ASAYİŞ - 25 Aralık 2025 Perşembe 09:22

Karısını öldürdüğü iddia edilen şahsa ağırlaştırılmış ömür boyu hapis istemiyle dava açıldı

A
A
A
Karısını öldürdüğü iddia edilen şahsa ağırlaştırılmış ömür boyu hapis istemiyle dava açıldı

Adana’da evde av tüfeğiyle vurulmuş halde bulunan karısını öldürdüğü iddia edilen koca hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle dava açıldı.


Olay, 1 Şubat 2025’te merkez Seyhan ilçesi Barbaros Mahallesi Manisalı Alibey Caddesi’ndeki müstakil evde yaşandı. Silah sesi duyan çevredekiler durumu polise bildirdi. İhbar üzerine bölgeye sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Eve giren ekipler, av tüfeğiyle vurulmuş halde buldukları Fatma Koçaklı’nın hayatını kaybettiğini belirledi. Olay sonrası yakalanarak tutuklanan Koçaklı’nın eşi M.B. hakkında Cumhuriyet Savcılığınca yürütülen soruşturma tamamlandı. Savcı, sanık hakkında ‘Kadını Kasten Öldürme’ suçundan iddianame hazırladı. Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianame yapılan inceleme sonucunda kabul edildi. İddianamede, sanığın, tanıkların ve öldürülen Fatma Koçaklı’nın annesinin ifadesi ile otopsi raporuna yer verildi.



İddianamede, karı-koca arasında olay öncesi tartışma çıktığı, tartışmada M.B.’nin Fatma Koçaklı’yı darp ettiği ardından cinnet geçirip, av tüfeğiyle vurduğu belirtildi. Sanığın iddianamede yer alan ifadesinde, olay öncesi gittiği tuvalette bulunduğu sırada da bir el silah sesi duyduğunu, odaya girdiğinde de Fatma Koçaklı’yı yerde sırt üstü hareketsiz bir şekilde yatarken bulduğunu, iki adımlık mesafede de kendisine ait tüfeğin olduğunu, kontrol ettiğinde de göğsünden vurulduğunu görüp, yarasına battaniye bastırıp, yukarı çıkararak yardım çağırdığını söylediği yer aldı. Ayrıca sanığın annesinin odaya girdiğinde tüfeği yatağa attığını ve olay yerine polisler geldikten sonra ellerini yıkayıp, kıyafetlerini değiştirdiğini, uyuşturucuyu da Fatma ile beraber kullandığını söylediği belirtildi.



"Karısını ıslak havluyla dövmüş"


Öldürülen kadının annesi F.K.’nın iddianamede yer alan ifadesinde söyledikleri ise kan dondurdu. Sanık M.B.’nin öldürülen kızını aldatma bahanesiyle darp ettiğini, boğazını sıktığını, ıslak havlu ile dövdüğünü, kızının ara sıra yanına geldiğinde de vücudunun çeşitli yerlerinde morluklar gördüğünü söyleyen anne F.K.,’’Ben olayı görmedim. Olay sonrası beni, kızımın eltisi olduğunu söyleyen bir kişi arayıp, Fatma ile kocasının tartıştığını ardından da bağırma sesi duyduğunu söyledi’’ diyerek sanıktan şikayetçi oldu.


Sanık Mikail B.’nin annesi N.B.’nin iddianamede yer alan ifadesinde ise, olay günü bağrışma sesleri duyarak baktığında oğlunun,’’ Fatma, neden böyle yaptın? Ben tuvalete girdim. Sen kendine niye böyle yaptın?’’ diyerek bağırdığını duyduğunu söylediğine yer verildi. Oğlunun bağırması üzerine yanına giden anne N.B.’ye oğlu ‘’Ana ben tuvalete girdim, Fatma kendisini öldürdü’’ dediği, içeri girdiğinde de yatak üzerindeki tüfeğe eliyle vurup, ‘’Bununla mı canına kıydın?’’ diyerek feryat ettiğini söylediği ifade edildi.



Öldürmekle tehdit etti


İddianamede ifadesine yer verilen öldürülen Fatma Koçaklı’nın kız kardeşi G.O.’nun da bir yıl önce sanık M. B.’nin zorlamasıyla kız kardeşinin dini nikah kıydığını, evlilikleri boyunca da sanıktan şiddet gördüğünü ve sözünü dinlememesi durumunda evdeki tüfeğiyle kendisini öldürmekle tehdit ettiğini söyledi.


Öldürülen Fatma’nın annesi F.K.’nın eski eşi M.D.’nin iddianamede yer alan ifadesinde, Fatma’nın 2023 yılı Ekim ayından beri sanık M. B.’den fiziksel şiddet gördüğü için yanlarına geldiğini, vücudunda çok sayıda morluk olduğunu, sanığın telefonla Fatma’yı arayıp,’’ Seni öldüreceğim, parçalara ayıracağım, kimsenin bulamayacağı bir yere saklayacağım. Ya bana gelirsin ya da senin anneni de kız kardeşin A.’yı da okuldan alırım ikisinin de ölüsünü bulamazsın’’ dediğini, bu yüzden korkarak M.’nin yanına gittiğini belirtti.


15 gün sonra Fatma’nın tekrardan yanlarına geldiğine değinen M.D.,’’Fatma yanımıza geldiğinde sanığın vücudunda kesi izleri oluşturduğunu, vücudunda sigara söndürdüğünü ve kendisini darp ettiğini söyledi. 2025 yılı Ocak ayında Fatma yanımızdayken sanık kendisini arayarak, ‘’Seni bu sefer hiç kimse kurtaramaz, nerede olursan ol seni bulup parçalara bölüp öldüreceğim. Küçük kız kardeşini okuldan alıp annenle birlikte senin yanına yollayacağım hepsini kökünden halledeceğim’’ diyerek tehdit etti. Ayrıca Fatma bize, sanığın evdeki kilitli sandıkta bulundurduğu tüfeğini zaman zaman çıkarıp kendisine doğrultarak, öldürmekle tehdit ettiğini de söyledi’’ dediğini anlattı.


Sanık M.B.’nin yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."