi.



"Savaş anında ‘Allah’ım bizi buradan kurtar’ dedim"


94 yaşındaki Kore Gazisi Halil Akşit Bingöl’de askerlik yaparken Kore Savaşı için çıktıkları yolculuğu anlattı ve yolda Mekke hizasına doğru hep beraber namaz kılıp dua ettiklerini belirtti. Kore savaşına gitmeden önce eğitim gördüklerini ve savaş esnasını anlatan Kore Gazisi Halil Akşit, Bingöl’de askerlik yapıyordum. Sonrasında Kore Savaşı çıktı. Bizleri İzmir’e götürdüler. Büyük gemi ile birlikte yaklaşık 1 ay süren Kore yolculuğu başladı. Kore’ye giderken gemiyi durdurdular. Kızıldeniz’den geçerken Mekke hizasına gelince toplu bir şekilde namaz kıldık ve dualar ettik. Namaz kıldık ve dualarımızı ettikten sonra Kore’ye doğru yolcuğumuz devam etti. Ama tabii oraya gitmeden önce 1 ay boyunca eğitim gördük. Hemen birden savaşa girmedik, zorlu eğitimler aldıktan sonra Kore savaşına katıldım. Orada bizleri Allah kurtardı. Bizim savaşta İstikam Tabur Komutanımız Naci Şeker Efeli idi. Kardeşin olsa bu kadar birbirini sevemezdin yani o kadar birbirimizi çok severdik. Herkes yaralanıyordu, her yerde kan vardı. Savaş anında ‘Allah’ım bizi buradan kurtar’ dedim. Ben o savaşta geri döneceğimi düşünmedim. Çok kötü bir savaştı. O an Kore’den Türkiye’yi döneceğimi düşünemiyordum” şeklinde konuştu.



“Pusuya düşürdüler ve ayağımdan yaralandım”


Düşman askerlerine karşı savaştıklarını anlatan ve düşman askerleri tarafından pusuya düşürüldükten sonra ayağından yaralanan Akşit, “Oraya gidince düşman askerlerine karşı savaştık. Orada Amerikan askerlerini esir almışlardı. Biz de savaş sonucunda Amerikan askerlerini kurtardık. Savaş anında yanımda canım dediğim arkadaşlarım yaralanıyordu. Hepsini tedavi için sağlık ekipleri geliyordu. Savaşta doğru düzgün bir şey yemiyorduk. Savaşa giderken gemide 1 ay boyunca bisküvi yedik. Savaşta aşçılar yemekler yapıyorlardı o zor durumda bir şekilde bir şeyler yemeye çalışıyorduk. Düşman askerleri, 30 kişiyken pusuya düşürdüler. O an arkadaşımlar şehit düştü. Savaş anında bacağıma kurşun geldi. Her yerim kandı bacağım tutmuyordu” dedi.



“Kore’den getirdiğim eşyalarımı ve silahlarımı köyde çaldılar”


Kore savaşından sonra demir bavulun içinde savaştaki hatıralarını getirdiği ama köyde çalındığını belirtti. Aynı zamanda saz çalmayı sevdiğini ve sazı da köyde bavul ile çaldıklarını belirten Akşit, “Savaş bittikten sonra Türkiye’ye geldik. Ben Kore’den demir bavul ile gelmiştim. Bavulda sazım vardı. Köyde saz çalardım. Herkes toplanırdı. Herkes ‘Gazi ne kadar güzel saz çalıyor’ derdi. Ardından köyde Kore’den getirdiğim eşyalarıma bavula koymuştum. Silah, tabanca, şişme yataklar vardı. Köyde bavulumla birlikte her şeyimi birisi çalmış. Bavulda bıçaklar, silahlar vardı. Bir de benim sazım vardı. Çok severdim sazımı. Devamlı türkü söylerdim. ‘Söyledi söyledi Allah Allah! Dedi kuzularım gurbette, Geldi geçti yel gibi, Ömürlerim ömürlerim boşa, Yalan gibi geçti hepsi yalan bu dünyada’ neler gördüm ben. O gün bütün arkadaşlarımı kaybettim. Çaresi yok, Allah’ın takdiri. Bu hale gelmişim şükür. Allah hiç kimseye muhtaç etmesin. Sonunda kara toprağa gideceğiz” dedikten sonra gözyaşlarını hakim olamadı.



94 yaşındaki Kore Gazisi çalınan silahı ve 74 yıllık anılarının ardından gözyaşı döktü

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Alzheimer Farkındalık Günü’nde demansı deneyimlediler Antalya’da Muratpaşa Belediyesi, 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü kapsamında Abdullah Sevimçok Sivil Toplum ve İnovasyon Merkezi’nde (ASSİM) sağlıklı bireylerin dokunma, duyma ve görme duyularını minimuma indirdikleri bir Demans farkındalık etkinliği düzenledi. Muratpaşa Belediyesi, Demans hastalarıyla empati kurulabilmesi adına ASSİM’de bir farkındalık çalışması gerçekleştirdi. Demans hastalığını anlatan similasyon gösterisinin ardından sağlıklı bireylere eldiven, gözlük ve kulaklık takılarak duyu organlarının işlevi minimuma indirildi. Yurtdışında da kullanılan gömlek ilikleme deneyi katılımcılar üzerinde uygulandı. Duyuları sınırlandırılan katılımcılar gömlek iliklemede başarısız olurken, deney amacına ulaşarak başarıyla sonuçlandı. Muratpaşa Belediyesi’nin Gerontoloji Uzmanı Damla Cifcifli Tören, ASSİM’in Teknoloji Merkezi’nde Alzheimer farkındalık haftası kapsamında katılımcı gruplara demans deneyimi yaşattıklarını söyledi. Kulaklıkla katılımcılara uğultu sesleri dinlettiklerini de aktaran Tören, yaptıkları deneyde amaçladıklarını ise şöyle açıkladı: “Kişilere demanslı hastanın gözünden hayatın nasıl olduğunu göstermeye çalışıyoruz. Alzheimer hastasının günlük hayatta duyu organlarındaki azalmaları, karşı tarafın yani sağlıklı bireylerin hissetmesini sağlıyoruz. Belediye olarak amacımız bu farkındalık haftasında demansı sağlıklı bireylere hissettirmek ve bir empati duygusu geliştirmek.” Bir demans hastasının yardımcısı olan Sevilay Atacan, demansı deneyimlemenin oldukça zor olduğunu ve empati kurmak için bu deneyin güzel bir çalışma örneği olduğunu söyledi. Atacan, “Onları anlamamız gerektiğini düşünüyorum. Merhametli, sıcakkanlı ve sabırlı olmak çok önemli. Muratpaşa Belediyesi’ni tebrik ediyorum. Çok duyarlı ve inanılmaz saygılılar. Yaşlılara yönelik inanılmaz imkanları var” diye konuştu
Niğde İnme merkezi felç geçiren hastalara şifa oluyor Niğde’de beyin damarlarındaki tıkanık nedeniyle inme (felç) geçiren ve ölümle burun buruna gelen hastalar, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Eğitim Araştırma Hastanesi İnme Merkezi’nde zamanında müdahale ile hayata tutunuyor. Son olarak 24 yaşında doğum sonrası ani gelişen sol kol ve bacakta felç şikayeti ile Nevşehir’de özel bir hastaneye başvuran Ebru T. isimli hastada yapılan MR incelemesinde damar tıkanıklığı tespit edildi. Nevşehir 112 aracılığıyla inme merkezi ile iletişime geçilmesi üzerine anjiyo ve pıhtı çıkarma işlemi için hastaneye kabul edilen Ebru T.’nin başarılı bir anjiyo sonrası tıkanan damarı açıldı. İnme merkezine çevre illerden hasta sevk ediliyor İnme Merkezimizle ilgili bilgi veren Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Eğitim Araştırma Hastanesi Başhekimi Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Doğan; ‘’Hastanemiz bünyesinde yeni kurulan ve bakanlığımızca tescil edilen 6 yataklı tam donanımlı merkezimizde, Dr. Öğr. Üyesi Halil İbrahim Akçay koordinesinde ilimizin yanı sıra çevre illerden de gelen vakalara müdahale ediliyor. Merkezde 7/24 esasına göre çalışan ekibimiz beyin damarlarındaki tıkanma nedeniyle felç geçirmesi sonucu ölüm riski bulunan hastaları zamanla yarışarak hayatta tutmaya çalışıyor. Merkezimizde büyük damar tıkanmalarında uygulanan endovasküler tedavi (anjiyografi yöntem) ve damardan pıhtı eritici yöntemlerle 7 ayda 40’ı ilimiz, 7’si il dışı olmak üzere toplam 47 hastamızı hayata bağlayıp, engelli kalmaktan kurtardık. Merkezimizde çalışan başta hekimimiz olmak üzere tüm sağlık personellerimize teşekkür ederim" diye konuştu. İnme Merkezi Sorumlusu Dr. Öğr. Üyesi Halil İbrahim Akçay ise; “İnme hastalığı acil müdahale edilmesi gereken bir durum. Gece ya da gündüz fark etmiyor, mesai saatleri dışında da tam ekip olarak inme merkezinde hizmetimizi sürdürüyoruz. Bunun haricinde akut dönemde başvuran inme hastalarımıza dünya standartlarında yapılabilecek bütün tedavileri uyguluyor, hayat kurtarmaya çalışıyoruz. Özelikle ilk 6 saatte başvuran ve beyinde damar tıkanıklığı olan hastalara ‘endovasküler tedavi’ dediğimiz anjiyografik yöntemlerle tedaviye alıyor, tıkalı damarlar açılıp sağlığına kavuşturuyoruz. Günümüzde artık inme tedavisi olan bir hastalıktır. Burada önemli olan inme semptomları bulunanlar kişilerin çok hızlı şekilde hastanemize başvurmaları gerekmektedir. Ne kadar erken müdahale, o kadar tedavi başarısı demektir" dedi.
Aksaray Bin liralık ayakkabı yerine 150 liralık tamir Aksaray’da kış mevsiminin yaklaşmasıyla birlikte vatandaşlar en az bin lira verip yeni ayakkabı almak yerine 150 lira verip eski ayakkabılarını tamir ettiriyor. Kış mevsiminin yaklaşmasıyla birlikte vatandaşlar şimdiden kışlık giyecek hazırlıklarına başlarken, fiyatların artması nedeniyle vatandaşlar tamir ve bakıma yöneldi. Aksaray’da 60 yıllık ayakkabı tamircisi Ahmet Kaş (75), tamir ve bakım işlerinin ciddi anlamda arttığını ve vatandaşların yenisini almak yerine eskisini tamir ettirmeye yöneldiğini söyledi. Tamir ve bakımın çok daha uygun fiyata geldiğini ifade eden Kaş, "Hayat pahalılığından önce eskiyi tamir ettirmek bu kadar değildi. İş oluyordu tabii ama bu kadar değildi. Şimdi hayat pahalı olduktan sonra çanta, ayakkabı tamiri çok çok fazlalaştı. Genellikle de ufak ayakkabıları da vatandaşlar genişletiyor. Ayakkabılara kalıp yapıp genişletiyorum. Vatandaş geçen seneden kalma veya giyilmemiş ayakkabıyı büyütmeye çalışıyor. Diğer çocuğunun ayakkabısını büyük çocuğa kalıbını genişletiyoruz" dedi. Ayakkabı tamirinin en fazla 150 TL’ye mal olduğunu anlatan Kaş, "Ayakkabılarda kışlık bakım yırtığına, söküğüne, içinin astarına bakılır ve varsa eksiği yapılır. Söküğüne, yırtığına göre de fiyatları 100 TL olur. Pençe değişimi 100 TL, ökçe değişimi 50 TL" ifadelerini kullandı. "Sanat hiç bulunmaz bir şey" Mesleğin önemine de değinen Ahmet Kaş, "Benim mesleğe başlamam 60 yıl oldu. 40 senedir de Aksaray’dayım. Öncesi 20 sene Yenikent beldesinde kaldım. Köy yerinde bir usta vardı. O zamanlar tığ ile ayakkabı dikerlerdi. Örs, çekiç, kerpeten getirdim, bir süre sonra elim alıştı. Sonra ayakkabı tamirciliği mesleğimiz oldu. Makine aldık. 4 çocuğumu evlendirdim, barklandırdım, Allah biliyor durumum da iyi. Sanat hiç bulunmaz bir şey. Atasözünde ne diyor; ‘Sanat altın bilezik’, gerçekten altın bilezik. Sabah bismillah deyip oturup çalıştığın zaman akşama kadar hiç boş kalmazsın. Helal para bir kere, rıza pazarlığı ile anlaşıyorsun, yapıyorsun işini tertemiz. Akşam olduğunda evine çekersin gidersin" ifalerini kullandı. Yeni ayakkabı almak yerine ayakkabısını tamir ettiren Esila Can ise "Şimdi kış geldi ve ayakkabılarımızın yırtık söküklerini yaptırıyoruz. Ayakkabı fiyatları malum çok pahalandı, uçtu gitti. Biz de böyle ayakkabı almak yerine ayakkabılarımızı yaptırıyoruz. Böylelikle 1 sene daha giyme şansımız oluyor. Ayrıca israf olmamış oluyor, dolayısıyla daha maliyetsiz oluyor" dedi.
Samsun Hobi olarak başladı, kilosu 400 TL’den 500 kilo bal üretiyor Samsun’un Vezirköprü ilçesinde emekli bir vatandaş, hobi olarak başladığı işinde kovan sayısını 25’e çıkartarak, kilosu 400 TL’den 500 kilo bal üretmeye başladı. Vezirköprü’nün Ağcaalan Mahallesi’nde ikamet eden 60 yaşındaki Metin Koç, bal üretimi faaliyetini sürdürüyor. Hobi olarak başladığı arıcılıkta bal üretim aşamasına geldiğini ifade eden Metin Koç, “Emekli olmadan önce hayalimde olan ve hobi olarak başladığım arıcılığı isteyerek ve severek yapıyorum. Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü’nün açmış olduğu kurslara katılarak arının bakımı, kaliteli bal üretimi, pazarlaması gibi pek çok alanda bilgi sahibi oldum. Aldığımız eğitim sayesinde arıcılığı ve bal üretimini daha bilinçli yaptım ve bu kovan sayımızın artmasına büyük katkı sağladı” dedi. Bal kalitesine arttırmak için lavanta dikti Arıların yayılımına ve bal kalitesine katkı oluşturması için arı çiftliğinin önünde bulunan 2 dönüm alana lavanta diktiğini söyleyen Koç, “Arıları yaylalara götürmek yerine ormanlarda bulunan bitkileri ve çiçeklerin ekimini ve dikimini arı çiftliğimizin önüne yaptık. Mevcut kapasitemizle 500 kilo bal üretiyorum. Balın kilosunu 400 TL’den satıyorum. Hem aile ekonomisine hem de ülke ekonomisine katkı sağlıyorum. Üretmek beni çok mutlu ediyor. Hedefim kovan sayısını ve bal üretimini artırmak” diye konuştu.