SPOR - 27 Eylül 2024 Cuma 16:21

Bursaspor 3 saatte 40 bin bilet sattı

A
A
A
Bursaspor 3 saatte 40 bin bilet sattı

TFF 3. Lig’de ikinci iç saha maçına pazar günü çıkacak olan Bursaspor’u taraftarı yalnız bırakmayacak. 3 saat içerisinde 40 bin biletin satıldığı 43 bin kapasiteli Yüzüncü Yıl Atatürk Stadı’nda boş koltuğun kalması beklenmiyor.


2009-2010 sezonunda Süper Lig şampiyonu olan Türkiye’nin köklü takımlarından Bursaspor’u taraftarı da yalnız bırakmıyor. Yeşil-beyazlıların, pazar günü saat 19.00’da Yüzüncü Yıl Atatürk Stadı’nda oynayacağı Muş 1984 Muşspor maçı için 3 saatte 40 bin bilet satıldı.


Bursaspor’un 15 Eylül tarihinde oynanan Tokat Belediye Plevne Spor ile evinde oynadığı karşılaşmayı 41 bin 300 taraftar takip ederek, 3. Lig’de seyirci rekorunu kırmıştı.



Bursaspor 3 saatte 40 bin bilet sattı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kırıkkale Bakan Şimşek: "Cari açığı bir endişe olmaktan çıkardık" Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Rezerv konusunu bir endişe olmaktan çıkardık, cari açığı bir endişe olmaktan çıkardık. Uluslararası tanıma göre rezerv yeterliliğinde birin üzerine çıktık, yani rezerv yeterliliğini sağladık" dedi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Kırıkkale Organize Sanayi Bölgesi’nde düzenlenen "Türkiye Buluşmaları" kapsamında "Kırıkkale İçin Özümüzden Geleceğe" programında iş insanlarıyla buluştu. Orta Vadeli Program hakkında önemli açıklamalarda bulunan Şimşek, enflasyonun 2026 sonunda tek haneye düşmesini hedeflediklerini belirterek, bütçe açığı ve cari açıkta da büyük düşüşler kaydettiklerini vurguladı. “Bu kazanımları kalıcı hale getirmek için kamuda disiplin gerekiyor” Bakan Şimşek, Orta Vadeli Program’ın nihai hedefinin sürdürülebilir büyüme ve adil gelir dağılımı olduğunu ifade ederek, "Fiyat istikrarını sağlamalıyız. Orta vadeli programımızın nihai hedefi sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil gelir dağılımı. Kalıcı refah istiyoruz ve daha kapsayıcı büyüme, daha kapsayıcı refah artışı. Şimdi bunun da makroekonomik altyapısını oluşturuyoruz. Orta vadeli programın nihai hedefi bu ama oraya giderken fiyat istikrarını sağlamalıyız. Fiyat istikrar derken neyi kastediyoruz? Enflasyonun kalıcı bir şekilde tek haneye düşürülmesi. Neden, çünkü enflasyon tek haneye düştüğünde ülkede büyüme hızı artıyor. Bakın size basit bir örnek vereyim. 1990’lı yıllara gidip 10’arlı yıllar şeklinde son 30 yıla bakalım. 90’lı yıllarda büyüme ortalama yüzde 3.1, enflasyon ortalama yüzde 72. 2000’li yılların başındaki on yıla gelin. Enflasyon ortalama yüzde 9.3, büyüme yüzde 5.7. Büyüme neredeyse ikiye katlanmış. Enflasyon yüzde 72’den yüzde 9 olmuş. Son 10 yılda ise enflasyon ortalama yüzde 25’e çıkmış, büyüme yüzde 5.1’e düşmüş. Dolayısıyla kalıcı refah artışı için, sizlerin görmeniz için, yatırımlarda, verimlilikte, inovasyonda atılım için bizim fiyat istikrarını sağlamamız lazım, enflasyonu kalıcı olarak tek haneye düşürmemiz lazım. Bu programın nihai amacı, sürdürülebilir yüksek büyüme, adil gelir dağılımı ama buraya giden yolda en öncelikli hedefimiz enflasyonun tek haneye düşmesi. Bunu da yapmak için mali disiplini, yani bütçe disiplini sağlamalıyız. Çünkü bu kazanımları kalıcı hale getirmek için kamuda disiplin gerekiyor. Biz eğer mali alanda disiplin oluşturabilirsek o zaman yapısal dönüşüme kaynak vermiş oluruz. Örneğin, yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm, daha rekabetçi bir altyapı. Bunların hepsi kaynak gerektiriyor. İşte bütçede disiplini sağlayarak reformlar için mali alan oluşturmalıyız.” dedi. “Enflasyonda yılı büyük ihtimalle yüzde 40-42 civarında kapatacağız” “Türkiye’de kur kaynaklı sorunların büyük bir kısmı dış açıklıktan kaynaklanıyor" diyen Şimşek, “Türkiye, dünya ile ticarette mal ve hizmet ticaretinde büyük açıklar verince genelde sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Onun için cari açığı da sürdürülebilir bir düzeye çekmeliyiz. Bütün bu kazanımları kalıcı hale getirmek için yapısal dönüşüm. Yapısal dönüşüm demek yüksek rekabet gücü demek, verimlilik artışı demek. Dolayısıyla verimlilik artışı da rekabet gücü üzerinden Türkiye’de yatırım, istihdam, üretim ve ihracat üzerinden büyümek demek. Dolayısıyla bütün bunlarla biz Türkiye’nin büyüme potansiyelini artırdık. Bizim yol haritamıza baktığımız zaman Mayıs ayına kadar dezenflasyonda bir geçiş dönemindeydik. Çünkü para politikasının etkili olabilmesi için zamana ihtiyacımız vardı. Şimdi dezenflasyon dönemine girdik. Dezenflasyon, enflasyonun düşüşü demek. Enflasyonda kalıcı ve hızlı bir düşüş dönemindeyiz. Yıllık enflasyon Mayıs ayında yüzde 75 ile zirveye çıktı. Ağustos ayında 52’ye kadar düştü. Önümüzdeki aylarda bu düşüş devam edecek. Büyük ihtimalle yılı yüzde 40-42 civarında kapatacağız. Gelecek sene de hedefimiz yüzde 20’nin altı, yüzde 17,5. 2026 yılının sonunda da tekrar enflasyonu tek haneye indireceğiz. Diyeceksiniz ki ‘üç yıl çok uzun bir süre.’ Aslında dünya deneyimi bundan farklı değil. Geçen sene bir çalışma yayınlandı. 56 ülkede 100 tane enflasyon şoku incelendi. Enflasyonun şok öncesindeki seviyesine düşürülmesi, 3.4 yıl alıyor. Biz bu programı geçen sene açıkladık. Üzerinden 1 yıl geçti" diye konuştu. “Bu sene cari açıkta hedefimizden daha iyi bir noktadayız” Cari açıkla ilgili Bakan Şimşek, "Geçen sene deprem sebebiyle bütçe açığımız yükseldi. Bu sene de depremin etkisi çok hissediliyor, bu sene de yüksek. Ama önümüzdeki seneden itibaren Maastricht kriterinin, yani yüzde 3 kriterinin altına yaklaşacağız. Böylece de disiplini tam olarak tesis etmiş olacağız. Son 20 yıla bakarsanız cari açığın milli gelire oranı yüzde 4 civarında. Bu sene yüzde 1.7’ye düşürmüş olacağız. Aslında çevremizdeki savaşlar olmasa, Rusya, Ukrayna, Orta Doğu ile ticaretimiz etkilenmeseydi, çok büyük ihtimalle cari açık yüzde 1 civarında olacaktı. Dolayısıyla cari açığı kalıcı olarak yüzde 2’nin altına çekmek istiyoruz. Çünkü bu civardaki cari açığı çok rahat yönetebiliriz. Bu cari açıkla dış borcun milli gelire oranı düşerken bir taraftan da rezerv biriktirebiliyoruz. Dolayısıyla bu sene de hedefimizden daha iyi bir noktadayız. Bu program çalışıyor. Bazılarına göre program yok ama olmayan bir program nasıl sonuç üretiyor, onu anlatayım. Aslında bir program var. Türkiye’nin cari açığı geçen yıl Mayıs ayında yıllık 57 milyar dolara çıkmıştı. Şu anda 20 milyar doların altında. Bir program olmadan cari açık bu kadar düşer mi? Merkez Bankası’nın rezervleri geçen sene Mayıs ayında 98,5 milyar dolar, şu anda 156 milyar doların üzerine çıkmış durumda. Net rezervlerdeki artış daha dramatik. Swap hariç Merkez Bankası’nın net rezervleri tam 90 milyar dolardan fazla arttı. 90 milyar dolar fazla mı diye sorabilirsiniz. Bizim 2002-2013 yılındaki net rezervlerimiz 38 milyar artmış, bu program sayesinde son bir yılda 90 milyar dolar artmış. Dolayısıyla rezerv konusunu bir endişe olmaktan çıkardık, cari açığı bir endişe olmaktan çıkardık. Uluslararası tanıma göre rezerv yeterliliğinde birin üzerine çıktık, yani rezerv yeterliliğini sağladık.” şeklinde konuştu. “Bütçe açığını yüzde 5.2’ye düşürdük, bunun da 3’te 2’si deprem kaynaklı” Bütçe açığında önemli bir düşüş sağladıklarını kaydeden Bakan Şimşek, depremin etkisine dikkat çekerek, “Kur korumalı mevduat, geçen sene Ağustos ayında zirveyi buldu. Neredeyse 144 milyar dolar seviyesine çıkmıştı. Kur korumalı mevduattan çıkışı biz önceliklendirdik. Kur korumalı mevduatta 98 milyar dolarlık bir düşüş var. Bu bir koşullu yükümlülük. Koşullu yükümlülük demek, kurda önemli bir değer kaybı olsaydı, onun faiz farkını Merkez Bankası ödeyecekti. Dolayısıyla bunu azaltarak Türkiye’nin risklerini azalttık. Türk lirasına güven arttı. Geçen sene Ağustos ayında Türk lirasının toplam mevduattaki payı yüzde 32’nin altına düşmüştü. Şu anda yüzde 53’ün üzerine çıkmış durumda. Dolayısıyla Türk lirasına güven artıyor. Bütçe dengesinde 20 yıla baktığımızda, bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 2.4, ama geçen sene de büyük bir deprem oldu. Yine EYT benzeri uygulamalar yapıldı. Geçen sene Mayıs ayında piyasa, ‘tedbir alınmazsa bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 9.8’e çıkacak’ diyordu. Biz tedbir aldık, bunun sayesinde bütçe açığını yüzde 5.2’ye düşürdük. Bunun da 3’te 2’si deprem kaynaklı. Ama deprem bir kerelik. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde deprem ile ilgili harcamalar yerini dayanıklı şehirler inşa etmek için harcayacağımız kaynaklara bırakacak.” ifadelerini kullandı.
Sivas Sivaslı Şehit Polis Şeyda Yılmaz‘ın ismi stadyumda yaşatılacak Sivasspor Kulübü, Sivas 4 Eylül Stadı’nda bulunan bayan tribününün ismini, “Şehit Polis Şeyda Yılmaz Bayan Tribünü” olarak değiştirildiğini duyurdu. Sivasspor Kulübü, Sivaslı Şehit Polis Şeyda Yılmaz’ın adının stadyumda yaşatılacağını açıkladı. Konu ile ilgili kulüpten yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “İstanbul Ümraniye’de görevi başında iken çıkan çatışmada şehit düşen polis memuru hemşehrimiz Şeyda Yılmaz, canını feda ederek ülkemizin güvenliği ve huzuru için mücadele eden binlerce kahraman polisimizden biriydi. Sivasspor Kulübü olarak, vatanımızın bölünmez bütünlüğünü korumak adına canlarını veren şehitlerimizi asla unutmuyoruz. Bu doğrultuda, BG Grup 4 Eylül Stadı’nda bulunan bayan tribünümüzün ismini, “Şehit PolisŞeyda Yılmaz Bayan Tribünü” olarak değiştirme kararı aldık. Bu karar, milletimizin ve kulübümüzün, şehitlerimize duyduğu minnetin ve onlara olan sonsuz saygımızın bir nişanesi olarak tarihe geçecektir. Sivas’ımızın ilk bayan şehidinin isminin tribünümüzde yaşatılacak olması, hem kulübümüz, hem taraftarlarımız, hem şehrimiz hem de ülkemiz için büyük bir onurdur. Şeyda Yılmaz’ın kahramanlığı, yüreğimizde her zaman var olacak, hatırası bu tribünde binlerce taraftarımızla birlikte yaşatılacaktır. Sivasspor ailesi olarak, başta Şeyda Yılmaz’ın ailesi ve yakınları olmak üzere, tüm emniyet teşkilatımıza ve milletimize başsağlığı, Şeyda Yılmaz’a Allah’tan rahmet diliyorum. Şehit Polis Şeyda Yılmaz’ın anısını, tribünümüzde gururla ve şükranla yaşatacağız.”
İstanbul Esenyurt Belediye Başkanı Özer, SMA hastası ikizleri makamında ağırladı Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer, SMA Tip 2 hastası olan Aysima ile Nursima Öner kardeşlere yardım elini uzattı. Sosyolog yazar Başkan Özer, satışa sunacağı kitaplarının gelirini ikiz kardeşlere bağışladığını açıkladı. Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, 8 yaşındaki Aysima ve Nursima’yı makamında ağırladı. Minik kardeşler, Başkan Özer’e “Başkan amca, biz de oyunlar oynamak istiyoruz, bize destek olun” diyerek yardım istedi. Kardeşlerin talebi üzerine Başkan Özer, kitap satışlarından elde edeceği gelirin tamamını SMA hastası ikizlere bağışlayacağını belirtti. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer, toplumun ihtiyaç sahiplerine her zaman destek olması gerektiğini belirtti. Özer, “Bizim kültürümüzde, ’Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ anlayışı vardır. Eğer bir aile maddi zorluk içindeyse, çocuklarının eğitim veya sağlık konusunda desteğe ihtiyacı varsa, toplum olarak elimizi uzatmalıyız. Bu yüzden herkese çağrıda bulunuyorum: Aysima ve Nursima’nın okula gitmesi, oyunlar oynayabilmesi için desteklerinizi bekliyoruz. Anneleri yok, çocuklarımızla halaları ilgileniyor. Bu iki güzel çocuğun daha iyi bir gelecek için hepimizin yardımına ihtiyacı var. Toplum olmanın gereği, birbirimize el uzatmaktır” diye konuştu. “Başkanımızın desteğiyle başaracağız” İkiz kardeşlerin bakımını üstlenen hala Nurten Öner de Başkan Özer’e yardımı ve çağrısı için minnettar olduğunu dile getirerek şunları söyledi: “Ben Aysima ve Nursima’nın halasıyım. Kızlarımız 8 yaşında ve SMA Tip 2 hastası. Türkiye’de ve dünyada bu hastalığa sahip ilk ikizler. Kampanyamızın yüzde 70’ini tamamladık ancak geriye kalan yüzde 30 için sadece 3 ayımız kaldı. Eğer kızlarımız 21 kiloya ulaşırsa, bu ilacı alma şansımız kalmayacak. Şu an Aysima 19, Nursima ise 17 kilo. İkizlerim okula gitmek, yürümek ve parklarda oynamak istiyorlar. Belediye Başkanımız çok ilgiliydi ve elinden gelen her yardımı yapacağını söyledi. Başkanımızın desteğiyle bu süreci başarıyla tamamlayacağımıza inanıyorum. Kendisine çok teşekkür ederiz"