ÇEVRE - 12 Ocak 2025 Pazar 10:34

Antalya’nın ürkek misafirleri yaban keçileri mahalleye indi

A
A
A
Antalya’nın ürkek misafirleri yaban keçileri  mahalleye indi

Antalya’nın Akseki ilçesi Gidengelmez Dağları’ndaki yaban keçileri, her yıl olduğu gibi bu yıl da otlamak için dağın eteğindeki Değirmenlik Mahallesi’ne inmeye başladı.


Gidengelmez Dağları’nda yaşayan yaban keçileri, her kış otlamak için dağın eteğinde kurulu Değirmenlik Mahallesi’ne iniyor. Mahalleli tarafından korunan keçiler, sabah saatlerinde bahçelere inerek otladıktan sonra mahalleden ayrılarak yaşam alanlarına gidiyorlar.


Akseki’nin en uzak mahallelerinden biri olan ve Milli Park niteliğindeki Gidengelmez Dağları’nın batısına kurulu Değirmenlik Mahallesi’nin sakinleri, kış mevsiminde farklı misafirleri ağırlıyor. Avlanması, evcilleştirilmesi yasak olan yaban keçileri insanlarla adeta iç içe yaşıyor. Mahallede köylünün evlerinin önünde bulunan bahçelerinde ekili çilekleri yiyorlar. Kent dışından yaban keçilerini görmek ve fotoğraflamak için gelenler oluyor.



“Yaban hayatı koruma sahası”


Devletin uyguladığı yasal zorunluluk nedeniyle avlanılması ve evcilleştirilmesi yasak olan dağ keçileri, Gidengelmez Dağlarındaki kar nedeniyle yiyecek bulmakta güçlük çektikleri için artık şehir merkezlerine iniyor. Yaban Hayatını Koruma Sahasındaki Gidengelmez Dağları’nda kaçak avlanmaya izin verilmemesi, koruma altındaki bölgede ateşli silahlarla atış yapılmasının önüne geçilmesiyle kendilerini güvende hisseden yaban keçileri, dağın yüksek kesimlerinin karla kaplanması nedeniyle köydeki evlerin bahçelerine kadar gelerek otlamaya başladı. Köylüler de yaban keçilerini hem koruma altına alıyor hem de fotoğraflarını çekiyor. Genellikle sabah saatlerinde köye inerek otlayan yaban keçileri, hava kararmadan yeniden yaşam alanlarına dönüyor.


Değirmenlik mahallesi muhtarı Oğuzhan Özen, Değirmenlik köyünün Gidengelmez Dağlarının eteklerinde kurulu bir köy olduğunu söyledi. Yıllardır bölgede yaban hayatı ile birlikte iç içe yaşadıklarını söyleyen Özen, “Biz burada yaban hayvanları ile iç içe yaşıyoruz. Bahçelerimize girerek sebzelerimizi yiyorlar. Biz onlara kesinlikle zarar vermiyoruz ve bahçelerden kovmuyoruz. Onlar bizim sevinç kaynağımızdır. Yaban keçileri hava şartlarına göre Yükseklerde kar yağışı başladığında köyümüze iniyorlar. Sabah saatlerinde bahçelerimize kadar inip öğlen saatlerine kadar karınlarını doyurup öğleden sonra tekrar dağa yataklarına çıkıyorlar. Sisli ve yağışlı havalarda kesinlikle aşağıya inmezler. Kendilerini dağda korumaya alıyorlar. Mayıs ayına kadar hayvanlar köyümüzde otlanırlar. Mayıs ayında yavrulama yapıyorlar. Yavrularını korumak için Gidengelmez dağlarının içerisinde kalıyorlar. Kesinlikle aşağıya inmezler” dedi.



“Doğal bir hayvanat bahçesidir”


Burası Yaban hayatı koruma sahası içerisinde ve Milli Parklar statüsündedir. Milli parklar burada sürekli denetim yapar. Zaten biz köylüler olarak burayı koruyoruz. Buraya kesinlikle kaçak avcı giremez. Bir mantar tabancası dahi patlasa milli parklar görevlilerine ve jandarmaya haber veririz. Yani köylü olarak buralar bizim korumamız altındadır. Yaban keçilerini yakından görmek için buraya Türkiye’nin her yerinden insanlar geliyor ve bu güzellikleri görüyorlar. Türkiye’de burası nadir bulunan bir yerdir. Dışarıdan gelenler yaban keçilerini rahatlıkla izleyebiliyorlar. Özellikle bu aylarda birçok yerden çok sayıda insanlar gelip aileleri ile birlikte keçileri izliyorlar. Burası doğal bir hayvanat bahçesi gibidir. Keçileri hem izleyip, hem de fotoğraf çekiyorlar" dedi.



“Mayıs ayında yavru yaparlar”


Yaban keçilerinin mayıs ayında yavrulama dönemine girdiklerini dikkat çeken Özen, “Bu hayvanlar mayıs ayında yavru yaptığında 2 gün yavru yaptığı yerde kalırlar. 2 gün sonra yavrular kalkıp yürümeye başlarlar. Yavrular 3 yaşına kadar anneleri ile birlikte yaşarlar ve daha sonra ayrılırlar. Hayvanlar tekrar her kışın doğdukları yere mutlaka uğrarlar. Gidengelmez dağları sarp ve kayalık olduğu için kendilerini rahat koruyorlar” dedi.



“Her sürünün başında bir koruma olur”


Yaban keçilerinin aile şeklinde sürüler halinde gezdiklerini söyleyen Özen, “Her sürünün başında mutlaka bir teke olur. Bu keçilerin gözetleyicisidir. Ufak bir tehlike hissettiklerinde o hayvan ses yaparak hayvanlar dağa kaçarak kendilerini korumaya alırlar. Hayvanlar köye inince bizleri gördüğünde kaçmazlar. Biz artık onlarla iç içe yaşıyoruz ve kendilerini güvende hissediyorlar. Sabah 8 de kalktığımızda bahçemizde yaban keçilerini görüyoruz. Hayvanlar kendilerini güvende hissediyorlar” diye konuştu.



“Her kış karın yağmasını bekleriz”


Özen, “Her yıl kışı ayında karın yağmasını bekliyoruz. Kar yağınca onlarda köyümüze inmeye başlıyorlar. Kar yağınca yukarıda yiyecek bulamıyorlar ve köyümüze iniyorlar. Artık onlar bizim bir ailemizin ferdi gibi oldular” dedi. Kendisinin 20 yıl süre ile Gidengelmez Dağlarının rehberliğini yaptığını söyleyen Özen, “Gidengelmez dağlarının arkası vahşi dik kayalıklarla dolu bir çöldür. Buraları bilmeyen kişi kesinlikle gidemez. Gitse de geri dönemez. Ben aynı zamanda 20 yıl bu dağlarda rehberlik yaptım. Buraları karış karış bilirim. Bu sahaya herkes giremez. Yalnız bir kişi gitse geri dönemez. Adı üzerinde giden gelmez. Bu dağlara bilen kişi gider. Bilmeyen kişi ise geri dönemez” şeklinde sözlerini ekledi.



“Onlar benim güllerim”


Değirmenlik köyü sakinlerinden 60 yaşındaki Mehmet Özdemir, Değirmenlik köyünün Gidengelmez Dağlarının eteklerinde kurulu bir yerleşim yeri olduğunu söyledi. Değirmenlik köyününde yaban hayatı ile iç içe yaşadıklarını söyleyen Özdemir, “Gidengelmez Dağlarının yaban keçilerinin yaşam alanlarıdır. Yaban keçileri her yıl olduğu gibi yeniden köyümüzde arazilere inmeye başladılar. Yaban keçileri 10-20-30’arlı gruplar halinde yayılımını yaparlar. Biz bahçemizde çalışırken onlarda bahçelerimize kadar inerek otlanıyorlar. Onları görmemiz bizi rahatlatıyor. Mutlu ediyor. Bunlar buranın güzellikleridir. Benim güllerimdir. Onlarla biz iç içe yaşıyoruz. Bu güzellikler dünyanın hiçbir yerinde yoktur” dedi.



“Onlardan vazgeçemeyiz”


Güllerim diye tabir ettiğim yaban keçileri sabah saat 10.00 gibi inerler. Öğleden sonra 14.00-15.00 saatlerine kadar yayılıp, yataklarına geri dönerler. Bunlar köyümüze müthiş güzellikler katıyor. Bizler yaban hayatı ile yaşamaya alıştık. Biz onlardan, onlar bizden vazgeçemezler. Onlardan vazgeçemeyiz. Onların her yıl köyümüze inmesini bekliyoruz. Doğum zamanı olan Mayıs ayında dönüş yaparlar ve doğum sonrası 10-15 gün sonra tekrar köyümüze inmeye başlarlar. Havalar ısındığında karlar erimeye başlayınca tekrar Gidengelmez Dağlarının derinliklerine giderler. Yani onlar bizim bir parçamız. Anlatılmaz yaşanır” diye konuştu.





Antalya’nın ürkek misafirleri yaban keçileri  mahalleye indi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Balıkesir Komşularının şikayetinden bıkınca, beslediği kazları doğal ortama saldı Burhaniye ilçesinde, komşularının şikayetinden bıkan Behlül Dabaz, beslediği 16 adet kazı doğal ortama saldı. Karınca deresine bırakılan kazlar, dere çevresinde oturan vatandaşların da ilgisini çekti. İlçeye bağlı kırsal Taylıeli Mahallesinde oturan 55 yaşındaki Behlül Dabaz’ın evinde yetiştirdiği kazlar bazı komşuları rahatsız etti. Kazları kesmeye ve satmaya kıyamayan Dabaz, 16 adet kazı, Ören ve Öğretmenler mahallesinin ortasından denize akan Karınca deresine bıraktı. Otomobile yüklediği kazları teker teker suya bırakan Behlül Dabaz, çevrede oturan vatandaşların onlara sahip çıkacaklarına inandığını söyledi. Kazlara sahip çıkacaklarını kaydeden çevre sakini Yusuf Yalçın, “Arkadaş bu kazları getirmiş, burada doğaya bıraktı. Bizde bunlara sahip çıkacağız. Bunları besleyeceğiz. Bazı vatandaşlar art niyetli olabilir. Onlara da engel olacağı. Besleyelim, büyütelim. Çevreye güzellik katsın. Doğaya güzellik katsın. Çocuklar gelsin, baksın oynasın. Arkadaşa teşekkür ediyoruz. Yetiştirmiş, getirmiş, doğaya bıraktı. Bu güzelliği kimse yapmaz. Onu satar paraya çevirmeye çalıyor. Halbuki doğaya bırakmak daha da güzel” dedi. Behlül Dabaz da, “ Ben bu kazları kendi imkanlarımla sınırlı imkanlarımla yetiştirdim. Civciv olarak yetiştirdim. Çevredeki rahatsızlıktan dolayı, rahatsızlık verdiklerinden dolayı böyle bir karar aldım. Ben bunları kesmeye de, satmaya da kıyamadım. Buraya getirdim. Doğaya hediye ettim. Yani doğada umarım daha güzel günlere kavuşurlar diye düşünüyorum. Burada komşularda sağ olsunlar sahip çıktılar. Bakacaklarını söylediler.. İnşallah daha güzel günleri olur. Hayvanı tanımayanlar, bilmeyenler, daha güzel tanıyacaklar. Görecekler. Çocuklar örnek alacaklar. Umarım herkese örnek olur, bu davranışımız” diye konuştu.
Sivas Uzmanı uyardı: Giysilerdeki algoritmik motifler ve makyaj yüz tanıma sistemlerini yanıltabilir Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Sefer Darıcı, şapka, gözlük ve kıyafetlerdeki bir takım algoritmik motiflerin ve özel makyajların yüz tanıma sistemlerini yanıltarak ciddi güvenlik açığına neden olabileceklerini söyledi. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Sefer Darıcı, güvenlik alanında gelişen yüz tanıma sistemleriyle birlikte bu sistemlerle birlikte geliştirilen aldatıcı yöntemlere dikkat çekerek, “Yapay zeka teknolojilerinin hızlıca ilerleyişine paralel olarak gözetleme ve yüz tanıma sistemlerinde etkin başarılar elde edildi. Bazı insanlar yüz tanıma sistemlerinin kendi özgürlüklerini kısıtladıklarını düşünüyorlar. Bir yandan da suçlular için bunun farklı bir aldatma sistemi de devreye girmiş durumda. Bu birçok farklı yöntem ile kullanılabiliyor. Özellikle gözetleme kameralarını ve yüz tanıma sistemlerini alt etmek için bunlar kullanılmakta. Bunlardan en başında da ’CV Dazzle’ olarak bilinen ve daha önce çeşitli protestolarda gördüğümüz bir yöntem de söz konusudur. Özellikle çeşitli gözlükler ve şapkalar kullanılarak, kameralardan yüzleri saklama ve kameraların çalışma mantığını bozacak nitelikte olan unsurlar veya algoritmalar mevcut. Yüzün tanınmasını ve tespit etmesini sağlayacak bu algoritmik yapıya aslında aldatmaya yönelik de çeşitli makyajlar yapılabiliyor. Aynı zamanda giyilebilir çeşitli kıyafetler açısından da bu durum söz konusu. Kıyafetlerin üzerine de plaka tanımı ve çeşitli sahte plakalar yerleştirilerek, kameranın yüzü değil plakayı algılaması sağlanıyor” dedi. “Bu tür kıyafetlerin satışı denetlenmeli” Doç. Dr. Sefer Darıcı, ülkemizde karşılaşılmasa da yurt dışında sıklıkla karşılaşılan bu kıyafetlerin ülkeye girişi ve satışının denetlenmesi gerektiğine vurgu yaparak, “Yüze yapılan makyajda algoritmanın yüzü tanımlayacağı belirli noktaları hedef alarak, o algoritmanın aslında tanımlama yapmasını güçleştiren bir yapı söz konusu olabiliyor. Çok farklı makyaj teknikleri ve kübik tasarımlar kullanılabiliyor. Ancak yapay zeka uygulamaları da bu aldatmacalara yönelik yeniden güncelleniyor. Türkiye’de de buna ilişkin herhangi bir makyajın yapıldığına dair bir veriye henüz ulaşmadık ama ilerleyen süreçte özellikle bunu örnek alan çeşitli suç vakalarını ve kriminal vakaları da görebiliriz. Sadece protesto eylem veya özgürlükle alakalı çeşitli düşünceler için değil suçlular da bunu kendileri için kullanabiliyorlar. Bu tarzdaki makyajların yapılması herhangi bir şekilde görüntü kaydı olsa dahi, görüntü kaydı olsa dahi kişinin yüz tanımlamasını imkansız hale getirebilir. Bu ileride polis ve jandarma ve istihbarat teşkilatımız için de sorun teşkil edebilir. Özellikle yurt dışı menşeili satışı yapılan çeşitli kıyafetler tanıma sistemlerini aldatabiliyor. Buna özellikle dikkat etmek gerekiyor. Yüz tanıma veya suçlu tespitinde zorluk düşünülen bu tarzda durumlara yönelik şimdiden önlem alınması gerekiyor. Bu tarzdaki kıyafetlerin satışı veya bu tarzdaki makyajların yapımı noktasında detaylı bir denetim şart” şeklinde konuştu.
Erzurum “Erzurum 2025 yılında kültürün de başkenti olmalı” Prof. Dr. Selami Şimşek, Erzurum’un sahip olduğu tarihi ve kültürel geçmişle Anadolu’da bir çok medeniyete beşiklik yaptığını belirterek, “Erzurum EİT 2025 Yılı Turizm Başkenti, şehir için önemli fırsatları barındırıyor” dedi. Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selami Şimşek, Erzurum’un 2025 yılı Turizm Başkenti ilan edilmesinden dolayı duyduğu memnuniyeti ifade ederek şunları söyledi: “Özbekistan’ın ev sahipliğinde 2022 yılının Aralık ayında gerçekleştirilen EİT 4’üncü Turizm Bakanları Toplantısı’nda Erzurum EİT 2025 Yılı Turizm Başkenti seçildi, Bugünlerde açılışı yapılarak etkinlikler devam ediyor. Erzurum şehrinin tanıtımı adına önemli bir organizasyon. Tüm emeği geçenlere şükranlarımızı sunuyoruz. Ancak 2025 yılı sadece Erzurum’un turizm potansiyeli açısından değil, kültür, sanat ve edebiyat potansiyeli bakımından da değerlendirilmelidir. Madem 2025 yılındayız, “25” nolu plakaya ulaştık, bu yıl Erzurum çok daha fazlasıyla tanıtılmalı, yapılacak kültürel programlarla belirgin halde olmalıdır Bu konuya Valiliğimizin, Büyükşehir Belediyemizin, İl Kültür Müdürlüğümüzün, üniversite rektörlüklerimizin, okul müdürlüklerimizin duyarlı olacağını umudunu taşımaktayım. En azından ilçelerimizde beldenin turizm potansiyellerinin yanında ilim, kültür, sanat, edebiyat potansiyelleri hususunda konferans, paneli sempozyum vb. etkinlikler yapılabilir. Geçen yıllarda bunu Edirne şehri güzel bir şekilde icra etti. Her bir ilçede “Her Yönüyle” başlığıyla sempozyumlar düzenlenerek o ilçenin siyasi, iktisadi, sosyal, kültürel yönleri ele alındı. Sunulan tebliğler kitap halinde neşredildi. Bu da şehrin, ilçelerin prestij ve katma değerini artırdı. İnşallah 2025 yılı Erzurum için her alanda tanıtımının en güzel şekilde yapıldığı bir yıl olur” dedi.
Manisa Saruhanlılı kadınlar Manisa’yı adım adım gezdi Manisa Büyükşehir Belediyesinin ‘Adım Adım Manisa Projesi’ kapsamında Saruhanlı ilçesinden şehir merkezine gelen 62 kişilik kadın kafilesi, şehrin tarihi ve kültürel zenginliklerini yakından tanıma fırsatı buldu. Manisa Büyükşehir Belediyesinin kadınların sosyal hayata katılımını arttırmak için hayata geçirdiği ‘Adım Adım Manisa’ projesi hız kesmeden devam ediyor. Bu kapsamda, Saruhanlı ilçesinden gelen 62 kişilik kadın kafilesi, Manisa’da ağırlandı. Kafileyi, Büyükşehir Belediyesi görevlileri Hanımlar Aile Çay Bahçesi’nde karşıladı. Kafile, daha sonra Tıp Tarihi Müzesi’ne ve Uluslararası Mesir Macunu Festivali’ne ev sahipliği yapan Hafsa Sultan Camii’ni ziyaret etti. Kafileye, Sultan Camii’nin ve Tıp Tarihi Müzesi’nin tarihteki yerine ilişkin bilgi verildi. Mimar Sinan’ın Ege Bölgesi’ndeki tek eseri olma özelliğini taşıyan Muradiye Camii’ni de ziyaret eden Saruhanlılı kadınlar, şehir manzarasını izleme imkânı sunan Mevlevihane ve Ağlayan Kaya’ya da gitti. Ardından Dioramik Mesir Müzesi, Masal Parkı ve çok sayıda minyatür eserin yer aldığı Şehzadeler Park ziyaret edildi. MASKİ’de verilen öğle yemeğinden sonra Osmanlı Müzesi ve İrfan Meclisi ziyaretiyle gezi programı sonlandı. Gezmeye pek fırsat bulamadığını belirten Gülsüm Yavuz, “Büyükşehir Belediye Başkanımız Ferdi Zeyrek, bize böyle bir imkan sunduğu için çok teşekkür ediyoruz. Yıllardır Manisa’ya gidip geliyorum ama bugün gezdiğimiz yerleri daha önce hiç görmemiştim. Kendi imkânlarımızla gelsek bugünkü gibi bir güne gezmeyi sığdıramazdık. Hem maddi olarak hem de vakit olarak böyle gezmeye fırsatımız olmuyor” diye konuştu. Nuray Manyas ise “Saruhanlı’nın Lütfiye Mahallesi’nden geldik. Çok güzel bir gün geçirdik. 30 senedir Manisa’da yaşıyorum ama daha önce hiç böyle tarihi yerleri görmemiştim. Torunlarıma ve engelli kardeşime bakıyorum, bu yüzden pek gezmeye fırsatım olmuyor. Bugün bu gezi bana çok iyi geldi. Geziyi düzenleyen Büyükşehir Belediye Başkanımız Ferdi Zeyrek’e teşekkür ediyorum” dedi.