SAĞLIK - 07 Nisan 2025 Pazartesi 12:12

Kanatlı etleri pişirildikten sonra hemen tüketilmeli

A
A
A
00:00
00:00
HD

Artvin Çoruh Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hüdayi Ercoşkun, kırmızı ete göre daha çabuk bozulan kanatlı etinin pişirilmesinden tüketilmesine kadar her aşamasında dikkatli olunması gerektiğini söyledi.

Prof. Dr. Ercoşkun yaptığı açıklamada, son günlerde medyada geniş yer bulan tavuk döner zehirlenmesi vakasının, yüzlerce kişinin hastaneye kaldırılmasına, iki kişinin entübe edilmesine yol açtığını hatırlattı. Bu üzücü olayın, hazır gıda sektöründe gıda güvenliğinin ne denli titizlikle sağlanması gerektiğini yeniden gözler önüne serdiğini vurgulayan Ercoşkun, üretim süreçlerindeki kritik eksikliklere ve alınması gereken önlemlere dikkat çekti. Ercoşkun, tavuk döner üretiminde genellikle etin yeterince pişirilmediğini, soğuk zincirin aksadığını ve hijyen standartlarının ihmal edildiğini belirterek, "Tavuk döner, özellikle salmonella ve campylobacter gibi patojenlerin üremesine elverişli bir ortam sunuyor. Üretim sırasında etin tam olarak 75 dereceye kadar ısıtılmaması, bakterilerin hayatta kalmasına ve çoğalmasına neden oluyor. Bu da tüketicilerimizin sağlığını ciddi şekilde tehdit ediyor" dedi.

"Kanatlı etleri pişirdikten sonra hemen tüketilmeli"

Restoran, askeri birlik, okul ve hastane yemekhaneleri gibi toplu tüketim merkezlerinde gıda güvenliği açısından en riskli gıdaların kanatlı etleri olduğunu dile getiren Ercoşkun, şöyle devam etti:

"Bunun sebebi kanatlı etlerin yüksek PH’sıdır ve diğer etlere göre daha gevşek et yapısına sahip olmasıdıdır. Yüksek PH’larda genellikle insanlarda zehirlenmelere yol açan mikroorganizmalar gelişebilmektedir. Bu mikroorganizmaların kırmızı etlerde gelişmesi çok daha düşüktür. Toplu tüketim merkezlerinde büyük çaplı kanatlı etlerin pişirilmesinde tüm aşamalara dikkat edilmelidir. Ekipman kullanımı ve çapraz bulaşmanın önlenmesi büyük önem taşımaktadır. Kanatlı etleri pişirildikten sonra tüketilmelidir, muhfafaza edilmeye uygun değildir."

"Tavuk döner 20 santimetreden kalın olmamalı"

Tavuk dönerin 20 santimetreden daha kalın olmaması gerektiğine işaret eden Ercoşkun, dönerin yüzeyindeki sıcaklığın 350 dereceye ulaşabildiğini ancak etin bir iki milimetre altında ise sıcaklığın zararlı bakterilerin gelişimi için ideal sıcaklıklarda olduğunu ve kesimin kalın yapılması halinde dönerin ateşe değmeyen tarafının çiğ kalabildiğine dikkat çekti. Ercoşkun, üretim personelinin düzenli hijyen eğitim almasının da önemi olduğunu dile getirerek, "Çocuklar, yaşlılar, hamileler ve kronik hastalıkları bulunan bireyler gibi hassas gruplar, gıda zehirlenmesinden en çok etkilenen kesimlerdir. Bu kişilerin maruz kaldığı risk, yetersiz pişirme ve hijyen uygulamaları nedeniyle katlanılmaz boyutlara ulaşabiliyor. Gıda zehirlenmesi vakalarında en sık görülen belirtiler arasında mide bulantısı, kusma, ishal, karın ağrısı ve ateş yer almaktadır" diye konuştu.

Kanatlı etleri pişirildikten sonra hemen tüketilmeli

"Tavuk eti çabuk bozuluyor"

Ercoşkun, tavuk etinin diğer et türlerine kıyasla daha hassas olduğunu, sığır veya koyun etine göre daha çabuk bozulduğunu ve bu yüzden üretim süreçlerinde ekstra özen gösterilmesi gerektiğini belirterek, şunları söyledi:

"Tavuk etinde oluşan riskler, hijyen eksiklikleri ve ısı kontrolündeki yetersizlikler nedeniyle daha yüksek. Dolayısıyla, üreticiler ve restoranlar için gıda güvenliği standartlarına tam uyum sağlanması kaçınılmazdır. Gıda güvenliğinin sağlanması için yerel yönetimlerin veya özel denetim kuruluşlarının düzenli kontroller yaparak, üretim tesislerindeki eksiklikleri tespit edip gidermesi gerekir. Bu tür vakalar, sadece bireysel sağlık risklerini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda gıda sektörünün itibarını da derinden sarsıyor. Tüm paydaşların üzerine düşeni yaparak, daha disiplinli bir üretim süreci oluşturması gerekmektedir."

Yaşanan tavuk döner zehirlenmesi vakasının, gıda üretiminde hijyenin, ısı kontrolünün ve denetimlerin ne kadar hayati olduğunu ortaya koyduğunu vurgulayan Ercoşkun, "Gıda güvenliği, ülkemizin geleceği için vazgeçilmez bir önceliktir. Tüketicilerimizin sağlığı için hiçbir ayrıntının göz ardı edilmemesi gerekiyor" ifadesini kullandı.

Zafer Akpınar

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Deprem korkusuyla başa çıkmak için öneriler Depremin hemen ardından korku, ne yaptığını ve nerede olduğunu bilememe, duygularını hissedememe ve kafa karışıklığı gibi belirtiler yaşanabileceğini belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. İpek Buse Güzelce, "Kişi, olayı hatırlamak istemese de anılar zihnine kendiliğinden gelebilir. Bu belirtilerle başa çıkmak için temel ihtiyaçlarınıza özen gösterin; özellikle uyku ve iştahınızı dengelemeye çalışın. Yaşadıklarınızı sizi dinleyebilecek bir yakınınızla paylaşmaktan çekinmeyin. Günlük küçük rutinlerinize dönmeye çalışın" dedi. İAÜ VM Medical Park Florya Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. İpek Buse Güzelce, doğal afetlerin ruh sağlığı üzerine etkileri hakkında açıklamalarda bulundu. Doğal afetler karşısında ruhsal etkilenmelerin kaçınılmaz olduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Güzelce, "İnsan doğası gereği, karşılaşılan afetler karşısında belli derecelerde ruhsal etkilenme herkes tarafından yaşanır. Yaşadığımız coğrafyada deprem başta olmak üzere, doğal afetler karşısında ruhsal zorlanmalar yaşayabilir, ruhsal tepkiler ortaya çıkarabiliriz" diye konuştu. Deprem sonrası yaşanabilecek olumsuz durumlardan bahseden Uzm. Dr. Güzelce, "Depremin hemen ardından yaşayabileceğiniz tepkiler arasında korku, ne yaptığınızı ve nerede olduğunuzu bilememe, duygularınızı hissedememe, kafa karışıklığı ve tepki vermeme olabilir. Bu tepkiler, ‘olağandışı durumlara verilen olağan tepkiler’ olarak tanımlanır. Çoğu kişi için bu tepkiler, olaydan sonra ilk haftalarda zamanla azalır ve ortadan kalkar. Tedavi veya müdahaleye gerek kalmadan kişi olay öncesi haline dönebilir" dedi. "Olayla ilgili kâbuslar görülebilir" Bu tepkilerin yanı sıra olay anını tekrar hatırlama, olayın istenmeden tekrar tekrar zihne gelmesi gibi belirtilerin de görülebileceğini dile getiren Uzm. Dr. Güzelce, şu bilgileri paylaştı: "Bu durum ‘yeniden yaşantılama’ olarak adlandırılır. Kişi, olayı hatırlamak istemese de anılar zihnine istenmeden gelebilir. Bu anılar çok canlı olabilir ve kişi sanki olay yeniden oluyormuş gibi hissedebilir. Bu hatırlamalarla birlikte iç sıkıntısı, çarpıntı, terleme gibi bedensel belirtiler de tetiklenebilir. Olayla ilgili kâbuslar görülebilir. Ayrıca, olayın tamamını veya bazı kısımlarını hatırlayamama, depremin olduğu eve girememe, olayla ilgili konuşmak istememe, uykusuzluk, sinirlilik, aşırı irkilme gibi tepkiler de ortaya çıkabilir. Yaşadıklarınız karşısında kendinizi çaresiz hissedebilir ve karamsar düşünceler içinde bulabilirsiniz." "Tepkilere karşı öneriler" Uzm. Dr. Güzelce, deprem sonrası travmalarımızı nasıl yönetebileceğimiz ve kendimizi nasıl iyi hissedeceğimiz konusunda şu önerilerde bulundu: "Temel ihtiyaçlarınıza özen gösterin, özellikle uyku ve iştahınızı dengelemeye çalışın. Duygularınıza izin verin; yaşayabileceğiniz üzüntü, kaygı, korku gibi duygular olağan tepkilerdir. Duygularınızı ve yaşadıklarınızı sizi dinleyebilecek bir yakınınızla konuşmaktan çekinmeyin. Günlük küçük rutinlerinize dönmeye çalışın. İlk günlerde yaşayabileceğiniz uykusuzluk ve iştah değişiklikleri gibi durumlarda sakinleştirici veya yatıştırıcı ilaçları kullanmamaya özen gösterin. Depreme ait görsel ve videolara maruziyetinizi kısıtlayın. Nefes egzersizleri veya gevşeme tekniklerini deneyin. Derin nefes almak, bedenin rahatlamasına ve zihnin sakinleşmesine yardımcı olabilir." "İlk haftalarda bazı şikâyetler görülmesi normal" Hangi durumlarda uzman destek alınması gerektiğini vurgulayan Uzm. Dr. Güzelce, "İlk haftalarda bu belirtilerin görülmesi doğaldır. Ancak, şikayetler ilerleyen haftalar içinde azalmıyorsa, yaşantınızı etkiliyor ve yaşamınıza uyum sağlamanızı zorlaştırıyorsa, uyku ve iştah değişikliklerinde düzelme olmuyorsa bir ruh sağlığı uzmanına başvurmak uygun olacaktır" ifadelerini kullandı. 1 aydan uzun süren olumsuz belirtiler hakkında uyarılarda bulunan Uzm. Dr. Güzelce, "Eğer bu belirtiler 1 aydan uzun sürerse ya da zamanla azalmak yerine daha da yoğunlaşırsa, bu durum Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) olarak adlandırılabilir. Bu yüzden belirtiler geçmiyorsa ya da kişinin hayat kalitesini ciddi şekilde etkilemeye devam ediyorsa, bir ruh sağlığı uzmanına başvurmak çok önemlidir. Erken destek almak iyileşme sürecini kolaylaştırır. TSSB belirtileri her insanda farklı şekillerde yaşanabilir. TSSB, tedavi edilebilir bir durumdur; ancak kendi kendine geçme olasılığı düşüktür. Tedavide hem ilaçların hem de psikoterapinin yeri vardır" dedi. "Tedavi seçenekleri" Travma ile ilişkili ruhsal bozukluklarda temel tedavi yönteminin psikoterapi olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Güzelce, uygulanabilecek tedavi seçeneklerini şöyle sıraladı: "Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve Travma Odaklı Terapiler: Kişinin travmayla baş etmesini, düşünce ve davranışlarını yeniden düzenlemesini sağlar. EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme): Travmatik anıların daha az rahatsız edici hale gelmesine yardımcı olan özel bir terapi yöntemidir. İlaç tedavisi: Bazı durumlarda, özellikle kaygı, uyku problemleri veya depresyon belirtileri yoğunsa, psikiyatrist tarafından ilaç desteği verilebilir." Uzm. Dr. Güzelce, "Her bireyin ihtiyacı farklıdır. Bu yüzden tedavi kişiye özel planlanır" diyerek açıklamalarını sonlandırdı.
İstanbul Diş Hekimi İsmail Güleç: "Yapay zekâ ile kusursuz diş implant ve kaplama tedavisi mümkün" Yapay zekâ alanında yaşanan teknolojik gelişmeler birçok alanda kendini göstermeye devam ediyor. Birçok sektörde olduğu gibi sağlık alanında da yapay zeka kullanılıyor. Bu kapsamda yapay zekâ destekli robotik implant tekniğiyle diş implantları çene kemiğinin en doğru noktasına saniyeler içinde yerleştirilebiliyor. Günümüzde kullanılan akıllı implantlar ise hem iyileşme sürecini hem de kemik oluşumunu hızlandırıyor. Yapay zeka alanındaki yeni gelişmeler birçok sektör tarafından kullanılmaya başlandı. Bir taraftan yapay zekânın ortadan kaldıracağı meslekler üzerine sürekli makaleler yayımlansa da diğer taraftan da hayatımızı kolaylaştırıcı etkisi üzerine yeni gelişmeler ortaya çıkıyor. Yapay zeka sağlık alanında da kullanılmaya başlandı. Yapay zekâ destekli robotik implant tedavisiyle neredeyse kusursuza yakın bir tedavi gerçekleşebiliyor. Denta New Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği Kurucusu ve Medikal Direktörü Diş Hekimi İsmail Güleç, son üç yıldır yapay zekâ destekli robotik implant tekniğiyle tedavilerin başarı oranının yüzde 100’e yaklaştığını vurguladı. "Yapay zekâ ile uzun ömürlü implantlar mümkün" İmplant tedavisinin temelde diş eksikliğini gidermek için uygulanan bir tedavi olduğunun altını çizen Diş Hekimi İsmail Güleç, yapay zekânın tedavideki rolünü şöyle anlattı: "Yapay zekâ destekli robotik implant tedavileri biz hekimlere birçok avantaj sağlamakta. Üç yıldır bu tekniği kullanan bir diş hekimi olarak şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim, bu teknik sayesinde tedavideki başarı oranı yüzde 100’e yaklaştı. Tedavi sürecine değinecek olursam. Hastalarımız kliniğe geldiklerinde öncelikle onlardan üç boyutlu tomografi alıyoruz. Sonra introoral scaner yani ağız içi tarayıcılar ile ağız içerisindeki dişlerin, diş etinin ve kemiğin genel olarak üç boyutlu modeli bilgisayar ortamına aktarıyoruz. Daha sonra bilgisayar ortamındaki bu iki veri birbiri üzerine eşleştiriliyor. Hastanın kemik yapısı üç boyutlu olarak bilgisayar ortamına tüm koordinatlarıyla aktarılmış oluyor. İşte yapay zekâ tam da burada devreye giriyor. Kemiğin içerisine yerleştirilecek implantın en iyi pozisyonun tespiti ve ideal koordinatları yapay zekâ tarafından saniyeler içerisinde bize gösteriliyor. Tespit edilip o bölgeye sanal ortamda implantlar yerleştiriyoruz. Bunu daha sonra ağız içerisine taşıyabilmek için cerrahi guide yani özel bir rehber model hazırlıyoruz. Bu Guide Cad-cam ile laboratuvarda üretiliyor, sonrasında operasyona aldığımız hastanın ağız içerisine yerleştiriyoruz. Koordinatları belirlenmiş implantları kemik içerisine fiziki olarak özel fizyodispenser makineler ile yerleştirmekte. Dolayısıyla implantın yerleştirilebileceği en iyi koordinatı daha önceden tespit edildiği için, bilgisayar ortamında bu ölçümler ve analizler yapıldığı için implantlar çok başarılı bir şekilde yapılıyor." İsmail Güleç, yapay zekâ destekli robotik implant tedavilerinin önemli sonuçlarından birisinin de ameliyat sonrası yaşanacak şişlik, morluk gibi travmaların en aza inmesini sağlaması ve implantların çok daha uzun ömürlü olmasına olanak sağladığının altını çizdi. "Diş hekimin deneyimine dikkat edilmeli" Yapay zekâ destekli robotik implant tekniğinin sadece implant ve kaplama tedavisinde değil tomografi, röntgen gibi görüntüleme alanında da diş hekimlerine yardımcı olduğunun altını çizen İsmail Güleç, dikkat edilecek noktalar konusunda da uyarıda bulundu. İsmail Güleç, bu tedaviyi alacak olan kişilerin gittikleri kliniğin teknolojik alt yapısının uygunluğuna dikkat etmesinin ve ayrıca tedaviyi uygulayacak diş hekiminin bu alandaki deneyiminin kritik öneme sahip olduğunu vurguladı. "Akıllı implantlarla hızlı iyileşme mümkün" Bir diğer önemli gelişmenin akıllı implantlar olduğunu söyleyen Güleç, halk arasında akıllı implant diye bilinen hidrofilik implant sistemleri sayesinde hızlı iyileşmenin mümkün olabileceğini söyledi. Güleç bu sistemi şöyle anlattı: "Akıllı Hidrofilik İmplantlar özel bir kapsül içerisinde gelir ve bu kapsülün içerisinde geliştirilmiş solüsyon içinde saklanır. İmplant yapılacağı sırada bu solüsyondan çıkartılır ve çeneye yerleştirilir. Bu implantlar, bu solüsyon sayesinde kandaki iyileşme hücrelerini etrafına toplar. Bu da implantın etrafında çok sağlam, implantı tamamen sıkı tutan bir kemik oluşmasını ve iyileşme hızını arttırır."
Muğla Muğla, 3 gün Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’na ev sahipliği yapacak Türkiye’nin en prestijli spor organizasyonlarından biri olan 60. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu Antalya’dan start aldı. 4 Mayıs Pazar günü İzmir’de sona erecek dev organizasyonda 3 kıtadan, 13 ülkeden 23 takımın 161 bisikletçisi, toplam Bin 153 kilometrelik zorlu parkurda kıyasıya mücadele edecek. 3 Dünya Turu takımı, 13 profesyonel takım ve 7 kıta takımı pelotonda yarışacak. Tur, 5 kıtada 13 dilde yayınlanarak tam 190 ülkeye ulaştırılacak. Bu büyük heyecana Muğla 3 gün boyunca ev sahipliği yapacak. Bisiklet tutkunları için nefes kesen anlara sahne olacak Muğla etapları şöyle: 29 Nisan; 3. Etap Fethiye-Marmaris: Start, Fethiye Marina’dan verilecek. Bisikletçiler saat 16.20 sularında Marmaris Atatürk Caddesi’nde finişe ulaşacak. 30 Nisan; 4. Etap Marmaris-Akyaka (Kıran): Başlangıç noktası Marmaris Blueport AVM. Yarış yaklaşık 15.25’te Akyaka Kıran Zirvesi’nde sona erecek. 1 Mayıs 5. Etap Marmaris-Aydın: Yine Marmaris Blueport AVM’den hareket edecek yarış, yaklaşık 14.25’te Aydın Atatürk Kent Meydanı’nda tamamlanacak. Yollar ulaşıma geçici olarak kapatılacak 29 Nisan Fethiye-Marmaris, 30 Nisan Marmaris-Menteşe Kıran ve 1 Mayıs Marmaris-Aydın etabı nedeniyle üç gün sürecek etap nedeniyle Fethiye, Dalaman, Ortaca, Köyceğiz, Marmaris, Ula, Menteşe, Yatağan ilçelerinde bazı yollar trafiğe kapatılacak. 29 Nisan’da, Fethiye, Dalaman, Ortaca, Köyceğiz, Ula ve Marmaris’te, 30 Nisan’da Marmaris, Ula, Menteşe ilçelerinde, 1 Mayıs tarihinde ise Marmaris, Ula, Menteşe ve Yatağan ilçelerinde karayolunda geçici olarak ulaşıma izin verilmeyecek.