ASAYİŞ - 29 Ocak 2025 Çarşamba 08:29

9 ayrı suç örgütüne “Hücre” operasyonları: 76 şüpheli yakalandı, 50’si tutuklandı

A
A
A
9 ayrı suç örgütüne “Hücre” operasyonları: 76 şüpheli yakalandı, 50’si tutuklandı

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya son bir haftadır düzenlenen “Hücre” operasyonları ile 9 ayrı organize suç örgütünün çökertildiğini ve yakalanan 76 şüpheliden 50’sinin tutuklandığını açıkladı.


İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın paylaştığı bilgilere göre; Aksaray, Kırşehir, Hatay, Balıkesir, İstanbul, Tunceli, İzmir, Kahramanmaraş ve Antalya Cumhuriyet Başsavcılıkları ve Jandarma Genel Komutanlığı KOM Daire Başkanlığı koordinesinde; İl Jandarma Komutanlıklarınca organize suç örgütlerine yönelik “Hücre” operasyonları düzenlendi. Düzenlenen operasyonlar sonucu Kırşehir’de M.C.K.’nin elebaşılığını yaptığı, Kahramanmaraş’ta M.Y.’nin elebaşılığını yaptığı, Aksaray’da Y.T.’nin elebaşılığını yaptığı, İstanbul’da A.A.’nın elebaşılığını yaptığı, Hatay’da E.B.’nin elebaşılığını yaptığı, Balıkesir’de M.A.K.’nin elebaşılığını yaptığı, Tunceli’de S.M.’nin elebaşılığını yaptığı, İzmir’de E.K.’nin elebaşılığını yaptığı, Antalya’da M.D.’nin elebaşılığını yaptığı 9 ayrı organize suç örgütü çökertildi. Operasyonlarda 76 şüpheli yakalanırken şüphelilerden 50’si tutuklandı. 25’i hakkında adli kontrol kararı verildi, 1’inin işlemleri ise devam ediyor.


Operasyonlarda yakalanan organize suç örgütü üyesi şüphelilerin; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, silah ve mühimmat kaçakçılığı, tefecilik, nitelikli dolandırıcılık, futbol ve diğer spor müsabaka oyunlarında bahis oynatmak, göçmen kaçakçılığı, sınai mülkiyet kanuna muhalefet, kasten yaralama, mala zarar verme, tehdit, uyuşturucu imal ve ticareti, nitelikli yağma ve suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçlarından savcılıklar tarafından haklarında soruşturma başlatıldı. Ayrıca operasyonlar sonucu; 10 adet ruhsatsız tabanca, 5 adet ruhsatsız av tüfeği ve çok sayıda çek ve tapu senedi, muhtelif miktarda uyuşturucu madde ile çok sayıda bilgisayar, cep telefonu ve banka kartı ele geçirildi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı, su ürünleri sektörünün 2 milyar doların üzerinde ihracatla rekor kırdığını açıkladı Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, 97 ülkeye dış satım yapan su ürünleri sektörünün 2024’te 2 milyar doların üzerinde ihracatla rekor kırdığını açıkladı. Bakan Yumaklı, denizlerdeki ve iç sulardaki su ürünleri kaynaklarını koruyarak sürdürülebilir işletilmesini sağlamak üzere Bakanlığa bağlı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğünün önemli faaliyetler yürüttüğünü söyledi. Bu çalışmalar kapsamında, Türkiye’nin su ürünleri üretiminin başta yetiştiricilikten elde edilen üretim olmak üzere sürdürülebilir bir şekilde artığını değinen Yumaklı, 2024’te bitkisel ve hayvansal üretim ile birlikte su ürünleri için de üretim planlamasını hayata geçirdiklerini hatırlattı. Planlama dahilinde avcılıkta 7, yetiştiricilikte ise 4 türü üretim planlaması kapsamına dahil ettiklerine belirten Yumaklı, "Bunun yanında, 2003’ten itibaren destekleme kapsamına aldığımız su ürünleri yetiştiriciliğine yine 2024 yılında yeni destekleme modelimiz kapsamında, temel desteklere ilave teknik kriter destekleri getirdik. Böylece aile işletmelerimiz ve birlik üyesi işletmelerimiz daha fazla destekten yararlanma imkanına kavuştu" diye konuştu. "Geçen yıl 97 ülkeye su ürünleri ihracatı yaptık" Türk su ürünleri sektörünün net ihracatçı olduğunun altını çizen Yumaklı, "Su ürünleri sektörümüzün büyümesi, su ürünleri yetiştiriciliği üretimi ve işleme teknolojilerindeki gelişmelere paralel olarak ülkemizin su ürünleri ihracatında önemli bir artış gerçekleşti. Ülkemiz, su ürünleri dış ticaretinde ihracatçı pozisyonunu korumaya devam ediyor. Son yıllarda su ürünleri ticaretinde Türkiye’nin kendine yeterlilik oranı yüzde 120 seviyesinde. Nitekim ihracat rakamlarımız da bunu açıkça ortaya koymakta. Geçen yıl 97 ülkeye su ürünleri ihracatı yaptık. 2023’te 1,7 milyar dolar olan su ürünleri ihracatımız, 2024’te 2 milyar 16 milyon dolar olarak kayıtlara geçti. Bu rakamla tarihin en yüksek su ürünleri ihracatına ulaşmış olduk" bilgisini paylaştı. Su ürünleri ihracatının ilk sıralarında ürün olarak levrek ve çipuranın geldiğini aktaran Yumaklı şunları dile getirdi: "Denizlerimizdeki ve iç sularımızdaki su ürünleri kaynaklarımızı koruyup sürdürülebilirliğini sağlamak, su ürünleri yetiştiriciliğimizi ve ticaretimizi geliştirmek üzere çalışmalarımızı bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da var gücümüzle sürdüreceğiz. Elde ettiğimiz başarıda emeği ve katkısı bulunan balıkçılarımıza, yetiştiricilerimize ve sektörümüze teşekkür ediyorum."
Ankara Sigara içen kişilerde ağız kanseri riski, içmeyenlere göre 6 kat daha fazla Diş doktoru Ayşegül Asal Çalı, sigara içen bireylerde ağız ve gırtlak kanserini oluşturan faktörlerin görülme olasılığının yüzde 90 olduğunu belirterek, "Sigara içen kişilerde bu tür kanserlerin oluşma riski; sigara içmeyen bireylere göre 6 kat daha fazladır" dedi. Sigara, tüm vücut sağlığı üzerinde olumsuz etkiler oluştururken, ağız ve diş sağlığını da ciddi şekilde tehdit ediyor. Ağız içi yapısını bozan sigara, kansere de davetiye çıkarıyor. "Sigarada bulunan 7 binden fazla kimyasal maddenin 70 tanesi kanserojen" Ankara Tepebaşı Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesinde Başhekim Yardımcısı Dt. Ayşegül Asal Çalı, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, sigaranın birçok hastalığın tetikçisi olduğunu belirterek, "Solunum yolu hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları, böbrek hastalıklarının rahatsızlıkları gibi ağız ve diş sağlığı üzerine birçok olumsuz etkisi vardır. Sigaranın içerisinde 7 binden fazla kimyasal madde bulunmaktadır. Bu maddelerden yaklaşık 70 tanesi kanserojen maddedir. Sigaranın içerisinde bulunan nikotin dopamin denilen mutluluk hormonu salgılanmasını arttırır. Enerji seviyesini arttırır ve bağımlılığa neden olur. Hastalar her bulduğu boşlukta sigara içme isteği ile karşılaşırlar" ifadelerini kullandı. "Sigara, taş oluşumuna neden olur" Sigaranın içerisinde 10 ila 14 miligram nikotin bulunduğunu söyleyen Çalı, "Bunun yaklaşık 1 ila 1,5 miligramı deri ve mikoza yolu ile emilir. Buna ağız içi mikozası da dahildir. Sigaranın ağız ve diş sağlığı üzerindeki etkilerini değerlendirdiğimizde sigara içen hastalarımızın bağışıklıklarında düşüşler yaşanır. Nefeslerinin kötü koktuğunu ve özgüvenlerinin düştüğünü söylerler. Sigaranın içerisinde bulunan nikotin ve katran diş renklenmelerine ve diş yüzeyinin renklenmesine neden olur. Ayrıca sigara içerisinde bulunan nikotin, ağız içerisinde açılan tükürük kanallarının enfeksiyonuna, taş oluşumuna ve dolaylı olarak da tükürük miktarının akışının azalmasına neden olur" değerlendirmesinde bulundu. "İyi temizlenmemiş diş yüzeylerinde diş taşı birikimi artacaktır" Ağız içindeki tükürük miktarının sağlık açısından önemli olduğunu aktaran Çalı, "Ağız içerisinde hem yumuşak dokunun hem de diş yüzeylerinin yıkanmasında büyük faktörü vardır. Azalmış olan tükürük miktarına bağlı olarak hastalarda ağız kuruluğu meydana gelir. İyi temizlenmemiş diş yüzeylerinde plak ve diş taşı birikimi artacaktır. Bunlar zamanla diş etinde enfeksiyona neden olur" şeklinde konuştu. "Bozulmuş diş eti, cerrahi girişimlerde iyileşmenin gecikmesine neden olur" Sigara içerisinde bulunan nikotinin damarlar üzerinde daraltma etkisi oluşturduğunu anlatan Çalı, şunları kaydetti: "Bu etki hem diş etlerinin beslenmesinin bozulmasına hem de kemiğin beslenmesinin bozulmasına neden olur. Sigara kullanan hastalarda damarlarda daralmaya bağlı olarak diş etlerinde kanama olmadığı için diş etlerinde mevcut olan enfeksiyonun farkına çok geç varırlar. Bu nasıl olur? Birikmiş olan plak, diş taşları, diş etlerindeki enfeksiyon, diş etlerinin zamanla çekilmesine neden olur. Kök yüzeyleri açığa çıkan dişlerde hastalarımızın hassasiyetleri başlar. Diş etlerinin ve kemik dokusunun beslenmesinin bozulmasıyla zamanla yıkımlar başlar. Hastaların dişlerindeki şikayetleri sallanma ve diş kayıplarıyla sonuçlanacak sıkıntılara neden olur. Bozulmuş diş eti ve kemik sağlığı, ağız içi yapacağımız cerrahi girişimlerde iyileşmenin gecikmesine neden olur. Diş kaybı yaşayan ve sigara kullanan hastalar, eğer implant tedavisi düşünüyorlarsa implant tedavisinin başarısında olumsuz etki oluşturur." "Sigara içen kişilerde kanser riski, içmeyenlere göre 6 kat fazla" Sigara kullanan kişilerde kırmızı ve beyaz lezyonların oluştuğuna dikkati çeken Çalı, "Bu lezyonlar kansere neden olan oluşumlar olduğu için bizler için önem arz etmektedir. Ağız, dudak, dil ve gırtlak kanserlerinde sigara içen bireylerde yüzde 90 oranında görülme olasılığı yüksektir. Bu içilen sigara miktarı ve bağımlılığın süresi ile ilgili olarak doğru oranda artmaktadır. Sigara içen kişilerde bu tür kanserlerin oluşma riski, sigara içmeyen bireylere göre 6 kat daha fazladır" ifadelerini kullandı.
Zonguldak Kontrolsüzce çevreye bırakılan etler "kist hidatik enfeksiyonunun’ yayılmasına neden oluyor Zonguldak BEUN Hastanesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Füsun Cömert, kist hidatik enfeksiyonunun yayılmasında; kist olduğu bilinmeyen, kontrolsüz kesilen hayvanların etlerinin, iç organlarının çevreye atılması ya da köpeklere yiyecek olarak verilmesinin yanı sıra, özellikle Kurban Bayramı’nda kesilen hayvan organlarının yeterince derine gömülmemesi nedeniyle sahipsiz köpeklerin bunlara ulaşmasının önemli bir risk faktörü olduğunu vurguladı. Cömert, enfeksiyon ile mücadelenin tam anlamıyla gerçekleşebilmesi için köpeklerin yanı sıra başka kaynakların da etkili olduğu ve zincirin tüm basamaklarının birlikte değerlendirilerek kontrol altına alınması gerektiği belirtti. Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Füsun Cömert, kist hidatik hastalığının, hayvanlardan insana geçen bir enfeksiyon olduğuna dikkat çekti. Cömert, bu enfeksiyonun özellikle köpeklerden yayıldığını, ve insanlarda en çok karaciğer ve akciğer gibi organlarda kist oluşumuna yol açtığını ifade etti. İnsanlarda görülen enfeksiyon hastalıklarının yüzde 80’inin hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıklar olduğunu anlatan Cömert, bu durumun önlenmesi için Türkiye Zoonotik Hastalıklar Milli Komitesi’nin oluşturulduğunun altını çizdi. Cömert, "Kist hidatik, Echinococcus granulosus tarafından oluşturulan ve en çok karaciğerde kist yapmasıyla karakterize bir enfeksiyon hastalığı. Hayvanlardan insana bulaştığını bildiğimiz bir enfeksiyon hastalığı. Aslında bugün insanlarda oluşan enfeksiyon hastalıklarının yüzde 80’i hayvanlardan insana bulaşan hastalıklar. Yeni tanımlanan ve eskiden beri uzun zamandır görülen enfeksiyon hastalıklarının kökeni hayvanlar. Tarım toplumuna geçilmesiyle insanın hayvancılıkla uğraşmasıyla hayvanların vücudunda bulunan birçok mikroorganizma insanların vücuduna geçerek insanlara adapte olmuştur. Halen olmaya devam etmektedir. Bu anlamda hayvanlardan insanlara hastalık geçmesini önlemek gibi bir durumumuz söz konusu. Bu durumda veteriner hekimlere de önemli görevler düşmekte. Bu anlamda sağlık kavramı önem kazanmış durumda. Ülkemizde de Tarım ve Orman Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı arasında yapılan protokol ile Türkiye Zoonotik Hastalıklar Milli Komitesi oluşturulmuş, yapılan planlamalar ile hayvanlarda hastalığın kontrolü ve böylece insan enfeksiyonunun önlenmesine çalışılmıştır" dedi. ’Kist hidatik parazitinin kaynağı köpekler’ Kist hidatik olarak bilinen hastalığın Echinococcus granulosus parazitinin oluşturduğunu anlatan Füsun Cömert, bu parazitin temel kaynağının köpekler olarak bilindiğinin altını çizdi. Parazitin larvaya dönüşmesiyle karaciğere ve akciğere geçerek enfeksiyon oluşturma durumunun söz konusu olduğunu belirten Cömert şöyle devam etti: "Bu bir parazital enfeksiyon hastalığı. Bu parazitin temel kaynağı, parazitin erişkin formunun konağı olmaları nedeniyle köpekler olarak biliniyor. Köpeğin bağırsağında bulunan erişkinlerin çıkardığı yumurtalar köpek dışkısı ile çevreye yayılmakta. Böyle olunca da köpekler enfeksiyonun yayılması için ana kaynak oluşturmakta. İnsanlar ve otlanarak beslenen otçul hayvanlar köpeklerin bağırsağından çıkan yumurtaları ağız yoluyla alarak enfekte oluyor. İnsanlarda ve otçullarda yumurta mideden geçerek, mide asidinin etkisiyle açılıyor ve bağırsakta larvaya çıkıyor, daha sonra bu larvanın bağırsak duvarı aracılığıyla kana geçiyor ve kan dolaşımı ile en sık karaciğere ve ikinci sıklıkla akciğere yerleşerek kist oluşumuna neden oluyor." ’Enfeksiyon zincirinde yapılacak kontroller hayati önem taşıyor’ Füsun Cömert, kist hidatik enfeksiyonunun yayılmasında, kontrolsüz kesim yapılan hayvan etlerinin doğru şekilde bertaraf edilmemesi ve köpeklerin ulaşabileceği şekilde dışarıda bırakılmasının önemli bir rol oynadığını belirtti. Cömert, bu tür uygulamaların enfeksiyonun köpeklerden insanlara geçişini kolaylaştırdığını ve zincirin tüm halkalarının birlikte değerlendirilerek enfeksiyonun kontrol altına alınması gerektiğini vurguladı. Enfeksiyonun karaciğer ve akciğerin yanı sıra insan vücudunun farklı bölgelerindeki kaslara, beyine, kemiğe yerleşerek farklı türde de ortaya çıkabildiğinin altını çizen Cömert, şu ifadelere yer verdi: "Köpeğe bulaş bu kistleri ya da larvaları taşıyan etlerin yenilmesiyle oluşuyor. Burada da temel kaynağı aslında kontrolsüz kesim yapılan hayvanların, kist olduğu bilinmeyen etlerinin etrafa kontrolsüzce atılması yada bu hayvanlara yiyecek olarak verilmesi ya da özellikle Kurban Bayramlarında kontrolsüz kesilen hayvanların etlerinin çok iyi şekilde derine gömülmeden dışarıda sahipsiz olan köpeklerin ulaşımına imkan vermesinin önemi büyük. Asıl kaynak köpek gibi görülmekle birlikte köpeğin de bu enfeksiyonun sürecinin tamamlanması için başka kaynağa ihtiyacının olduğu ve dolayısıyla enfeksiyonun kontrolünde bu zincirin basamakların doğru değerlendirilerek hepsinin birlikte kontrolü gerekmektedir. Burada enfeksiyon zincirini iyi tanımak, bütün aşamaları birlikte kontrol etmek önemlidir." "Kistin patlaması, alerjik şok sendromuna ve ölüm riskine yol açabilir" Füsun Cömert, kist hidatik enfeksiyonunun yavaş gelişen bir klinik olduğunu ve yıllar içinde büyüyen kistin, özellikle safra kanallarına basınç yaparak tıkanmaya neden olabileceğini belirtti. Enfeksiyon uzun süre devam ettiğinde karaciğer yetmezliğine ya da kistin patlaması sonucu alerjik şok sendromuna yol açarak ölüm riski oluşturabileceğini ifade etti. Cömert, "Bu çok yavaş gelişen bir klinik. Yıllar içerisinde belli bir büyüklüğe ulaştığında o büyüklüğün sebep olduğu birtakım etkilerle hastayı bize getiriyor. Kitle etkisi oluşturuyor. Basınç yapıyor. Safra kanallarına yakın olarak yerleşirse, bu kanallara yaptığı basınç tıkanma sıklıklarına neden olabiliyor. Uzun süren enfeksiyonlarda karaciğer yetmezliğine ya da bu kistin patlaması sonrasında ki bu herhangi bir travmaya bağlı olarak gelişebilir, kistin içinde bulunan yüksek alerjen sıvının vücuda dağılmasıyla birlikte alerjik şok sendromu ile hastanın ölümüne neden olabiliyor" diye konuştu. "Kist hidatik yayılmasını engellemek için veteriner hekimlere kritik görev düşüyor" Füsun Cömert, 2005 yılı itibarıyla bildirimi zorunlu hastalıklar listesine alınan kist hidatik enfeksiyonunun, bildirimde yaşanan zorluklar nedeniyle verilerde tutarsızlıklar ortaya çıkardığını belirtti. Cömert, Türkiye’de enfeksiyonun sıklığının binde 5 ila 7 arasında değiştiğini ve Avrupa’da daha az görülen hastalığın Türkiye, Yunanistan, Afrika’nın kuzey kesimi, Güney Amerika ve Asya gibi bölgelerde endemik olarak daha yaygın olduğunu ifade etti. Hayvan kontrolünün yapılması, mezbahalarda veteriner kontrolünde hayvanların kesilmesi, atık etlerin dikkatli bertaraf edilmesi işlemlerinin yanı sıra aşılama uygulamalarının önemine dikkat çeken Cömert, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu enfeksiyon bildirimi zorunlu bir hastalık olmasına rağmen 2005 yılında bildirimi zorunlu hastalıklar listesine alınmış olmasına rağmen yine de bildirim konusunda problemler olması nedeniyle ülkemizde çok farklı veriler mevcut. Yapılan geniş çaplı çalışmalara da bakarak ülkemizdeki sıklığının ortalama binde 5 ila 6 yada yüzde 1 arasında değiştiği tahmin edilmekte. Bu çalışmalarda tanımlayıcı yöntemlere bağlı olarak belirlenen oranlarda değişiklikler olabilmekte. Genel olarak hayvan kontrolünün çok daha fazla yapıldığı Avrupa ülkelerinde çok az görülmesine rağmen Türkiye, Yunanistan, Afrika’nın kuzey kesimi, Güney Amerika, Asya ülkelerinde belli bir endemik yüzdelik olarak tanımlayabileceğimiz sıklıkta görülüyor. Bu nedenle hayvan kontrolünün yapılması, mezbahalarda veteriner kontrolünde hayvanların kesilmesi ve bunların organlarının uygun biçimde bertaraf edilmesi aynı zamanda aşılama uygulamalarının yapılmasına daha fazla önem verilmesi gerekiyor." Cömert, kist hidatik enfeksiyonunun tedavisinde ilaç ve cerrahinin birlikte kullanıldığını, ancak hangi tedavi yönteminin öncelikli olacağına hastanın durumuna göre karar verildiğini belirtti. Dünya Sağlık Örgütü’nün hastalığı ultrasonografik görüntülerle sınıflandırdığını ve buna göre hastaların tedavilerinin düzenlendiğin ifade etti. Cömert, "Hangi tedavinin daha ön planda ya da altın standart olarak tanımlandığı belirtilemiyor. Çünkü kist her kişide farklı şekilde olabiliyor. Genellikle ilaç tedavisi tek başına yeterli olmuyor. Cerrahi tedavi mi yada cerrahiden daha basit yöntemlerle mi tedavi edileceğine hastaya göre karar veriliyor" diye ifade etti. "Sahipsiz olan hayvanlara dokunduktan sonra elimizi dikkatli şekilde yıkamamız gerekiyor" Füsun Cömert, kist hidatik enfeksiyonuna karşı aşılama, düzenli taramalar ve veteriner kontrolünde hayvan kesimi gibi önlemlerin büyük önem taşıdığını vurguladı. Ayrıca, eğitici eğitimleri, bilgilendirme materyalleri ve Kurban Bayramlarında organ bertarafı ile ilgili farkındalık oluşturulması gerektiğini belirtti. Cömert, el hijyeninin önemine de değinerek, toprakla temas sonrası dikkatli el yıkamanın enfeksiyonun önlenmesinde kritik rol oynadığını ifade ederek sözlerini şöyle tamamladı: "Aşılama tabii ki burada da değerlendirilebilecek bir seçenek. Parazitin larvasının vücuda yerleşmesini engellemek için hem köpeklerin hem de otçul hayvanların aşılanması; köpeklerin, insanların ve otçulların korunması açısından önemli. Onun dışında düzenli taramaların yapılması hayvan kesimlerinin veteriner kontrolünde olması, eğitimin verilmesi, hatta eğiticilerin eğitilmesi, farkındalık oluşturmak üzere posterler, afişler, bilgilendirme broşürlerinin hazırlanması, özellikle Kurban Bayramlarında hayvanların organlarının nasıl bertaraf edilmesi gerektiğiyle ilgili ön bilgilendirmelerin mutlaka yapılması gerekiyor. El hijyeni özellikle gerekiyor. Yumurtalar toprağa atılıyor, toprak bizim bu enfeksiyonu kazanmamız için en önemli kaynağı oluşturuyor. Dışarda sahipsiz olan hayvanlara dokunduktan sonra elimizi dikkatli şekilde yıkamamız ve el hijyeni konusunda toplumun belli bir seviyeye çıkartılması gerekiyor. Her şeyin başında olduğu gibi burada da eğitim önemli."